Gazete Emek- Cezaevinde bulunan HDP'nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın duruma dikkat çeken Temelli, "Ambulans doktoru bakıp risk olmadığını söylüyor. Bir ambulans doktorunun bunu dememesi gerekiyor çünkü kendi mesleki etiğine de uygun değil. Ne olursa olsun bu durumda acilen müdahale edilmesi gerekiyordu. Bu kabul edilemez. Haberin bize geç gelmesini de kabul etmiyoruz. Bu konuda bize haber bir an önce gelmeliydi. Demirtaş bu partinin bir siyasetçisidir. Bu önemli bir örnek oldu. Bu konularda kolektif iradeye güvenmek gerekiyor. Cezaevlerinde yaşam hakkına duyarlılık yok. Demirtaş'a bu reva görülüyorsa siz diğer tutuklu ve hükümlüleri düşünün. İçerde neler oluyor düşünün. Cezaevlerinin durumu budur. CPT'yi bu konuda cezaevlerindeki meseleleri değerlendirmesi için göreve davet ediyoruz. Bir ülkeye baktığınızda insan hakları konusunda ne düzedi olduğunu görmek isterseniz cezaevlerine bakın."

'HDP HAKİKATİN SESİDİR'

HDP'lilere yönelik gözaltı ve tutuklama operasyonlarını hatırlatan Temelli, yapılan operasyonların hiçbir haklı gerekçesinin olmadığına vurgu yaptı. Temelli şöyle devam etti: "2008 yılında bir toplantıya katılan kişi gözaltına alınıyor. 10 yıl geçmiş. Bir kişi kendi aday toplantısına gitti diye bile gözaltına alınıyor. Kara mizah sınırlarını bile artık zorluyor bu durum. AKP bir dönem FETÖ'cülerin yapmış olduğu şeyleri devam ettiriyorlar. Peki siz aynı yöntemi kullandığınızda FETÖ'cü olmuyor musunuz? Siyasi ayağını soruyorlar alın işte size siyasi ayağı. Çünkü aynı yöntemi kullanıyorlar. AKP, HDP düşmanlığı yapıyor. HDP'ye saldırmazsa biliyor ki artık siyasetinin tutunacağı bir dal kalmayacak. HDP siyasi ve demokratik çözümü örüyor. Bu iktidar siyasetten kaçmak istiyor. Otoriter rejim karakteri bu. Bu bizde bir yılgınlık değil bizi güçlendiriyor. Çünkü HDP hakikatin sesidir.

'TECRİT KAYYUM HUKUKUYLA HAYAT BULUYOR' 

Kayyum atamalarını ve HDP'li belediyelere yönelik haciz uygulamalarını değerlendiren Temelli, kayyımın bir şiddet olduğunu söyledi. Tecrit hukukunun kayyım hukukuyla hayat bulduğunu belirten Temelli, "Belediyelerin önündeki beton bariyerlere bakın bunu göreceksiniz. O bir korku duvarıdır. Türkiye'nin hiçbir yerinde beton bariyerlerle kendisini kamufle eden bir belediye var mı? Ele geçirdiklerinde talan ele geçirmediklerinde de SGK ve vergi borcu hareketsiz bırakıyorlar. Bu faşizmin başka bir yolu. Belediyelerimizin bu anlayışa karşı mücadele etmesi gerekiyor. Bu iktidardan kurtulmadan lokal bir meseleyi çözülmez. Belediyelerimize sahip çıkacağız. Sorun varsa sorunun kaynağını bulmak ve çözmek için yöntem bulacağız. Mahallelere giderek hem kendimizi hem halkı örgütleyeceğiz. Bu sorunları çözmek aynı zamanda iktidara karşı direnmektir. Bizim bu mağduriyetten kurtulmamız gerekiyor. Devlet tabi ki bizi mağdur edecek. Onlar bizi zaten mağdur etmek istiyorlar. Buna karşı mücadele etmeliyiz. Biz bu konformist akıldan kendimizi kurtarmalıyız. Belediyemizi çalışamaz hale getirmişlerse biz başka bir hayatı örgütlemeliyiz. Eğer bir mahalleye hizmet gitmiyorsa bizim çözüm üretmemiz gerekiyor. Sivil itaatsizlik diyoruz. Benim çöpümü toplamayan bir belediyeye ben elektrik parası ödemiyorum dersin. İnsanların itaat etmemesi gerekiyor. Sen aldığın parayı savaşı finanse edeceksin ama çöpümü de toplamayacaksın. Buna itaat etmememiz gerekiyor. O dayatılan mağduriyete karşı ne gerekiyorsa yapmamız gerekiyor" dedi. 

'KAZ DAĞLARI'NA BAKIN İKTİDARIN NE OLDUĞUNU ANLARSINIZ' 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın termik santrallere filtre takılmasını erteleyen düzenlemeyi veto edişine de değinen Temelli, şöyle devam etti: "Sosyal psikolojiye yönelik bir PR yapıyorlar. Toplumun iktidara karşı olan öfkesini zaman zaman böyle yöntemlerle yatıştıran teknikler vardır. Bunlar onu becerebilecek kabiliyette değildir. Ortaya çıkan şey rezalettir. Bu iktidarın doğayı nasıl talan ettiğini biliyoruz. Biz Munzur deyice başka yere çekiyorlar. Kaz Dağları'na bakın iktidarın ne olduğunu anlarsanız. Tüm halkı zehirlediler. Her şeyi talan ettiler. İnsanların geleceğini çaldılar. Türkiye en büyük tahribatı yaratan ülkelerin başında yer alıyorlar. Komik duruma düştüler. Hele Maraş milletvekillerinin düştüğü durum siyasi tarihe bir anı olarak kalacak. Bunlar kendi yurdunu sevmiyorlar. Yurdunu seven bu kötülüğü yapar mı? Siz icazet almadan mı geçirdiniz? Kötü bir reklamcılığın yansımasıdır. Hatta iddia ediyorum o filtrelerin bedelini de bu halkın sırtından çıkaracak bir kredi yöntemini mutlaka bulacaklar." 

Kaynak: MA

Editör: TE Bilişim