Gazete Emek- Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin haftalık TBMM grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 19 Mayıs'ta Erdoğan ve diğer partilerin liderlerinin verdiği fotoğrafı eleştiren Temelli, "19 Mayıs'ın ruhuna vakıf olmayanlar kutlama bahanesiyle, Cumhur İttifakı'na iman tazelemeye gittiler. Tespih taneleri gibi sıralanmış bir de fotoğraf çekmişler. Emekli fotoğrafı gibi. Evet hepinizi çok yakında emekli edeceğiz. O fotoğrafı da duvara asarsınız. Neyin ittifakı bu, neyin fotoğrafı. O fotoğrafta verilen mesaj tekçiliktir. Orada Kürtler yok, kadınlar yok" dedi.

YSK'nin İstanbul seçimlerinin iptali için yazdığı gerekçenin 200 sayfa olduğunu hatırlatan Temelli, "Halkın iradesini yok sayarak bir kayyım atadılar. Şimdi 200 sayfalık gerekçe yazdılar. O 200 sayfaya bu haksızlığı, hukuksuzluğu sıdıramazsınız. 23 Haizran'da yendiğimiz bu iktidarı bir kez daha yeneceğiz. Kimsenin kuşkusu olamsın" dedi.

Konuşmasına Çerkes Soykırımı'nın yıl dönümü nedeniyle katledilenleri anarak başlayan Temelli, "Soykırımlara aşina bir coğrafyada yaşıyoruz" dedi.

'ARKADAŞLARIMIZ 3 YILDIR REHİN AMA MÜCADELE SÜRÜYOR'

Temelli sözlerine şöyle devam etti:

"Bundan tam 3 yıl önce bu Meclis, Anayasa'ya rağmen dokunulmazlıkları kaldırdı. O dokunulmazlıkların kaldırılmasına neden olanlar fezlekecilerdi. Ozaman fezlekeciler FETÖ'cülerdi, şimdi o fezlekeciler yine uydurma fezlekelerle tıpkı 3 yıl önce olduğu gibi insanların söz söyleme hakkını gasp ediyor. Hukuk adeta güdümlü yargı eliyle darbe mekaniği içinde öğütüldü. Arkadaşlarımızı 3 yıl önce rehin aldılar ama direniş sürüyor. İşte Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken, Ferhat Encü... Arkadaşlarımız direnmeye devam ediyor.

'KÜRTLERE DEFOL GİT DİYEN ZİHNİYET URFA'DA HALKA İŞKENCE YAPIYOR'

İşkenceciler yeniden hortladı. Urfa'dan gelen görüntülerle 90'ların görüntülerini yeniden yaşıyoruz. İşkence görüntüleri sosyal medyaya düştü. Güvenlik güçleri Urfa'da halka zulmediyor. Kürtlere 'defol git' diyen zihniyet, Urfa'da iş başında. Ve bu zulüm işkence görülmesin diye hakikatin sesi kısılmaya çalışılıyor. Çok az kalmış özgür medyayı da cezalandırarak hakikatin sesini kısma peşindeler. 

'KÜRTLERDEN 31 MART'IN İNTİKAMINI ALIYORLAR'

Bütün ülkeyi adaletsizlik cenderesinde sıkan bir hükümet var. Mardin Büyükşehir Belediyesi'nin elektriğini kesiyorlar. Kayyım öyle bir borç yapmış ki hacze geliyorlar. Bu kayyımların ne yolsuzluklar yaptıklarını, belediyeleri nasıl talan ettiklerini, usulsüz ihalelerini çok iyi biliyoruz. Belediyeleri çalışamaz halde bırakıp gidenler, şimdi adeta Kürt halkından 31 Mart’ın intikamını alma peşinde. Oysa biz 31 Mart’tan ders alın diyoruz. Onlar bu dersi çıkarmak yerine, bunun acısını halkımızdan çıkarma peşinde.

Adaletsizlik sürdükçe şiddet de sürüyor. Şiddet her yerde. Her ay onlarca kadın öldürülüyor. Kadına yönelik şiddet hız kesmiyor. Bu erkek egemen, faşist iktidarın yansımalarından en büyüğü kadınlara oluyor. İktisadi şiddet alanında da en fazla mağdur olanlar kadınlar. Sosyal yaşamda sürekli dışlanan ve şiddete maruz kalan yine kadınlar. İşte nafaka meselesi. Kadınların boşanma durumunda ortaya çıkabilecek mağduriyetini ortadan kaldıracak olan nafaka kaldırılmak isteniyor. 

