Gazete Emek- Akademi çalışmalarımdan ötürü uzun bir zamandır siz değerli okuyucularımla herhangi bir konuda bir şeyler paylaşamadım.

Evet, bu başlıkla bir yazı kaleme alarak sizlerle bazı beyin fırtınalarını gerçekleştirmek istedim.
Korkunun ecele faydasının olmadığını yıllardır aslında hemen hemen herkesten dinliyoruz. Peki, dinliyoruz da ne kadar dikkate alıyoruz? Neden herkes kendi inancını da ortaya koyarak korkmadığını dile getirmekte veya bu dile gelişler neden sadece teoride kalmaktadır? Örneğin bir Müslüman ben Allah’tan başka kimseden korkmam demesine rağmen; neden en basit bir eylem olan aç kalma güdüsünü bile aşamadığından kula kul olmaktadır? Kendilerini; demokrat, dindar,cumhuriyetçi, sosyalist, entelektüel, feminist, hayvan sever… Ve daha birçok tabirle tanımlayanlar neden korkularına yenik düşerek üç maymunu oynamaktadırlar?


Üç maymunu oynamak aslında insanın özünde var olan etikle ve hakikatle nasıl örtüştürülmektedir? Her gün onlarcasına şahit olduğumuz ve özümüzle bağdaşmayan kaç şeye isyan bayraklarını çekebiliyoruz veya çekemiyorsak acaba özümüzde bir yamukluk mu var diye düşünüyor muyuz? Örneğin; kendini hayvan sever veya doğa dostu olarak tanımlayanlar neden ağaca kimlik yüklemektedir, neden Moda’da, Bebek’te, Taksim’de pahalı arabalarıyla kedi ve köpeklerini dolaştıranlar rant için yakılan ormanlara ses çıkarmıyorlar? Kaz Dağlarından Cudi Dağına neden isyan zincirleri oluşturulmuyor? Yoksa Cudi’de yanarak can veren Ceylan, kuş, karınca Kürtçe mi konuşuyor? Ama bence bunların hepsinin tek cevabı var: KORKU VE BENCİLLİK! Kendilerini sosyalist, demokrat, cumhuriyetçi olarak tanımlayanlara ne demek gerek acaba?

Bu saydıklarım bu yazıyı okurken lütfen özeleştirilerini versinler. Kendilerini tanımladıkları bu kavramların ne anlama geldiğini biliyorlar mı acaba? Örneğin bir sosyalist, demokrat veya cumhuriyetçi nasıl olurda Aytaç’ı yalnız bırakabilir, Ebru’ya nasıl ağlamaz, nasıl ideolojisini öne sürer anlamış değilim. Yapılan binlerce haksızlığa, hukuksuzluğa, tacize, tecavüze, katliama, sürgüne, rehineliğe, sokak ortasında çırılçıplak bırakmalara, nasıl sessiz kalınabilir? Yoksa dillerine mi bakıp tecavüz mağduruna ses çıkarıyoruz? Size bir şey söyleyeyim evet susan herkes birer katildir, tecavüzcüdür, zalimdir!

Ya feministlere ne demek gerekiyor? Cezaevlerinde coplarla tecavüze uğrayan kadınlara nasıl olurda destek olmazlar, nasıl olurda sokaklara çıkmazlar…
Peki, kendilerini Müslüman olarak tanımlamalarına rağmen bütün dini kuralları cami duvarları arasında haftalık on dakika yaşayanlara ne demek lazım? İnancını insanlara hakaret ederek yaşayanlara ise zaten söyleyecek bir söz bulamıyorum. Örneğin; Musa Orhan denen korunaklı namussuza yok muydu 2,50 tl ile karşılık verebilecek bir namuslu Müslüman? Hani Allah’tan başkasından korkmayacaktık! Yalan mı oldu! Sadece; “Bana bir şey olmaz!” diye haklı olarak birilerine güvenen bu beyefendiye mi ses çıkarmıyoruz tabi ki hayır. Bundan önce de yapılan yüzlerce tecavüzcü katile de ses çıkarmamıştık. Gülistan’lar, Ceren’ler… bunların hepsini tecavüzle katledenler cübbesi düğmesiz hakimlerce korunurken de ses çıkarmamıştık zaten! Peki, nerde kaldı “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır!” kuralı. Hazreti Ali peygamber ailesinden ve peygamberin kendisinden övgüyle bahsettiği ilim insanı değil mi veya kendilerini peygamber soyundan geliyoruz diye tanıtıp yüzyıllardır maddi menfaat elde edenler nerde kaldı peygamber soyundan gelen sözde asilliğiniz, Hz. Ali’nin öğretileri doğrultusunda hareket eden Alevi’leri hakaretlerle katleden mahluklar siz değil misiniz? Tabi sizin nasıl işinize gelirse öyle kullanın peygamberi, Allah’ı ve Kur’an-ı kullandığınız gibi… Yıkın korkularınızı, menfaat kaygılarınızı aç kalın yeter ki doğru olun! Evet, burada şunu da yazmadan geçemeyeceğim. İnsanlar insanlardan korkup çekindiği kadar Allah’tan korkup çekinselerdi cehennem diye bir şey olmazdı! Şu örneği vererek bu paragrafı noktalayacağım. İmam Hatip olarak bir camide çalışan arkadaşıma dedim ki senin okuduğun hutbe Allah’ın koyduğu emir ve yasakları şu ayetlere göre ortadan kaldırıyor. Kendisi bana şu şekilde cevap verdi: “ Ekmek parası ne yapayım!” Hadi bakalım… Kendilerini namus kisvesi altında rütbeli görenler sizlere ne demek gerek acaba? Hani kadına yüklediğiniz o namuslu namussuzluğunuz! Korku olunca nereye kayboluyorsunuz? Protokollerde
ağırlanan UŞŞAKİ TARİKATI LİDERİ SAYGIDEĞER MUHTEREM TECAVÜZCÜ ŞEYHİMİZE ACABA HAKARET etsek hâkimler gibi Allah da bizi cezalandırır mı?

Dert çok derman arayan bizler ise bir avuç insanız. Aslına bakarsanız çok kişiyiz ama bazılarımız bir tek kişiden korkuyor hem de titrercesine… Peki, hepimiz mi korkuyoruz? Tabi ki hayır. Örneğin Tahir Elçi korksaydı şuan binlerce karaktersiz hukukçu gibi yaşıyor olacaktı! Barış Atay korksaydı birkaç korunaklı öfkeli genç tarafından Kadıköy’de Sokak ortasında tekmelenmezdi! Bugün binlerce onurlu insan korksaydı hapishane duvarlarına özgürlük kuşları çizmezdi! Eğer korku herkesi sustursaydı sizler bugün bu satırları okumuyor olacaktınız! Evet, korkularımıza yenik düşmeden her türlü haksızlığa başkaldırarak cesaretin bulaşıcı olduğunu bütün muktedirlere ve onlara sırtını dayayan namertlere göstereceğiz! Unutmayalım herkes bir gün son nefesini verecektir. Geriye kalan onurlu ve isyancı yanımızdır. Tercih bizim, ya Hitler gibi yeraltı sığınaklarda intihar edeceğiz ya da Eric Dowling gibi Hitler’lere meydan okuyup şerefli öleceğiz! Yüreğinizde sevgi ve cesaret hiç eksik olmasın. Haksız iken bir karıncadan korkun, haklı iken de dünyaya meydan okuyun!

Mahmut Çiftçi

Editör: TE Bilişim