Gazete Emek- Haksızda sayılmam özgürlüğüm doğmuştu bana. Baharda çiçeğin kokusunu börtü böceğin sesini, bir fidanın toprağın karnında kımıldanışı görebilecektim. Artık çiçekler avlumuzda kopartılamayacaktı. Üzerleri postalla ezilemeyecekti. Bu acıya şahit olmayacaktım. Ama ben bu gerçeği defalarca rüyamda yaşamıştım. Aynı adımları dilde dönen anahtar sesini, evrak işlemleri, yerde sürünen çöp poşetine doluşturulmuş elbiselerim eşyalarım, hepsini yaşamıştım düşümde. Dışarı çıkmıştım. Ama nedense sanki birazdan birisi’’Rojbaş’’ diyecekti. Ve ben yine lanet edecektim demire pasa sayım alan gardiyanlara. Volta yine mahzun yine sessiz geçecekti. Kapıdan uzaklaştım on adım, on beş yirmi otuz. Hayır uyanmıyorum. Hayır! Kimse ‘’Rojbaş’’ demiyor. Hayır kahvaltı için çayı koymam sofrayı hazırlamam gerekmiyor. On iki adım sonra diğer uca yürümek için dönmüyorum. Aman Tanrım gökyüzü neden geniş ve uçsuz bucaksızmış. Oysa ben onları sadece roman ve şiirlerde duyar olmuş gözümde canlandırmıştım.

Dizlerim titriyor gözlerim kamaşıyor güneşten. Dilim ve damağım kurumuş heyecandan. Bir el kendiliğinden çözüyor gözlerimin düğümünü. Yılların hasreti, acısı gözlerimi de alıp gidiyor geçmişe; baskınlar açlık grevleri, polis sorgusu, gözaltı, radyodaki bir şarkıya bölünen yürek, bekleyen yoldaşlar. Geceyi ve gündüzü inlettiğimiz sloganlar kulağımda. Peki şimdi bıraktığım şehir aynı şehir mi? Ailem dostlarım aynı dostlarım mı? Sevdiğim kadın sahi ona ne olmuştu? Bir şehri terk ediyorum ömrümün yarısını bırakarak.

Terminaldeyim. Otobüs hareket etmiş bir otuz kilometrede yol almıştı. Ve ben hala uyanmamıştım. Bir yolcudan telefonunu istiyorum. Abimi arıyorum ‘’Abi benim Uğur, gözümüz aydın tahliye oldum.’’ "Hangi Uğur?" diyor. ‘’Kardeşin Uğur, iki gözün’’ diyorum. Susuyor yutkunuyor. Şaka yapma oğlum diyor. ‘’Şaka yapma’’ biliyorum ikimizin de telefonu ıslanıyor. Çünkü ikimizde susmuşuz. Derin bir nefes alıyor Ahmed Arif'in cigarasından kendisini öldüresiye.

Pencereden dışarıyı süzüyorum ‘Ağla gözlerim, ağla’’ diye mırıldanıyorum. Gecenin karanlığında evime varıyorum. Annem altı saattir haberimi aldığından beri merdivenlerin başında oturmuş eve girmemiş beni bekliyor. Ailem sevdiklerim karşımda. Yeğenlerim büyümüş kocaman olgun insanlar olmuş. Dostlarım kendi arabalarıyla gelmiş. Oysa ben gittiğimde ehliyete reşit bile değildik. O el yine çözüyor gözlerimizin düğümünü. Yüzlerimiz ıslanıyor omuzlarımız sarsılıyor. Ve ben hala uyanmıyorum. Kimse ‘’ROJBAŞ’’ demiyor.

Editör: TE Bilişim