Gazete Emek- "Biz kader planına inanmış insanlarız, kader planına inandığımız için de bunun ne dünü ne bugünü ne de yarını hiçbir zaman olmayacaktır. Bunlar her zaman olacaktır, bunu da bilmemiz lazım"  (Recep Tayyip Erdoğan/ Maden cinayetleri için açıklama yaparken)

 

Bartın-Amasra’da yaşanan Maden ocağı katliamı ve iş cinayeti işçi sınıfı şahsında ezilenlerin rolünü konumunu ve bunun karşısında iktidarın genel geçer kalıplarla oluşturulmuş "üzüntü" ifadelerini bir kez daha tartışma konusu kıldı. Hükümetten en yetkili ağızlar bunu tekrar kadere, Allah’ın takdirine fıtrata yordu.  Ocak ayında gazetemizde kaleme almış olduğum "İktidarların kadercilik oyunu" yazımda da belirtmiş olduğum gibi geleneksel bakış açısına göre Kader; Önceden ve değişmeyecek bir biçimde belirlenmiş olay akışıdır. Daha basit bir deyişle  "Allah böyle istedi" demektir. Öte yandan bu yaklaşım iktidarın sorumluluklarını, işverenin işçi karşısındaki yükümlülüklerini, sınıf çelişkisini Allah'a havale etmektir. İslam filozofu Ali Şeriati; "İnsanın kaderini insanın kendisi yapar" demektedir. Keza Kuran’da bize; "Herkes kendi yapıp ettiğinin hesabından kendisi sorumlu olacaktır.’’ (Tur-21.Ayet) demektedir.

Kaderin insan iradesini hiçe sayıp tamamen ilahi bir varlığın her şeyi belirlediği yorumu Emevilerin 91 yıllık saltanat sürecinde üretildi. Muaviye'nin, Yezid'in peygamber soyuna yaptıkları ortadadır. O zamanlar sürekli şu yorumu icat ettiler; "Bizim ümmetin başında olmamız Allah’ın kaza ve kaderi iledir.",  "Biz bugüne kadar ne yaptıysak Allah’ın izni ve iradesi ile oldu. Allah izin vermeseydi yapamazdık." Yani Kader kelimesinin ortaya atılması bir aklanma ve suçluluk refleksidir.

 Hayatını kaybeden işçilerden Özçelik’in ablası "Ölen kardeşim 10-15 gün önce ‘burada gaz kaçağı var bizi patlatacaklar’ demiş. Nasıl ihmal oldu? ‘patlatacaklar bizi’ demiş. Kardeşimin içine doğmuş, kardeşim göz göre göre öldü" dedi. Bu ifade sermaye sınıfının ve onların yasal zırhı olan hükümetin- devletin "Kader"i nasılda ezilen sınıfın başına getirdiğini çok iyi özetlemektedir. Eğer gerçekten kadere söyledikleri gibi iman etselerdi koruma ordularına en güvenli araç ve evlere neden ihtiyaç duyuyorlar! 

Çünkü yukarıda Erdoğan’ın kendi sözleri var bir plan var ve insan bireyi bu planı aşamaz…  Aslında denklem gayet basit. Kapitalist bir sistemdeyiz. Kapitalizm en basit çeviriyle sermayecilik demektir. Bu sistemde sermayenin birikimi, artırımı esastır. Gerisi teferruattır. Kapitalis sistemin dini imanı paradır. Diğer bütün toplumsal değerler ve ilişkiler araçtır. Maden ocağında önlemler almak "ek masraf", "yeni giderler" daha az KAR elde etmek. demektir. Gaz kaçağı tespit edilmiş fakat yinede durdurulmamış çünkü durdurulması demek para akışının yavaşlaması demektir. Ölüm mü? Çok önemli değil bir özür iki damla gözyaşı bir de 'kader' dedin mi tamamdır... Aslında işi öyle çok teorize etmeye de gerek yok yaşanan tam da budur. Bin işçinin herhangi bir kapitalistin masasında bir toz tanesi kadar kıymeti yoktur. Acıdır ama bu gerçeği bilmek görmek gerekir. Dikkat buyurun soma maden katliamının failleri dışarıda fakat katledilen işçilerin-ailelerin avukatları(Can Atalay) içeride! 

                                                      

Yazmak, şikayet etmek, kızmak üzülmek yetmiyor. Önemli olan çözüm odaklı başarıya ve zafere kilitlenmiş bir eylemin sahibi olmaktır. Çözüm emekten, ezilen sınıflardan kar amaçlı olmayan Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir düzeni kurmaktan geçmektedir. 


 

Editör: TE Bilişim