Gazete Emek- Bilinç dışı zamanları saymazsak, hiç arabesk müzik dinlememiş, naif sesine rağmen İzzet Altınmeşe’nin müzik tarzına yakınlık duymamış biri olarak, sabaha gözlerimi “awaara hoon” şarkısını mırıldanarak açmak, engellenemeyen bir duyguyla telefonuma koşup şarkının klibini açaçarak ve yetinmeyip gün boyu dinleyip eşlik etmeye çabalayarak, günün sonunda, “ya gardaş ya bu nasıl yarahuu”yu mısra-i berceste belleyip, arabeskte bu seviyeye erişmiş olabilmek… ve ertesi sabahı ve hatta günü de aynı şekilde şirazeden çıkarak yaşamak, ilginç!

 Nedenini bilmediğim bu “dönüşüm”ün şifrelerini çözmeye koyuldum. Zaman zaman düşüşler olsa da asla enerjisini yitirmemiş birinin; ya gardaş ya bu bahtımız ne karahuuu”ya evriminin altında var olması gereken travmatik sebepleri bulmaya yöneldim. En büyük motivasyonun, bir peygamberdevesi olarak yaratılmamış olan birisine göre çokça kafa yordum. Oturup hatırladığım kadarıyla, bahtımın karardığı sabahtan geriye kronolojik olarak gitmeye ve sorunun kaynağına inmeye başladım. Yediğim, içtiğim, okuduğum, izlediğim, konuştuğum, dinlediğim ve hatta düşündüğüm ne varsa taradım ve kendi çapımda bir zaman seyyahıydım. Ne varsa yaşanmışlığıma dair her şeyi, “awaara hoon” ile ilişkilendirmeye çabaladım. Nihayetinde kendi bilinçaltımı ve üstünü altüst ederek, insanlık için gereksiz, benim için travmatik sonuçları olan mevzuya erişebildim. Sorunun temelinde, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ. (TUSAŞ)’nin Genel Müdürü Temel KOTİL’in, TUSAŞ tarafından üretilmeye çalışılan Milli Muharip Uçak (MMU)’ın üretilen ilk parçasını mağrur bir şekilde paylaştığı twit olduğunu fark ettim.

Peki, neden bu durum çaresizliği ve arabeski ruhuma zerk etmiş, depresif ve agresif bir hal almama sebep olmuştu? Cevabı çağımızdaydı! Bundan yüz yıl önce, MMU’nun tasviri yapılıp ilk parçası üretilmiş olsaydı, kesinlikle yurttaşlar olarak hepimizde heyecan yaratırdı. Evrenin simülasyonlarının yapıldığı, yıldızların açık artırımlarla satılıp “mülkleştirildiği”, gezegenlerin arşınlandığı-parsellendiği, sanal gerçekliğin gerçekte hayatımıza girmeye başladığı, lazer teknolojilerinin gün be gün geliştiği ve ışınlama teknolojisinin değerlendiği çağımızda, bir muharip uçak için en önemli iki unsur olan motor ve yazılımına dair henüz bir adımın atılmadığı MMU’ya ait petekimsi, tepsiyimtrak, ızgaravari, MMU’nun binlerce parçasından biri olan o “şey” uçacak, diyerek heyecanlanmamızı bırakın bir kenara, tükeniyoruz. Ve biliyorum ki eninde sonunda o şeyi, müritler uçuracak! Bir ayağı uzay çağında olsa da insanlığın, bizimki hala “ham çarık, kıl çorap”ta… Öte yandan, (Ermenileri, Kürtleri ve Alevileri, temel hak ve özgürlükleri savunan, liyakat ve insan onuruna yakışan bir yaşam talebinde bulunan… yurttaşları saymazsak), ülke olarak kimin bedduasını aldık, diye de düşünmeden edemiyorum. Toplum olarak bunu hak edecek ne yaptık, neden biz, neden?

Editör: TE Bilişim