Ortadoğu’nun,
Esmer, kırılgan, cesur ve haylaz olan yanlarını benimsedik kendimize
Gittiğimiz her yerde tanınan, 
Kayıtsız kalınan, adları ile değil de, benimsedikleri ile hitap edilen, 
Çoğu Şam'dan, Bağdat'tan, Diyarbakır'dan, Konya'dan
Kavruk, mutlu, sürekli tebessüm eden çocuklardık. 
Ne çok derdimiz varmış çocukken
Kırılan oyuncaklarımız
Acıyan parmaklarımız
Küsen arkadaşlarımız
Uçmayan uçurtmalarımız
Atacak terliği bile olmayan, atamız, analarımız
Hayalini bile kurarken zorlandığımız, sevdalarımız
Bir gelecek görememiş, üzerine ağıtlar yakılmış
Dostlarımız, Ceylanlarımız…

Ve büyüyoruz, 
Ve büyüdükçe, sanki daha çok ölüyoruz
Ve büyüdükçe, sanki daha çok kırılıyoruz
Geride bıraktığımız tek şey kaldı kendimize,
Yıkılan şehirlerde, ayağında bir terlik, gittikçe yalnızlaşan çocukluğumuz
Ve şimdi tek bir derdimiz ve tek bir dileğimiz,

Tekrardan çocuk olmak

Çocuk olup, özgürlüğün, haylazlığın hayalini kurmak
Çocuk olup, o adını hatırlayamadığımız çocuklarla 
O adını hatırlayamadığımız nehir kenarında, bağıra çağıra koşmak.
Çocuk olup, büyüklerin bile aklına gelmeyecek şiddetle,

Kavgaya çağıranlara, haykırmak:
‘’ çocuklar savaş bilmez ‘’
‘’ çocuklar ölmek istemez’’ 
‘’ Savaşa sebep sunduğun gelecek kavramını bilse,
çocuklar büyümez ‘’  
Hep birlikte tükürüyoruz gelecek kavramına.
Hep birlikte haykırıyoruz inşa ettiğiniz, yeni Dünya’ya
‘’ Çocuklar savaşı hayal etmez ’’


Oysa basitti hayallerimiz, 
Hepimiz gibi, benim de istediğim gibi
Çocuk olmak,
Çocukça duygular taşımak
Çocukça oyunlar oynamak, 
Küsmek ve küssek bile arkamızı dönüp geri gelmek
Bir bayram sabahı gibi, uyanmak istiyorum, yeni güne,
Sabahında uzanmak istiyorum, uzatılan sayısız ele,
Ne sonsuz bir histir o, tarifsiz, benzersiz, mahçup
Ellerimi uzattığım, hayalimdeki şekerlere.

Bakmayın gözlerimin nemlendiğine
Gözlerimdeki ışıltı,  çocukluktan değil,
Kusura bakmayın, 
Bayramlığım, yine üzerimde değil
Bundandır, uzanıp ta dokunamadığım, 
Yüreğime doldurduğum öfke…

Oysa, ne çok özlemişim, çocuk olmayı 
Uzandıkça dönüyorum, yarım bıraktığım, bombaların gölgesinde kalan
Esmer, kırılgan, haylaz günlerime 
Kırmadan, dökmeden, söylemek istediğim ne varsa
O da dudaklarımdan dökülüyor istemsizce
‘’ çocuklar savaşı hayal etmez ‘’
Bir şekerdir hayali, başka bir şey beklemez…

Oysa, tüm bu hayallere, artık sadık sayılmam
Adını bile unuttuğum büyüklerin, masallarını da pek hatırlamam
Bilmediğiniz, adını bile duymadığınız çocuklardık
Sırf hoşumuza gittiği için, arkadaşlarımızın hayalini çalan,
Mahsum ve edepsiz çocuklar
Heveslerimiz vardı,  koşup müjdeli bir haberi vermek istediğimiz komşularımız
Sadece adını duyduğumuz şehirler de yaşamak isterdik,
Bilmediğimiz diyarlarda kaybolmak hiç hesapta yoktu,
Hiç kimsenin böyle, topraksız, umutsuz olacağını, hayal bile edemedik
Şimdi, kendi dünyamız da bile yaşamayı, beceremedik.
Dedim ya,  şuan tek bir derdimiz var
O da, tekrardan çocuk olmak…

Geleceğiniz için savaşıyoruz çocuklar,
Sizin gibi olmak isterken, olamadığımız için
Size, nehir kıyılarında,  özgürce koşabilin diye, kıyıyoruz
Kuzularınızı, Fırat kenarında özgürce otlatın diye kıyıyoruz
Farkında mısınız? Sizin için, sizleri de öldürüyoruz.
Hiç biriniz, bir şeker torbasında silah taşıdığını bile hayal edemezken, 
Bir mayın tarlasında bile gülerek koşarken,
Biz, tüm dünyanın gözleri önünde, 
Kucağımızda, o minik bedenleri taşıyoruz
Yine sizlerin arkasına saklanıp,
Dünyanın tüm çocuklarından utanıyoruz, arlanıyoruz, yine tekrar yapıyoruz.
Ağlayan çocuklar, ölürken gülemez. 
Bir çocuk oyun oynarken, ölemez.
Çocuklar, savaşı hayal edemez…