'ÜLKENİN AKADEMİSYENLERİNİ HAPSE ATMAYA ÇALIŞAN BİR İKTDAR VAR'

Bu şiddetin, bu zulmün sürmesi için barış isteyenlerin sesi kısılmak isteniyor. Bu suça ortak olmayacağız diyen Barış Akademisyenleri'nin sesi yargı eliyle kısılmak isteniyor. Füsun Hocamız cezaevine girdi. 100'ün üzerinde cezaevine girmeyi bekleyen akademisyen var. Akademisyenlerini cezaevine sokmaya çalışan bir hükümet var. On binlerce insan mağdur edildi, hakları ellerinden alındı. Akademisyenlerin yeri cezaevi değildir. Ayşe Düzkan, gazeteci cezaevinde. Basın özgürlüğünü savundu, Özgür Gündem'de nöbetçi yayın yönetmenliği yaptı diye cezaevinde. Bunlar bu ülkenin nasıl bir ortamda olduğunun örnekleri. Çok yakında hepsiyle buluşacağız bundan kimsenin şüphesi olmasın. 

'BU SESSİZLİK NASIL BİR KARANLIKLA KARŞI KARŞIYA OLDUĞUMUZU GÖSTERİYOR'

Bu ceberrut hükümete karşı mücadelemiz hep birlikte sürecek. Bu ülkeye onurlu bir barış gelsin, evlatlarımız ölmesin diye her gün bu ülkenin sessizliğine inat anneler seslerini yükseltmeye devam ediyor. Her türlü şiddete rağmen susmuyorlar. Ölümler olmasın, şiddet son bulsun diye. Bu onurlu barış mücadelesine ses katacağız. 6 buçuk aydır Hakkari Milletvekilimiz Leyla Güven açlık grevinde. Bu kahrolası sessizliği yırtmak için haykırıyor. Tüm Türkiye'yi tüm dünyayı duyarlı olmaya çağırıyor. Bir kez daha Türkiye'ye sesleniyorum: Artık durum çok vahim bir hal almıştır. Buna son verme zamanıdır. Bunun gereğinin bir an önce yapılmasını istiyoruz. Açlık grevlerindeki insanlar görme duyularını, hareket etme kabiliyetini yitiriyor. Cezaevi yönetimleri bu insanlara saldırıyor. Dışarıda 'evlatlarımız ölmesin' diye bu sesi yükseltmeye çalışan annelere de saldırıyorlar. Annelere yönelik saldırılara maalesef herkes sessiz. Bu sessizlik ülkenin nasıl bir karanlıkla karşı karşıya olduğunun göstergesi. Gelin bu karanlığı hep birlikte yırtalım. Sayın Öcalan üzerindeki tecrite son verelim. Bu tecrite son vermedikçe, bu adaletsizlik hepimizin kapısını çalacak. Gelin bu sese ses katın, bu mücadeleye güç verin.  Adalet Bakanlığı'na sesleniyorum; Olumlu bir adım attınız, bu adımı tamamlayın. Hükümet olarak üzerinize düşeni yapın. Bakan'ın da belirttiği gibi tutukluların avukatlarıyla görüşmesi bir haktır. Şimdi bunun gereğini yerine getirin.

'CÜMLEYE CUMHURBAŞKANI OLARAK BAŞLIYOR, AKP GENEL BAŞKANI OLARAK BİTİRİYOR'

Cumhurbaşkanlığı sistemi öyle bir sistem ki karşımızda bir cumhurbaşkanı mı var AKP genel başkanı mı anlayamıyoruz. Cümleye cumhurbaşkanı olarak başlıyor, parti genel başkanı olarak bitiriyor. Çünkü bu uyduruk bir sistem.

'SAMSUN'DAKİ FOTOĞRAFTA VERİLEN TEKÇİLİK MESAJIDIR'

19 Mayıs'ta da bunu gördük. 19 Mayıs'ın ruhuna vakıf olmayanlar kutlama bahanesiyle Cumhur İttifakı'na iman tazelemeye gittiler. Tespih taneleri gibi sıralanmış bir de fotoğraf çekmişler. Emekli fotoğrafı gibi. Evet hepinizi çok yakında emekli edeceğiz. O fotoğrafı da duvara asarsınız. Neyin ittifakı bu, neyin fotoğrafı. O fotoğrafta verilen mesaj tekçiliktir. Orada Kürtler yok, kadınlar yok.

