Amedspor’un Önündeki Erokspor Sınavı

Abone Ol

Boluspor yenilgisi dünyanın sonu değil. Her takım gibi Amedspor da yenilir, bundan sonra da yenilecek. Bu, futbolun en nesnel gerçeğidir. Zafer de yenilgi de bu oyunu “oyun” yapan iki saf hakikattir. Çünkü futbol; güç, kuvvet, devamlılık, dayanıklılık, akıl, yetenek, işbirliği ve bunların hepsinin kusursuz organizasyonunu talep eder.
Daha hazır, daha donanımlı rakipler karşısında hem kazanmak hem kaybetmek her zaman ihtimal dahilindedir.Asıl mesele, “Yenilmemek için ne yapmalıyız?” ve “Kazanmak için hangi ihtiyaçları karşılayıp nasıl organize olmalıyız?” sorularına vereceğimiz doğru cevaplardır.


Bu soruların en net yanıtları, ne tesadüfe bırakılmış ne de duygusal yorumlara kurban edilmiş bir Boluspor maç analiziyle ortaya çıkacaktır. O maçı kişisel endişelerden, koltuk koruma reflekslerinden ve “kendimi haklı çıkarayım” savunmacılığından arındırarak analiz edersek, Erokspor maçında ihtiyaç duyacağımız çözümlerin yüzde yetmişi zaten önümüze serilecektir.
Şimdi savunma gerçeğini açık seçik ortaya koyalım:


Amedspor savunması şu anda kevgir gibi. Rakip, elini kolunu sallayarak ceza sahası önü tehdit bölgesine, hatta ceza sahası içine kadar rahatça giriyor. Üstelik çevre kontrolü denen temel prensip, takımın oyun kültürü haline henüz dönüşmemiş. Çağdaş futbolda çevre kontrolü gelişmemiş oyuncu, kadroda yer alamaz. Basit bir örnek: Mehmet Yeşil birazcık başını kaldırıp çevresini kontrol edebilseydi, o talihsiz kendi kalesine golü atmazdı.


Takım savunması, birinci ve ikinci bölge arasında kompakt bir duruşa dayanmıyor. Defans ile orta saha birlikte hareket etmiyor; yardımlaşma ve dayanışma eksik. Birlikte oynama keyfi, birbirinin arkasını kollama samimiyeti ve sadakati maalesef yok denecek kadar az.


Top Amedspor savunmasındayken, o topu ileri taşımak için belirgin bir yol haritası bulunmuyor. Yol haritası olsaydı her oyuncu kendini bir demiryolu rayı gibi alternatif haline getirir, duraklar ve ara istasyonlar oluşurdu.
Mesele üçlü mü dörtlü mü oynayacağımız değil. Her iki sistem de oynanabilir. Önemli olan, topun olduğu bölgeye ne kadar yakın olduğumuz ve topun atılacağı bölgeleri ne ölçüde kontrol altında tuttuğumuzdur.

Doğru planlama ve alışkanlıklarla üçlü defans da dörtlü defans da aynı işi görür.
Ancak üçlü savunma, çok daha kompakt bir oyun gerektirir; çünkü alan savunmasını adam markajıyla harmanlamak ancak bu kompaktlıkla mümkündür. Üçlü savunma, aynı zamanda pozisyonel oyunun kapısını aralamaktır. Pozisyonel oyun prensiplerine riayet etmeden üçlü savunmadan verim almak imkânsızdır.


Boluspor maçında üçlü savunmanın gerektirdiği neredeyse hiçbir ilkeye uyulmadı; sonuç 4-1’lik hezimet oldu.
Erokspor ise Boluspor’dan daha akışkan oynayabilen, geçiş oyununda daha usta, set hücumlarında oyunu domine etme potansiyeli daha yüksek bir ekip. Eğer aynı savunma anlayışıyla Erokspor karşısına çıkarsak, yaşayacağımız hezimet Boluspor mağlubiyetinden daha ağır olacaktır; bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Yarın orta saha analizini, ertesi gün hücum değerlendirmesini yapacağım. Maç gününe kadar söylemem gereken her şeyi söylemiş olacağım.
Amedspor yazarı ve yorumcusu olarak tek beklentim var: Gerçeklerle yüzleşmekten kaçmayalım. Kaçarsak, bir sonraki hezimet kaçınılmaz olur.