Gazete Emek-  İnsan emeğinin ve bizzat insanın alım satım konusu olduğu koşullarda insanlıktan ve insani gelişimden söz etmemize maalesef imkan yoktur. Her şey kapitalizmin değirmenine su taşıyor. İnsanlık hem en zor zamanlarını yaşıyor hem de büyük bir tehlike altındadır. Kapitalizmin doymak bitmeyen kar hırsı, dünyayı felaketlere sürüklüyor. İklim bozulması, gıdaların genleriyle oynama, virüslerin ortaya çıkması, insanın bile genetik yapısının tehlikede olduğunu gösteriyor. En son ortaya çıkan-çıkarılan COVİD19-KOVİD19 bile, kapitalizmin bir laboratuvar icadı virüstür. 20. yüzyıldaki gibi, global düzeyde dünya-paylaşım savaşları çıkarmak büyük toplumsal tepkiler doğuracağı için, emperyalistler bunu daha çok dar bir alanda az masrafla yapmaya çalışıyorlar. Zaten savaşlarda metotlar değişiyor. Yani daha çok da siyasi yaptırımlarla yeni ekonomik sömürü ağları, sistemleri geliştirilerek günümüzün savaşları yürütülüyor. Savaş sadece teknik ve silah ile yürümez. Siyasi yaptırımlar siyasetin en masrafsız savaş yöntemidir. Kapitalizm son zamanlarda Ekonomik borçlandırma ve bağımlılıkla yeni dönemin savaşlarını yürütmeye çalışıyor.

***

Koronavirüsün biyolojik bir savaş olduğunda yorumlanıyor. Yani nereden bakarsak bakalım, kapitalizmin insanlar üzerinde oynadığı oyunlar bitmiyor, bitmezde. Kapitalizmin daha fazla maksimum kar için yapmayacağı çılgınlık ve yok etmeyeceği değer yoktur. İnsan karşıtı olan bir sistem her türlü kötülüğü yapar. Nitekim yapıyor da. İnsanoğlu, tarihinin en bunalımlı ve en kötü dönemini yaşıyor. Her şeyin maddiyatla karşılık bulduğu koşulları yaşıyoruz. Günden güne insani değerler büyük bir yıkım yaşıyor. Kapitalizm insanın kendi eliyle yarattığı ve kendi kendisini yok ettiği en büyük yıkım makinasıdır, en büyük canavardır. Katı ulus devlet milliyetçilikle ve sınırlarla milletleri birbirine düşmanlaştırarak, emperyalist-sömürücü savaşlara alet ederek, kardeşliği ve özgürlüğü bitirmiş, sınıflı sistem olan kapitalizm de insan emeğini sömürerek, insanlığı sınıflara ayırarak, bölerek, insanlığa zenginlik içinde fakirlik yaşatarak, insanlığı tanınmaz hale getirmiş, yok etmiştir.

***

Eğer alternatif geliştirilmezse, insanlık bir yok oluş tehlikesiyle karşı karşıyadır. Sınıflar insanlığı bitiren, insanı ayrıştıran ve insanı birbirine düşmanlaştıran ekonomik, sosyal ve kültürel farklılıklardır. İnsanlığı özünde sınıflar yoktur. Sınıf, insan topluluklarının içine sızmış bir zehirdir. Sınıflaşma, toplumsallaşmanın düşmanıdır. Bir toplumda ihtiyaçtan kaynaklı birçok üretim yapılır ve yapılacak üretim ve çalışma için farklı meslek grupları olabilir ama sınıflar olmamalı. Sınıfların olduğu yerde, insanlık bir bitişi-tükenişi yaşar. Kapitalizm insanda insani erdem ve ölçü bırakmamıştır. İnsan adeta bir nesne-meta haline getirilmiş. Para ve kar hırsı insanı yutmuş durumda. Kapitalizmin yükselme hırsından kaynaklı ekonomik rekabetler ve krizler dünyayı defalarca telafisiz çok zor savaşlara sürükledi. İnsanoğlunun bundan kurtulmasının yolu pekala mümkündür. Bu, öze dönüşü

sağlamaktır. Sınırsız, sınıfsız, savaşsız, sömürüsüz bir dünya ve yaşam kurabilmektir. Bu hem bir ihtiyaçtır hem de bir zorunluluktur, olması gerekendir. Dünya genelinde sol güçler aslında nicel olarak azımsanmayacak güçteler ama hali hazırda pratikte alternatif olabilecek bir güce ulaşabilmiş değiller.

***

Sol güçler eğer ki insanlığı bu kapitalizm belasından kurtarmak istiyorlarsa, ellerini çabuk tutmalılar. Çünkü yarın çok geç olabilir. İnsanlığın barışa, huzura ve insanca yaşamaya ihtiyacı var. Dünyanın doğal dengesi bile bozulmaya başladı. Yani dünya alarm veriyor. Bütün bu birikmiş ve kördüğüme dönmüş sorunlardan kurtulmanın yolu, toplumsal ve insani bir sistem kurmayı başarmaktır. Sol, devrimci, demokrat, yurtsever, ilerici, aydın bütün toplumsal kesimlerin el ele  vererek insanlık adına en güzel bir toplumsal sistemi kurmak bir zorunluluk olarak karşımızda duruyor. Emeğin kendi gerçek sahiplerinin eline geçmesi, emeğe değer verilmesi, emeğin en kutsal değer haline getirilmesi olmazsa olmazdır. Emek eğer sermaye haline getirilirse, orada her şey renk değiştirir, bir tükenişi yaşar. İnsan, emeğinin çalınmasıyla bu çıkmaza sürüklendi, tanınmaz hale geldi. Emeğini kaybedenler her şeyini kaybederler. Çünkü insan, emekle var olur ve emekle her şeyi üretir, yaratır, keşfeder. Emek insanı insan yapan en yüce değerdir. Öyleyse önce emeği yüceleştirelim, emeğe sahip çıkılmalı, emek kutsallaşmalıdır.

***

Kapitalizm emeğin çalınmasıdır, sermayeleşmesidir. Emek emekçinin olmalıdır. Çünkü emek emekçinin alınteridir, varlığıdır, kendisidir. Emeğini kaybedenler kendilerini bulamazlar ve bir meta-nesne haline gelirler. Sosyalizm toplumsallaşmada en büyük gelişimi ve emeği ifade eder. Sosyalizm emeğin kendi özüne dönüşüdür. Doğru ve tutarlı bir sosyalizm perspektifiyle kapitalizmi hak ettiği çöplüğe atalım, insanlığı hak ettiği yer taşıyalım. Kapitalizm insanlık dışı bir sistemdir. İnsanın doğal yaşamı olan sosyalizm esasen bir doğal zorunluluktur ve insan sosyalizmi yaşamak zorundadır. Aksi durumda insan kendi eliyle yarattığı kapitalizm belasıyla kendi kendini yok eden bir makinaya dönüşür. Zaten mevcut duruma bakıldığında, bir yok oluş ve bir tükeniş söz konusudur. Son yüz yıldır kapitalizm insanlığı kasıp kavuruyor. Ama her şeye rağmen geç kalınmış sayılmaz. Yaşam devam ediyorsa umut bitmez. Umudun olduğu yerde her zaman yaşam filizlenir. Yeni yaşam ve yeni insanla özgür yarınlara koşalım...

Editör: TE Bilişim