Gazete Emek- Kölelik çağının bittiği savunulmaktadır. Ama kölelik çağı bitmemiştir. Sadece biçim değiştirmiştir. Modernleştirilmiştir. İnsan iradesi hala özgürlüğüne kavuşmuş değildir. İnsan emeği, ahlakı, bilinci ve düşüncesi üzerinde hala sürdürülen bir sömürü ve tekel çarkı dönmektedir. Tanrı-kral sisteminde yani ilk çağ kölelik düzeninde insan bir birey değildir. İnsan bir insan da değildir. Onun vasfı tamamen Tanrı-krala bağlıdır. Bu yüzden Firavun öldüğü zaman bütün cariyeleri, köleleri, eşleri ve çocukları da kendisiyle diri diri gömülürdü. Tarihte kendisini ilk tanrı kral ilan eden kişi Naram-sin olarak bilinir. Büyük Sargo’nun torunu olan Naram-sin günümüzden dört bin yıl önce yaşamıştır.

Naram-sin’e bakmak yasaktı. Bakanın gözleri oyulurdu. Sıradan bir insan Naram-sin’e dokunamazdı, göz teması kuramaz, yanına yaklaşamaz, sesini iletemezdi. Çünkü bu sıradan insan kendisini ilah ilan eden Naram-sinle göz teması kurarsa İlahını kirletmiş olacaktı. Ve bunun cezası da ölümdü.

Günümüzde bu nasıl oluyor? Önemli bir bürokrata burjuva sınıfından insanlara yaklaşmak, onlarla aynı sofraya oturmak konuşmak yasak değildir ama imkansızdır! Onların her şeyi tuttukları çatalı tutamaz, viskilerini içtikleri bardaklara dokunamaz, bindikleri araçlara binemezsiniz. Normal insan için bu imkansızdır. Dolayısıyla önceden ‘’yasak’’ vardı. Şimdi ise ‘’İmkansızlık’’ Post-modern Tanrıların çıkardığı gazlar bile bizden daha ‘’değerlidir’’ Nasıl mı? Gazetemizin yayınladığı haber de özetle ABD’de yaşayan Stephanie Matto isimli ünlü bir kadının çıkardığı gazı kavanozlayıp haftada yetmiş bin dolara (Bir milyon TL) sattığını yazmıştı. İşin ilginç yanı çıkardığı gazın piyasası da var. Yani satılıyor. İnsan gazının insan emeğinden üstün hale geldiği bir sistemde kölelik ve sınıf çelişkisinin hangi aşamaya geldiğini anlatmaya kelimeler yetmez. İnsanların açlıktan öldüğü, intihar ettiği, sosyolojik ve psikolojik travmalar yaşadığı bir çağdayız. Afrika’da temiz su bulamadığı için ölen binlerce çocuk ve yaşlı var. Daha yakın zamanda ekonomik nedenlerden dolayı toplu intiharlara şahit olduk. Yaşam olanağı olmayan yüzbinlerce mülteci sınırlarda, göç yollarında hayatlarını kaybetti küçücük bedenler kıyıya vurdu. Belki birkaç papel fazla verseler yaşayacaklar daha güvenlikli bir ulaşıma sahip olacaklardı. Ama boşuna demiyoruz insan gazının insan emeğinden ve varlığından üstün olduğu bir çağdayız.

Elli yıl çalışırız elimizde kala kala borcunuz kalır. Ama bir insan çıkardığı tek bir gazıyla ömrümüz boyunca ulaşamayacağımız dokunamayacağımız parayı kazanmaktadır. Sistemin nasıl da çelişkiler içinde olduğu açık. Bu durum bu çelişki bize yeni bir döneme girdiğimizi de göstermektedir. Bu çağ artık post-modern tanrılar çağıdır. Belki onlarla aynı mezara girmiyoruz ki giremeyiz de onların lahitlerine gücümüz yetmez. Fakat emeğimiz, alın terimiz ve ömrümüzü onların lüks ve şatafatlı yaşamlarına gömüyoruz! 

Son tahlilde demek gerekir ki Vahşi Kapitalizm sadece artı değer üzerinden sermaye üretimi ve birikimi gerçekleştirmez. Kapitalizm ahlaksızlık, çarpıklık, ucubelik biriktirir! Demek gerekir ki onlar Naram-sin, Firavun, Nemrut ve Tanrı-krallık sistemini dayatırlarsa Bizlere düşecek olan görevde Spartacüs, Prometheus, Devrimci Kawa’nın, Şeyh Bedrettin’in, tarihsel misyonunu tekrardan canlandırmak onur ve insanlık mücadelesini yürütmek olacaktır!

Editör: TE Bilişim