Bütün dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (Covid-19) nedeniyle 11 binden fazla insan hayatını kaybetti 300 bine yakın insan salgına yakalandı. Çin ve İran'ın ardından Avrupa'da salgın çok hızlı bir şekilde yayılmaya başladı. İtalya'dan gelen videolarda artık ölülerin istatistiklerini tutamadıkları belirtiliyor.

İtalya'da başka bir şeyler daha söylüyorlar. "Biz geç davrandık, yeterli tedbirler almadık, çok boşverdik nasılsa ciddi bir şey olmaz diye iş yerlerimize gitmeye devam ettik ve hafif tedbirlerle geçiştirmeye çalıştık. Ondan sonra aklımız başımıza geldiğinde iş işten geçti" diyorlar. "Aman biz yaptık siz yapmayın" diyorlar. "Ne olursunuz erken tedbirler alın, evinize kapanın, karantina tedbirlerini alın" diyorlar. Diyorlar da dinleyen kim, uygulayan kim? Doğru düzgün kimseye test yapmadan "bizde bir şey yok" deniliyor. 

Son zamanlarda test sayılarının artması ile birlikte ise hem salgına yakalanan hem de hayatını kaybedenlerin sayısı hergün ikiye katlanarak devam ediyor. Devlet kurumlarının birçoğu tatil edildi. Memurların büyük bir kısmı evlerine gönderildi. Siyasi partiler, STK'ların hepsi kapatma kararı aldı toplu hiçbir etkinlik yapmıyor. Geriye mecburi bir şekilde çalışmak zorunda kalan sağlık çalışanları ile kapitalist kurum ve şirketlerin çalışanları oldu. 

Son bir haftadır en az 100 tane mesaj geldi şantiyelerden, AVM'lerden, kitap ve sanal alışveriş merkezlerinden. Çalışanların birçoğu "Abi ne olursun sesimizi de duyur. 10 kişi bir odada birlikte uyuyoruz. Yüz kişi bir yerde birlikte yemek yiyoruz. Hep aynı kalabalık ortamlardayız. Ciddi risk taşıyoruz ama patronların çok umrunda değil" diyorlar. Çok da haklılar. 

Zaten birçoğu aylardır paralarını alamıyor. İşi bırakıp gittiklerinde bir daha o emeklerinin karşılığını alamayacaklarını da düşünüyorlar. Bu konuda da yüzde yüz haklılar. Parası olanlar her zaman güçlüdür. Güçlü olan ise her zaman haklıdır bu lanet sistemde. Hükümet koronavirüs çerçevesinde yüz milyar liralık bir ekonomik paket açıkladı. Bu paketin içinde de yine işçi emekçi yok. Bu paket daha çok işverenleri kapsıyor. Yine kapitalist şirketleri kurtarma derdinde herkes. Ama hiçkimse de demiyor ki ne olacak bu işçilerin hali?

DR gibi büyük bir mağazalarda işçiler çok ciddi sağlıksız ortamlarda çalışmak zorunda kalıyor. Yahu birazcık insaf, birazcık vicdan. İtalya'da İspanya'da görmüyor musunuz hergün patır patır insanlar ölüyor. Bu salgın daha başlangıç aşamasında. Eğer yayılırsa binlerce insanın hayatını kaybetme riski var. Sizler bu vebalin altına nasıl giriyorsunuz. O işçilerin hepsi aylardır belki de yıllardır size emek veriyor, alın teri döküyor. Onların bu salgına yakalanma riski sizi hiç mi korkutmuyor? Hadi sizi korkutmuyor. Devlet bu durumlara nasıl göz yummabiliyor? Acilen çok elzem olmayan yerler dışında her yerin kapatılması gerekiyor. İşçilerin hepsinin evlerine gitmesi sağlıklarını koruması gerekiyor. Tabi bunları yaparken de mağdur edecek şekilde değil. Nasıl ki devlet, memurların haklarını koruyorsa özel sektörde çalışan işçi ve emekçilerin de haklarını korumalıdır. 

