Gazete Emek-Biyolojik bir varlık olarak insan en basit varlık olabildiği gibi, bütün dünyaya yön verebilecek bir konuma da kendisini taşıyabilmektedir. Bu durum tarih boyunca var olan bütün toplumlarda kendisini göstermiştir. Birilerinin değil, bütün evrenin yön vericisi olan bu öncüler asla ve asla kendileri ölmediği gibi fikirlerinin de ölmesine müsaade etmemişlerdir.


 “Kendini yönetirsen, dünyayı yönetecek gücü bulabilirsin!” Platon’un bu sözde belirtmiş olduğu gibi; toplumu hatta dünyayı yönetecek bir güce sahip olabilenlerin ilk önce kendilerini yönetebildiklerine de şahit olmaktayız.


 Mumyalanan fikirler derken vücudu hapsedilse de fikri yeşerenlerden bahsetmekteyiz. Bu durum sadece günümüz öncüleri için geçerli bir durum olmayıp peygamberler tarihinde de görülebilmektedir. Toplumları içerisinde devrimler yapan bu öncü kişiler vücutlarından bağımsız hareket edebilmekte ve ölü hücrelerinde yatmakta olan milyonlarca insanı mücadele çizgisinde kökleri üzerinde yeniden yeşertmişlerdir. Eyüp peygamberin vücudundan bağımsız ilkelerini insanlara aktarmasını anlamak, günümüz öncülerini anlamamıza ışık tutacaktır. Mahatma Gandhi’nin mücadele serüveni gibi günümüzde de on yıllardır hapsedilen bazı güçlü öncüler ilkelerini milyonlarca nefeste yaşatabilmektedir. 


 Yazılmadan yaşanan romanlara ilham olan güçlü bireyler biyolojik bir varlıktan öteye geçebildiklerini kanıtlamış duruma gelmişlerdir. Mücadelelerinin sürdürücülerini var etmek de bu öncü kişiliklerin en büyük özelliğidir. Kendilerine can verebilecek kadar bağımlı bireyler yetiştirmek ise yine son derece değer atfeden bu kutsevi kişiliklere hastır. 
 Bu önder kişiliklerin topluma kazandırdığı başka bir özellik ise; eleştiri ve özeleştiridir. Mütevazı olan bu öncüler bir liderlik arayışında olmadıkları için kendilerini eleştirebilmektedirler. Kendilerini eleştirmeyi göze alabilen bu önderler liderliklerini dayatmazlar ve dayatmadıkları için de takipçileri arasında gittikçe kutsallaşırlar. 


 Toplumsal hareketleri başlatan bu öncüler ayrıca toplumun en temel ilkeleri olan insani kriterleri de toplumsal düzlemde oturtabilmektedirler. Adları bazen alınamasa da kalplerde var olan bu önderler peygamberlerin yaymaya çalıştığı insanlığı da dayatmadan özlere işleyebilmişlerdir. Adı bile alınmak da sorun yaşanan toplumları yeniden var ettikleri için bu önder kişiliklere saygı duymak ise yine en temel insani görevdir.


 İnsani değerlere sahip çıkarak yok sayılan toplumlara ilham kaynağı olan bu kişilikleri selamlıyor başka bir yazıda görüşmek üzere, sağlık ve vicdanla kalın diyorum…

Editör: TE Bilişim