GÜNDEM

Ahmet Özer: Sürecin toplumsallaşması için adımlar atılmalı

Uluslararası Yerel Yönetimler, Emek ve Demokrasi Sempozyumu'nda konuşan Ahmet Özer, Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nin toplumsallaşması için adımların atılması gerektiğini belirterek, "Demokrasi olmadan barış gelmez" dedi.

Abone Ol

Gazete Emek- Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL-SEN) 2'nci Uluslararası Yerel Yönetimler, Emek ve Demokrasi Sempozyumu'nu Hotel İçkale otelinde düzenliyor. Sempozyuma uluslararası alanda yerel yönetim ve yerel demokrasi çalışmaları yürüten isimlerin yanı sıra, belediye eşbaşkanları, akademisyenler, yerel demokrasi ve yerel yönetimler alanında çalışma yürüten düşünürler, yerine kayyım atanan belediye eşbaşkanları, aydın, yazar ve gazeteciler katıldı.

Sempozyumun "Türkiye'de yerel yönetimler, kayyım uygulamaları ve çözüm arayışları" başlığıyla gerçekleştirilen ikinci oturumda yerine kayyım atanan Esenyurt Belediyesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, Barış ve Demokratik Toplum Süreci'ni desteklediğini belirtti. Partisinin de süreci desteklediğini ve Türkiye'de yaşanan uygulamaların barış sürecinin ruhuna uygun olmadığını belirten Özer, "Süreç ile çelişen bir takım uygulamalar yaşıyoruz. Bugün en güncel olan konularımızın başında bu geliyor. Şu anda Türkiye nüfusunun üçte birini kapsayan belediyelerede seçimle işbaşına gelmiş yöneticiler hapiste bulunuyor. Seçim ile işbaşına gelen belediye başkanları Silivri'de, Çorlu'da, İzmir'de, Kandıra'da veya bizim bilmediğimiz başka yerlerde hapislerde bulunuyorlar" dedi.

'KAYYIM VARKEN BARIŞ NASIL OLACAK'

Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nin sadece Türkiye için değil Ortadoğu için çok büyük bir fırsat olduğunu belirten Özer, "Şimdi yetkililere ve hükümete soruyorum; Bir tarafta Türkiye'nin yarısını dışlayarak diğer tarafta barışı nasıl sağlayacağız? Elimizi vicdanımıza koyarak hep beraber soralım; Şu anda 27 tane belediye başkanı tutukluyken nasıl barışı getireceğiz? İşte iki kişi burada 13 tane belediyeye ikisi büyük şehir olmak üzere hala devletin atadığı memurlarla yönetilirken kayyum varken barış nasıl olacak? Şu anda bizim en büyük oydaşma mekanizmamız olan Anayasa Mahkemesinin kararları uygulanmadan bizim imzamızın olduğu Avrupa Parlamentosu Bakanlar Konseyinin oluşturmuş olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları uygulanmadan barışa nasıl ulaşacağız? Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Can Atalay ve daha ismini sayamadığım onlarca arkadaşımız AYM ve AHİM kararlarına rağmen hala içeridedirler. Esenyurt'un 700 bin seçmeni var. Bunun 350 bini Doğu Güneydoğu'dan gelen Kürtlerden oluşuyor. Peki hala senin yerinde kayyum varken biz barışa nasıl inanacağız diyorlar. O halde bu sesi yükseltmemiz lazım. Barış bir niyet meselesidir. Bir iyi niyet meselesidir. Bir samimiyet meselesidir" dedi.

'DEMOKRASİ OLMADAN BARIŞ GELMEZ'
Barışın sekteye uğramaması ve toplumsallaşabilmesinin yolunun güven ve umut verici adımların atılması gerektiğini belirten Özer, "Barışın insanların kafasında yer edinebilmesi için ve en önemlisi geçmişteki dokuz tane girişimin başarısızlığın nedeni olan toplumsallaşamamanın bu dönem gerçekleşmesi için adımların atılması gerekir. Örneğin tutuksuz yargılamalar bunlardan biri olabilir. Sevgili Neslihan'ın da yerinde kayyum var ama eski Wan Belediye Eşbaşkanı Bekir Kaya 8 senedir sessiz sessiz hapiste yatıyor. Dolayısıyla barış iki kanatlıdır. Bir kanadı barışsa bir kanadı da demokrasidir. Onun için 'Terörsüz Türkiye' söylemi eksik ve yanlış bir kavramdır. Sürecin adı Demokratik Türkiye olmalıdır. Demokrasi olmadan barış gelmez. Demokrasi ile barış bir madalyonun iki yüzü gibidir. Hukuk olmadan, yargı tarafsız ve bağımsız davranmadan barış olmaz" şeklinde konuştu.

