Gazete Emek-  Sosyal medyada, haberlerde ülkede var olan bütün olumsuzlukları görüp de olumsuz ve mutsuz olmamak insanın elinde değil. İnsanlar geçimlerini sürdüremez hale geldi, geçimlerini zorluklarla sürdürmeye çalışanlar ise faturalarımı nasıl ödeyebilirim, nasıl geçinebilirim düşüncesinden saçlarını ağırtıyorlar ve iş bulamadıkları için psikolojik olarak ya kendilerine ya da başka insanlara zarar veriyorlar. İntiharların, cinayetlerin ve suç oranları günden güne artmakta. Bunun tek sebebi ekonomik bunalım ve ekonomik eşitsizlik!

 Emile Durkheim, "Bir toplumda intihar vakaları kısa sürede çok hızlı artış gösteriyorsa, sebebi kişisel nedenler değil, toplumsal sorunlardır "( Ekonomik, kriz, işsizlik, dayanılmaz yoksulluktur) der.

Son zamanlarda açlıktan, soğuktan, geçimsizlikten ölenler, intihar edenler, boşanma durumları, cinayet ve suç oranının artması. Diğer taraftan ise televizyon ekran başına geçildiğinde, en iyi ekonomik sahiplerinin keyifli medya yaşantıları, insanı adeta cezbettiriyor. Toplum olarak adeta kalabalık bir şehrin, morfin bağımlısı ve sessiz ölüleri gibiyiz...

 Devlet iktidarı bu artan ve derinleşen toplumsal  sorunlara bir çözüm arayışına girmeli. Fakat şuan  çözüm; köprü yapmakta, yol yapmakta, bürokratların maaşlarını zam yapmakta ya da Kanal İstanbul yapmakta da değil. Çözüm insanların mutluluğuna yönelik ekonomik ve siyasi yeni bir sayfa açıp, 82 milyon insan arasındaki ekonomik uçurumları ve istikrarsızlığı yok edip, eşit bir çerçevede nasıl herkesi mutlu edebilirim sorusuyla başlanması gerekiyor. Yorgun düşmüş bir halkın yaşam mücadelesinde değenek olabilecek yeni bir yol, yöntem bulunulması veya iyi bir değişim gerekiyor. İşçilerin emek verdiği işlerde emekleri karşılığı olan haklarını yani ücretlerini alamadıkları için, haklarını aramak için grev yaptıklarında gözaltına alınması çözüm değildir. Ya da öğrencilerin boğaziçi üniversitesi için adalet boykotuna  karşı basın açıklaması yaptığında, çözüm coplamak da değil veya kadınların toplumda yaşanan kadın cinayetleri için yürüyüş yaptıklarında gaz ile müdahale etmekte bir çözüm değildir. İnsanlar sorunlarını dile getirmez bir hale geldi. Bu şekilde insanlardan toplumsal bir duyarlılıkta beklenilemez. Bunun için insanlar korkutulmamalı.

 İllaki her iktidarlarda olduğu gibi ülkemizde de iktidarların olumlu veya olumsuz yönleri vardır. Fakat bir iktidar olumlu yönleri ele alırken başarılarını nasıl ki görebiliyorsa, aynı şekilde ülkede şuan yaşanılan olumsuzlukları da başarısızlığı olarak  görebilmesi gerekir. Yoksa tarihe bakıldığında olumsuz giden, Devletlerin ekonomik ve politik başarısızlıkları, tarihte  büyük kopmalara meydan bırakı. 17. ve 18.yy'da Fransız devrimi, İşçi-köylü isyanları olsun bütün bunlar hep devletlerin biçimlerini, kurallarını yeri geldiğinde devlet sınırlarını bile değişime uğratmıştır. Bu toplumsal çalkantıların nedeni toplumsal olarak yaşanan olumsuz politika ve ekonomik gelişmelerden ötürü yaşanmıştır. Ülkemizde de bu yaşanılan olumsuzluklara köklü bir çözüm getirilmesi gerekiyor. Buna toplumsal olarak yorulmuş ve kirlenmiş zihin kirliliğinden ilk önce arındırılıp yeni bir zemin üzerine mutluluğu inşa edilmesi gerekiyor... Çözüm ortada bu ülkede insanların yaşam hakları cinsiyet, renk, din, dil ve ırk demeden insanca refah içinde eşit haklara sahip soysal devlet anlayışının hakim olması gerekiyor. Savaş, zulüm, işkence, kan, kin, acı, gözyaşı ve ötekileştirme politikaları yerine,,, özgürlüğün, barışın, eşitliğin, demokrasinin, adaletin, hukukun ve mutluluğun hakim olduğu bir yönetim şekli ile bu mümkün olabilir. Yoksa üzerinde yaşadığımız coğrafyada, topraklarda asla bir gelecek vadeden bir umutla güne uyanamayız. Yoksa üzülerek söylüyorum yıkılmaya doğru bir ülke haline geliriz.

Dünya' da 21.Yy'da güç dengelerin bozulduğu, istikrarsız değişen sinsi güç politikaların yanında, Ülkemiz içindeki bu derin sorunları çözüme kavuşturmadan, Yanlış politikaların eşiğinde bu sorunlar yetmezmiş gibi mehter takımıyla her gün yeni bir gündem ile savaş politikalarıyla hazırlığa giriyor.

Peki bir savaşa hazır olabilir mi bu toplum? elbette ki hayır ! Biran önce yanlış politikaların yolunu kesip, çözüme giden yollardaki engeller kaldırılmalı! Evet Türkiye'de ekonomik çöküş düzeltilir, siyasi çöküş düzeltilebilir, eğitimdeki çöküş uzun sürer ama bir süre sonra düzeltilebilir. Fakat bir ülkede ahlaki çöküş varsa , o ülke biraz zor düzelir. Ahlaki çöküşün en üst düzeyde olduğu bir dönemi yaşıyoruz ve bu beni çok endişelendiriyor. Tüm bu yaşanan olumsuz gelişmelere karşı, Ülkemizde sıkça vurgulanan Yurtseverlik ve Milliyetçilik adı altında birleşen ideolojik fraksiyonların bu olan bitenlere karşı duyarsız kalması, ideolojilerindeki amacın dışında hareket edildiğinin göstergesidir ve aynı zamanda bu yaşanılan olumsuzluklara alkış tutanlar ise ahlaki noksanlıkta iflas ettiklerinin de neticesidir.

Çözüm bellidir, her şey demokratik ve ahlaki ilkeler ile bu çözüm mümkün olur. Bunları tasniflendirirsek; Demokratik toplumda iktisadi (ekonomik) yaşam insanların refahı için var olduğunda, sosyal ve siyasal yaşamın istikrarlı bir hal aldığında, hukuk anlayışı şeffaf ve adil olduğunda, toplumun ekoloji ile ilişkisi duyarlılığa sahip ve toplumda cinsiyet özgürlüğü sorunu çözüme kavuşması gibi demokratik yol yöntemler ile yeniden inşa edilerek çözüme kavuşturulabilir. Yoksa ülkemizde gelişen olumsuzluklar giderek daha büyük felaketlere gebe kalabilir!

Editör: TE Bilişim