Gazete Emek- İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 3 HDP'li belediye başkanının görevden alınmasına ilişkin, "Karar siyasi değildir, hukuk çerçevesinde bir idari karardır" dedi.

Habertürk'te gazetecilerin sorularını yanıtlayan Soylu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

-Türkiye bu fotoğrafı bir kere daha gördü. Hepimiz bu acıları, kayıpları, maliyeti ödedi, hepimiz ödedik, bütün millet ödedi. Belediyelerin terör merkezi haline gelmesini herhalde burada tartışmamız lazım. Bir karar alındı. Alınan karar siyasi değildir. Alınan karar hukuk çerçevesi içerisinde bir idari karardır. Anayasa'nın 127. maddesi İçişleri Bakanlığı'na yetki veriyor. Birçok değerlendirmeleri inanın üzülerek takip ediyorum. Burası bir hukuk devleti. Burada bir taraftan terör örgütü tutacak belediyeleri kendine ait merkez haline getirecek, adayları belirleyecek, oradan kendine finansan, insani kaynak, moral, lojistik, kültürel birikimi gerçekleştirmeye çalışacak, devlet bunları görecek. Mahkemeler bu konuda dava açacaklar. Geçen dönemde görevden aldıklarımızla ilgili birçok tutuklamalar var.

-Size şöyle söylesem, siz FETÖ'nün üyesisiniz desem veya bana deseniz dünyayı koparmaz mıyız? Hiçbirinden bir ses çıkmadı, çıkamaz da! Devlet, hukuk ve demokrasiyle beraber bir daha bu işlere girmeyin diyor. İşini yapıyorsa, bu tip bağlantının içinde değilse benim işim onun görevini rahat bir şekilde yapmasını temin etmemdir.

-Anayasa'nın 127. maddesi ve Büyükşehir Belediye Kanunu'nun 47. maddesinin bize verdiği yetkiyle... Seçimden önce, sonra bu bir mugalata. Göreviyle ilgili olan hadiseyi gördüğümüz andan itibaren gerçekleştirme fırsatına sahibiz. Bizim elimizde kolluk kuvvetlerimiz var, bir taraftan yargı var. Müfettişler girer suç duyurusunda yapar.

-YSK'nın aday belirleme kanunu ile belediye başkanı kanunun ikisi ayrı. Bana diyor ki sen tehdit görüyorsan bunu şu çerçeve içinde açığa alabilirsin. Ben bir muhtar açığa aldım. Köyündeki birkaç kişinin koyunlarını çaldı. Ben mahkeme kararı mı beklemeliydim. Kardeşini öldüren belediye başkanını açığa aldım.

-Kanun net. Kardeşini öldüren belediye başkanıyla ilgili süreç yaşanıyorsa, burada yolsuzluk, ihmal, görevi kötüye kullanmayla ilgili birisi görevden alınıyorsa, bu yargılanmanın sona erene kadar bizim açımızdan bir tedbirdir. Terörle ilgisini, iltisakını bulduğunuz anda oradaki yapı tamamen sizin geçici bir başkan vekili atamanızı getiriyor, siz atıyorsunuz. Bir devlet memuru, vali, kaymakam, vali yardımcısı, dışarıdan herhangi birisini atayabilirsiniz. Bu hakkı size kanun veriyor. Diğerinde ise suistimal, görevi kötüye kullanma gibi burada belediye meclisi toplanır, başkanvekili seçer.

-Mahkemeler biterse sizin dediğiniz iş olur. Ceza alırsa, ceza aldıktan sonra orada tekrar seçim olur. Meclis'te tekrar seçim olur. Yeniden iade edilmesi söz konusu. Mahkeme bitmişse bizim görevimiz iade etmektir. Yukarıdan aşağıya teröre batmış olanlar. Şurada bir fotoğraf var. Batasuna kararını, AİHM'in bu konuda kararını hepiniz biliyorsunuz.

-AB'nin, demokratik ülkelerin hiçbirisinin en ufak tavizi söz konusu değildir. PKK'ya şiddetli ve şedit bakarlar. Milletvekillerini tutuklamadılar mı Avrupa'da, Katalonya'da?

-Telafi edilmesi mümkün olmayan işlerle karşılaştığımızda biz kusur işlemiş olmayacak mıyız? Adam aldı parayı dağa aktardı. O zaman biz sorumlu olmayacak mıyız? Niye polise kabahat buluyorsunuz? Bütün bunları görüp buna sessiz kalmak devlet olmak mıdır? Ana muhalefet partisi terörle iltisaklı olarak gördüğü bir belediye başkanını görevden alır mı, almaz mı? Ahmet Türk içeriden niçin çıktı? Bütün Türkiye biliyor. Sağlık sebepleridir. Sağlık sebebiyle çıkan bir kişi adalet yürüyüşüne katıldı, sonra döndü partisinin belediye başkanı oldu. Bu dava yürürken, terörle iltisakı, irtibatı olan bu dava hatta görevi kötüye kullanma davası devam ederken biz göz mü yummalıyız? İçeriden aldatarak çıktı Ahmet Türk.


Kaynak: Sputnik

Editör: TE Bilişim