Seçimler demokrasinin olmazsa olmazıdır. Seçimsiz bir demokrasi olmaz ama sadece seçimlerin olmasını demokrasi olarak görmek, demokrasiden birşey anlamamak demektir. Sadece sandığa gidip oy kullanmak, sonrasıyla da ilgilenmemek demokrasi fukarası olmak demektir. Seçimler, son yüzyıllarda siyasal ve toplumsal yaşama girdi. Seçimlerin olması demokrasiyi gerçekten getiriyormu, inşa ediyormu? Halk kendi yöneticilerini, temsilcilerini seçtiğinde, kendi kendisini yönetmiş mi oluyor. Gerçek demokrasilerde, halk kendi seçtiği temsilciler aracılığıyla değil, kendi içinde komünal sistem aracılığıyla kendisini doğrudan yönetir ve böylece demokrasiyi yaşamsallaştırmış olur. Sınıflı kapitalist sistemde seçimler halkın gözlerini boyama ve sisteme meşruluk kazandırmaktan ibarettir.  

Toplum, demokrasi denince, sandıkta seçilenlerin ülkeyi yönetmeleri olarak biliyor. Seçilenleri halk seçtiğine göre, halkın böylelikle kendi kendisini yönettiği halka kabul ettirilir. Halkın gerçekten kendi kendisini yönettiği, demokrasinin gerçekten olup olmadığı, halkın ülke yönetiminde pratikte söz sahibi olup olmamasıyla ilgilidir. Eğer halkın siyasal iktidar üzerinde bir etkisi ve yetkisi yoksa, seçim ve sandık sadece bir göz boyamadır, kandırmadır. Dolayısıyla ekonomik faaliyetleri kimler yönetiyorsa, kontrol ediyorsa, siyasetede onlar yön veriyorlar. Kapitalizmde iktidarın ve gücün gerçek sahibi sermayedir. Yani para kimdeyse güç ondadır. Halkta siyasal kültür ve bilinç olmadığı için, bunu anlayamıyorlar. 

 Seçimlerin her 3-5 yılda bir yapılması, yıpranan siyasal iktidarın değiştirilmesi, kapitalist rejimi toplumun gözünde şirin gösterme ve vazgeçilmez kılmaktan başka birşey değildir. Mademki demokrasi var, o zaman seçimlerin olması ve iktidarın değişmesi gerekir. Çünkü halk, demokrasiyi böyle biliyor. Kapitalizmde eğer siyasal iktidar değiştirilmezse, uzun süre hükümette kalırsa, bu durum halktan bir hoşnutsuzluğa ve ülkede de bir kaosa yol açabilir. Çünkü seçimlerden önce vaadler veriliyor, sözler veriliyor ama hükümet oluncada hepsi unutuluyor. Tabi seçimler demokrasiyi getirmek için yapılmıyor ama halk her seçimde demokrasi gelecek, sorunlarımız çözülecek diye umutlanıyor ve bu umutlanmanın sonu gelmez, bu umutlar yıllar sürer. Seçimler seçimleri kovalar, hükümetler gelir geçer, bakanlar gelir gider, Başbakanlar defalarca değişir ama rejim hep yerinde durur, halk sürekli yarı aç yarı tok yaşamaya devam eder. 

 Ama her seçimde bir değişikliğin olacağı umutları hiç bitmez. Yani halk, bir seçimle ve hükümet değişimiyle çok şeyin değişeceğini düşünür. Ama her seçimde tekrar tekrarlanır, sistem varlığını sürdürür. Bu durumda, seçimler kapitalizme taze kan taşımaktan başka bir işe yaramaz. Toplumda sınıf ve emek bilinci olmadığı için, mevcut rejimi tanımıyor ve hangi partilerin halka hizmet edip etmeyeceğini, toplumun partileri olup olmadığını anlayamıyor. Bu açıdan, toplumda emek bilincinin, sınıf bilincinin olması, demokrasi bilincininde olmasını sağlayacaktır. Toplum emek ve sınıf bilincine sahip olmazsa, demokrasinin gerçek anlamda ne olduğunu bilmez, demokrasiyi sadece seçimlerde sandıkta oy kullanmak olarak bilir ve sonrasıyle ilgilenmez. Türkiye'de seçim gerçekliği onlarca yıldır böyledir. 