'OKUL İŞLETMECİSİNDEN BAKAN YAPARSAN GELİP OKULUN ORTASINA KARİYER OFİSİ AÇAR'

Bugünkü iktidar bırakın sorunları çözmeyi, sorunlara sorun ekliyor. Milli Eğitim Bakanı çıkmış, '2023 Vizyon Toplantısı' yapıyor. Liseyi, ortaöğretimi, üniversiteyi mahvettiniz. Eğitim sürüklendiği yere bakın. Şimdi yeni bir model oluşturacaklarmış. 'Kariyer ofisleri' olacakmış bu modelde. Okul işletmecisinden bakan yaparsan, onun yapacağı iş okulların ortasına kariyer ofisi kurmak olur, başka ne yapacak. Ders sayıları azalacak, kariyer ofisleri öğrencileri yönlendirecek. Düşleyin bakalım nasıl bir 2023 bizi bekliyor. Eğer iktidarda kalırlarsa eğitim alanında bir felaket yaşanacak. Bilimsel, anadilinde, kamusal eğitimden uzaklaşan bir sistem var. Bu ülkenin geleceğini yok ediyorlar. Paran varsa okuyorsun, paran yoksa kız çocuklarını evlendiriyorlar, erkek çocuklarını da çırak yapıyorlar. 

'TÜNELİN UCUNDA GÖRÜNEN IŞIK DEĞİL, TRENDİR O TREN'

Ekonomide her geçen gün yeni bir sorun karşımıza çıkıyor. Geçen gün Eyüp Dal isimli bir genç işsiz kendisini yaktı. Dün yaşamını yitirdi. 5 yıldır iş arıyor. Seçim öncesi iş vaadetmişler, seçim sonrası kapıyı kapatmışlar. Maalesef tablo budur. Sadece son 6 ayda 740 bin yeni işsiz yarattılar. Ekonomi özürlü bakan diyor ki; 'En kötüsü geride kaldı, ekonomi düzeldi, tünelin ucunda ışık göründü.' Trendir o tren, ne ışığı.

'ÜLKE KAYNAKLARI SAVAŞA, BETONA, YOLSUZLUĞA GİDİYOR'

İktidar bildiğini okumaya devam ediyor. Ülkenin bütün kaynaklarını ya betona, ya savaşa, ya yolsuzluğa ayırmaya devam ediyorlar. Bu havaalanını yapmayın dedik, yaptılar. Onlarca işçinin ölümüne neden oldular, Kuzey Ormanları'nı yok ettiler. Şimdi rüzgar olduğunda oraya uçaklar inemiyor. Kaynaklarımız yolsuzluklara ve akıl dışı projelere giderken bir de silahlanmaya gidiyor. Ülke kaynakları savaş ekonomisiyle çarçur ediliyor. 

'BU TABLOYU DEĞİŞTİRECEK OLAN TÜRKİYE HALKLARIDIR'

Bu karamsar tabloyu değiştirecek yegane güç Türkiye halkalrıdır, Kürt halkıdır. İşçilerin, emekçilerin, gençlerin kadınların mücadelesidir. Bu nedenle herkesi 'demokrasi ittifakı'nda buluşmaya çağırıyoruz. 31 Mart'ta, 'Kazanamayacağımız yerlerde bu faşizme dur diyeceğiz' dedik ve bunu başardık. Ama YSK marifetiyle 6 arkadaşımız KHK bahane edilerek mazbatalarını alamadı. Onların yerine yedekler atandı. Yani kayyımlar geldi. Kayyımcı zihniyet devam ediyor. Şimdi de savcıları devreye girdi. Tatvan'da 9 belediye meclis üyesine soruşturma açtılar, vali de görevden aldı.

'O 200 SAYFAYA YAPTIĞINIZ HUKUKSUZLUĞU SIĞDIRAMAZSINIZ'

Aynı şeyi gelip İstanbul'da yaptılar. Halkın iradesini yok sayarak bir kayyım atadılar. Şimdi 200 sayfalık gerekçe yazdılar. O 200 sayfaya bu haksızlığı, hukuksuzluğu sığdıramazsınız. Bu sahtekarlık tarihe yazıldı. Buna kılıf uyduramazsınız. HDP ne yapacak? Bu haksızlık hukuksuzluk karşısında her zaman yaptığımızı yapacağız. Hak, hukuk, adalet mücadelesi için her zaman olduğu gibi yine orada olacağız. 23 Haizran'da, yendiğimiz bu iktidarı bir kez daha yeneceğiz. Demokrasi ittifakını var edeceğiz. Mahalle mahalle çalışacağız. Bir demokrasi ittifakıyla bu ceberrut iktidarı durduracağız. Ülenin önünde yeni bir siyaset yolu açılmıştır. Bütün bu krizleri sonlandırmanın yolu, barış ve demokrasi yolunda yürümekten geçiyor. Bunu da başaracağız kimsenin kuşkusu olamsın. Bu sistemde kimsenin kurtuluşu yoktur. Parlamentoya çağrı yapıyoruz inisiyatif alın. KHK'lerle değil, yasalarla bu ülkeyi yönetin. Anayasa çalışmalarına başlayın, parlamentonun kapılarını açın. Türkiye emekçilerinin sesi parlamentoda yükselsin." 

Kaynak: Artı Gerçek

Editör: TE Bilişim