Bir de sürekli olarak sosyal medyada bu insaların neden dışarıda olduklarına dair saçma sapan paylaşımlar yapılıyor. O insanlar çalışmak zorundalar. Çalışmasalar birçoğu evde stok yapacak gıdayı bile alamayacak. Eğer onların evlerine gitmelerini istiyorsak. Patronların, devletin onların haklarını koruyarak evlerine göndermesi lazım. 

Çalışmadıkları süre de maaşlarını vermelidir. Bu hayati bir durum. Aynı şey ücretli öğretmenler için de geçerli. Kadrolu öğretmenler çok rahat güvenceli ve sigortalı bir şekilde maaşlarını almaya devam edecek ama ücretli öğretmenleri düşünen kimse yok. 

Bu insanlar zaten boğaz tokluğuna MEB'in günahlarını temizlemeye çalışıyor. Günün büyük bir bölümünü çalışarak ve ayda bin 500 lira maaş alarak hayatlarını sürdürüyor. Onların da bu süreçte kesinlikle mağdur edilmemeleri gerekiyor. Bu konuda Eğitim Sen'in açıklaması oldu ama yeterli değil STK'ların da ciddi olarak bu konu üzerinde durması lazım. 

Firmaların çoğu yaptıkları açıklamalarda çalışanların hakları konusunda özenli olacaklarını belirtse de çok sayıda işçinin mağdur edildiği bilgileri geliyor. Bazı firmalar 6 aydan az çalışan işçileri işten çıkarttı, daha kıdemli çalışanları ise yıllık izin veya yıllık izinleri kalmamışsa ücretsiz izne çıkardı. 

Katliam olsa ezilen, sömürülen işçiler emekçiler oluyor, deprem olsa aynı şey, salgın olsa aynı şey. Muhtemelen yarın aşı geldiğinde de yine işçi emekçi en sonlara atılacak. İşçilerin emekçilerin yaşamları kimsenin yaşamından daha değersiz değildir. Derhal bütün iş yerlerinin kapatılması gerekiyor. Acil durumlar dışındaki herkes güvenli yerlere alınmalıdır. Bin defa bunu yazacağız tekrarlayacağız. 

Sağlık çalışanlarına gelecek olursam. Onlar bu sürecin en önemli belirleyicileridir. Evet belki işlerini yapıyorlar ama canlarını riske atarak bu işi yapmaya çalışıyorlar. Çok büyük bir salgın riski ve depresyonla karşı karşıyalar. Bu süreçte hepimiz onların bu yaşadıkları ciddi durumun farkında olarak onlara yaklaşmalıyız. Sağlık kuruluşuna gittiğimizde onların da bizim gibi risk altında oluğunu düşünerek hareket etmeliyiz. İtalya'da bir doktor anılarını anlatmıştı oldukça dikkat çekiciydi. 

O hastalar içinde insanları kurtarmaya çalışırken bir taraftan ailelerini düşünmek zorundalar. Her akşam eve gittiklerinde "acaba ben de virüs kaptım mı acaba aileme çocuklarıma bulaştıracak mıyım? " kaygısı ile gidiyorlar. Lütfen sağlık çalışanlarına empati ile yaklaşalım. Böylesi büyük bir felaket döneminde ancak büyük bir dayanışma ve hoşgörü ile her anlamda sağ salim kalabiliriz. 

Onun dışında lütfen hijyen kurallarına dikkat edelim. Toplum içerisinde mümkün mertebe olmayalım. Ve her şeyden önemlisi ruh sağlığımızı koruyalım. Bir de yaşlılara sürekli "Siz öleceksiniz, bakın yine yaşlılar öldü" gibi cümleler çok kurmayın. Tamam bir kere söylediniz yeter. O kadar çok sıklıkla vurgulanıyor ki bu defa yaşı ilerlemiş olanlar salgından değil korku ve panikten ölecek. 

Editör: TE Bilişim