*  

Özellikle son kırk yıldır seçimler mafyavarice yapılıyor ve hükümet olan düzen partileri, ülkeyi babalarının çiftliği gibi görüyorlar, ceplerini şişiriyorlar. Son altı yıldır seçimler göstermelik bile olsa artık işe yarayamaz hale geldi. AKP hükümeti, seçim sonuçlarını bile kabul etmiyor. Son kırk yılda kurulan hükümetler içinde en çok yolsuzluğa ve ranta bulaşan, hiç şüphe yokki AKP hükümetidir. Toplum, ANAP ve Özal'ı, rant ve yolsuzluk yapan parti ve hükümet olarak bilirdi ama AKP, hükümeti, ANAP'ı ve DYP'yi bu konuda sınıfta bıraktı. Özellikle faşizm ve baskı koşullarında seçimlerin sıfır değeri vardır. Yani bir değeri yoktur. Avrupa ve Batı ülkelerinde, az buçuk demokratik ülkelerde, devlet bütçesinden bir kuruş para bile siyasi partilere verilmez.  

***

Türkiye'de seçimlerden sonra, her partinin vekil sayısına göre bütçeden para veriliyor. Seçimlerde dünyanın parası harcanıyor, masraf yapılıyor. Başka ülkelerde halk seçimlerin olduğunu bile bilmez ve seçimler normal bir havada geçer. Türkiye'de siyasi partiler, altı ay önceden seçim çalışmalarına başlıyorlar ve bütün Türkiye'ye yetecek kadar parayı sadece seçimlerde harcıyorlar. Demokrasi kültürü olmayan toplumlarda ve ülkelerde kapitalist düzen partileri birer holding gibi çalışıyorlar. Zaten düzen partileri, sermayenin politik sahadaki temsilcileridirler. Kapitalist sistemin en çok kullandığı arguman seçimlerdir. Kapitalist partiler kendilerini vatansever olarak gösterirler, halkın dostları olarak gösterirler, memleketin kurtarıcıları olduklarını ilan ederler, toplumun milli ve dini duygularını öne sürerler ama bunların hepsi aslında toplumu kandırmadır ve toplumun sistem eklemlemedir. Başka türlü olsa, sermaye sınıfı ve kapitalizm zaten üç gün ayakta kalamaz. Sosyalizmde de seçimler var tabi ki ama halkın seçtiği vekiller halkın içinde halk gibi yaşıyorlar ve halk, seçtiği temsilcilerle aynı haklara sahipler.  

*** 

Sosyalizmde halk, seçtiği vekillerden hesap sorarlar ve gerektiğinde görevden alırlar. Sosyalizmde sınıflar olmadığı için, seçilenler halka hizmet ederler ve seçimler sadece halk yönetimini yenilemek için, demokrasi gereği yapılır. Çünkü sosyalizm bile olsa, aynı kişliler sürekli halkı yönetmezler, yönetemezler, değişmeleri gerekir. Kapitalizmde de değişiyor ama sermaye sistemi yerinde duruyor ve halk sömürülüyor, eziliyor, kapitalizme kölelik yapıyor. Sosyalizmde de halk seçimlere katılıyor ama kendisine hizmet ediyor ve halkın seçtiği temsilciler halkın içinde halk gibi yaşıyorlar. Çünkü sosyalizmde sınıflar ve kişilere ayrıcalık yok. Sosyalizmde tek parti var ama partinin içindeki yöneticiler değişir, zaten sosyalizmde bunun için seçimler yapılır. Ve sosyalizmde halkın siyasi yönetime her alanda geniş katılımı sağlanır. Yani sosyalizmde bütün çalışmalar, faaliyetler halk için yapılır, halkın yaşamını geliştirmek için yapılır. Sosyalizm yüzde yüz halkın sistemidir. Seçimler ancak sosyalizmde halka hizmet olarak geri döner. Kapitalizmde ise sermaye sınıfının damarlarına taze kan taşır. Kapitalizmde seçimler, sistemi ayakta tutka için yapılır, halka hizmet için değil...