'KÜRT MESELESİ EN ÖNEMLİ GÜNDEMİMİZ'

Çatışma çözüm deneyimlerini ilişkin birçok kitap yazdığını belirten Özer, "Doktora sonrası çatışmaların çözümü üzerinde çalıştım. Amerika'da, Avrupa'da, Afrika'da birçok yerde gördüm. Sonunda şuna ulaştım; Bu meselelerde söz konusu olan bilgi eksikliği değil. Söz konusu olan niyet eksikliğidir. O halde şimdi siyasetin yapması gereken en önemli iş budur. Bir taraftan barış, bir taraftan da ana muhalefet partisine hala operasyonlar yürütülüyor. Cumhuriyet Halk Partisi şu anda toplumun aşağı yukarı yüzde 35'ini kimi anketlere göre yüzde 40'ına yakın teveccühüne mazhar olmuş ama hala 'acaba kayyum atanır mı?' gibi birtakım meselelerle uğraşıyoruz. Dolayısıyla Kürt meselesi en önemli gündemimiz ve kayyum bunun bir versiyonudur. Bu mesele çözülmeden kayyum çözülemez. Kayyumu çözsek de yine bu meseleler çözülmez çünkü vücudun tümü hastaysa sadece bir organı iyileştirerek vücudu iyileştiremezsiniz. O zaman yeniden inşaya, iyileştirmeye gitmek durumundasınız" ifadelerini kullandı.

'İŞGAL Mİ EDİYORSUN?'
Esenyurt'a 7 yılda yapılmayacak hizmetleri sadece 7 ayda yaptıklarını belirten Özer, "Bunu ben söylemiyorum, Esenyurt halkı söylüyor. Esenyurt'un kaderini değiştirecektik, 51 il 7 büyük şehirden daha büyük bir ilçedir Esenyurt ve Esenyurt'ta 7 ayda bir model ortaya koyduk. Hedefler buydu. Barış ve demokrasi kenti Esenyurt dedik. Fakat, kayyum gelir gelmez ne yaptı biliyor musunuz; Benim yaptığım bütün hizmetlerin üstünü boyadı, kaldırdı. Türk bayraklarını astı! Sanki birilerinin Türk bayrağıyla bir sorunu varmış gibi, bir hamaset politikasıyla yaptı bunu. Türk bayrağı hepimizin bayrağıdır. Sen bir devlet memuru olarak oraya atandığında bir anda bütün beldeyi Türk bayraklarıyla donatmanın anlamı ne? İşgalden mi kurtarıyorsun? Artı gelir gelmez 9 tane belediye başkanı yardımcısının hepsini değiştiriyorsun. Sanki o da başka ülkeden gelmiş! 44 müdürlük var, hemen hemen hepsini değiştiriyorsun. Mobing uyguluyor yüzlerce insanı işten atıyorsun. Ayrıca, benim yaptığım bütün hizmetleri kendisi yapmış gibi sunmaya çalışıyor. Dolayısıyla kayyum bir garabettir, hak ihlalidir. Biz artık 21'inci yüzyılda insanlığın uzayda taht kurduğu bir dönemde böyle şeylerle karşı karşıya kalmak istemiyoruz" diye konuştu.

'YEREL YÖNETİMLERİN ÖZERK OLMASINI İSTİYORUZ'

Ardından konuşan Samandağ Belediyesi Başkanı Emrah Karaçay, anadili olan Arapça salonu selamlayarak anadil mücadelesine vurgu yaptı. Karaçay, "Tekçi faşist sisteme rağmen farklı ulus ve inançlardan insanlar olarak bir arada barış içinde yaşıyoruz. 6 Şubat depreminde ilçemiz de çok ağır etkilendi. Deprem yüzünden biz de çok büyük zorluklar yaşadık. Bu nedenle biz de yerel yönetimlerin özerk olmasını istiyoruz. Ankara’da çıkan yasalar Colemêrg (Hakkâri) ve Samandağ için geçerli değil. Biz sosyalist ve toplumsal bir yönetim kurmak istiyoruz" ifadelerini kullandı.

Kaynak: MA