Gazete Emek- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, anayasa değişikliği ve sürece dair değerlendirmelerde bulundu.
ANF'ye konuşan Hatimoğulları, ekim ayından bu yana devam eden sürecin Türkiye’nin yüz yıllık tarihinde barış adına yakaladığı en önemli fırsatlardan biri olduğunu ve bu fırsat için önemli bir çaba harcanması gerektiğini söyledi.
'KOMİSYONUN İÇERİĞİNİ KONUŞMALIYIZ'
Tülay Hatimoğulları Devlet Bahçeli’nin de çağrısını yaptığı Meclis komisyonuna dair, “Sayın Devlet Bahçeli'nin 1 Ekim'den bu yana başlatmış olduğu süreç, yaptığı grup konuşmalarında da kendisinin bu sorunun çözümüne dair mesajları olduğunu gösterdi. Şimdi ise en son ifade ettiği komisyon çalışmaları var. Aslında komisyon çalışmasını Sayın Öcalan da daha yapılan ilk görüşmede ifade etmişti. Heyetimiz, düşünün, dört küsur sene sonra ilk kez bir görüş gerçekleşmişti ve o zaman da ifade etmiş, ‘Bir komisyon oluşmalı’ demişti. Evet, bu komisyonun oluşmasını biz çok önemsiyoruz. İçeriği nasıl olacak? Karar alma biçimi nasıl olacak? Karar alabilen bir komisyon mu olacak? Bütün bu detayları elbette ki konuşmalıyız" dedi.
'BU İŞ PARLAMENTODA ÇÖZÜLÜR'
Komisyon ile parlamentonun bu süreçte görevi resmi olarak üstlenmiş olacağını vurgulayan Hatimoğulları, "Bir komisyon kurulması bu bakımdan çok önemli. Çünkü Sayın Öcalan'ın, bizim ve demokratik siyasetin, muhalefetin de net olarak yaklaşımı şu: Bu iş parlamentoda çözülür. Barış parlamentoda tesis edilir” sözlerini ifade etti.
ATILMASI GEREKEN ADIMLAR
Sık sık gündeme gelen anayasa tartışmalarına dair de konuşan Tülay Hatimoğulları, öncelikli olarak atılması gereken adımların olduğunu belirtti. Bu adımları sıralayan Tülay Hatimoğulları, ancak bunlar gerçekleştikten sonra bir anayasa yapımından söz edilebileceğini vurguladı:
“Bu sürecin ilerleyebilmesi için atılması gereken kimi somut adımlar var. Biz her fırsatta bu somut adımların altını çiziyoruz. Gerçekleşene kadar da tekrar etmekten hiç çekinmeyeceğiz, onu da belirtmeliyim. Buna aslında kimi yol temizliği diyebilir, kimi iyi niyet göstergesi diyebilir, kimi atılması gereken acil insan hakları temelli adımlar diyebilir. Nasıl tarif edersek edelim, hepsi aslında aynı karşılığa geliyor.
'ÖCALAN'IN KOŞULLARI DEĞİŞMELİ'
Sonuçta bizim açımızdan atılacak ilk adım, Sayın Abdullah Öcalan'ın her kesimle görüşebilecek koşullarının hızla düzenlenmesi. Bu çok mühimdir. Çünkü bu süreci kendisi yürütecek ve ilerletecek.
'YENİ DÜZENLEME HASTA VE SİYASİ TUTSAKLARI KAPSAMALI'
Diğer hususlara gelecek olursak, biz bunu sıklıkla ifade ediyoruz. Bakın, hasta tutsaklar meselesi, infazı yakılanlar. Covid yasası çıktı, hatırlayacaksınız; ‘terör’ bölümünü kapsamına almamıştı. Burada siyasi tutsaklar kastedilmektedir. Siyasi tutsakları, mahpusları kapsamına alması, asıl ve en önemsediğimiz noktalardan biri acil infaz yasası açısından.
Aslında biz bayramdan önce infaz yasasının parlamentoya gelmesini bekliyorduk. Çünkü şu ana kadar infaz yasasına kadar saydığım bölümlerin çok önemli bir kısmı için zaten bir yasa ihdas etmeye dahi gerek yok. Covid yasasını ayırarak söylüyorum; diğerleri zaten temel insan hak ve özgürlükleri kapsamında kararı alınması gereken şeyler.
'AİHM KARARLARI UYGULANMALI'
Ayrıca şunu eklemeliyim: Bu çok mühim bir konudur; AİHM kararlarının uygulanması, AYM kararlarının hayata geçmesi. Mesela, AİHM kararlarının acil olarak hayata geçirilmesi durumunda, sevgili Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da içinde olduğu Kobani davası tutuklularının tamamı serbest bırakılır. Aynı şekilde, Gezi davasında tutuklu bulunan Osman Kavala ve Hatay TİP Milletvekili Can Atalay'ın serbest kalması ve o dosyadaki herkesin serbest kalması gerekir. Bunun için yeni bir yasa ihdas etmeye gerek yok. Ve bunlar hemen hayata geçirilmeli.
'TMK DEĞİŞMELİ'
Tabii ki bunun peşi sıra ‘diğer adımlar nelerdir’ diye bakacak olursak, burada elbette Terörle Mücadele Kanunu’nda çok radikal köklü bir değişime ihtiyacımız var.
Silahların susacağı, barışın konuşulacağı, Kürt sorununun demokratik çözümünün konuşulacağı bir ortamda demokratik siyaset; Sayın Öcalan'ın deyimiyle, ‘Özgürlük ağzını sonuna kadar açabilme sanatıdır.’ Kendisini ziyaret ettiğimizde söylemişti. Demokrasi de bu anlama gelir. Dolayısıyla, Terörle Mücadele Kanunu elbette köklü bir şekilde değişmelidir.
Yine atılacak temel adımlardan biri -ki bu, bir kısmı anayasayı ilgilendiren konular- eşit yurttaşlık hakkı tanımı. Türkiye'de 72 milletten insan yaşıyor. Farklı halklara, inançlara sahibiz; farklı dilleri konuşuyor, farklı gelenekler ve göreneklere, dinlere, inançlara sahibiz. Dolayısıyla, bu ülkede yaşayan 86 milyon yurttaşımızı eşitlemek ve yurttaşlık bağıyla birbirimize bağlanmak zorundayız. Bu bakımdan, eşit yurttaşlık hakkı tanımına mutlaka bir açıklık ve eşitlik getirmek durumundayız.
'ANAYASA TARTIŞMALARI BİRİNCİ GÜNDEMİMİZ DEĞİL'
Buradan anayasaya geçmek istiyorum. Anayasa tartışmaları, bizim açımızdan henüz birinci gündemimiz olan bir tartışma değildir. Bu konularda ciddi bir yol alınması, yol temizliğinin olması çok önemlidir. Daha önce de anayasa konusu gündeme geldiğinde biz hep bir yol haritası olarak bu yol temizliğinden bahsettik.
Mesela düşünün, kayyım atanmış belediyeler. Kayyım yasası zaten OHAL döneminde ortaya çıkan bir yasa ve anayasaya aykırı bir yasa. Dolayısıyla kayyım uygulaması dururken -örneğin DEM Parti’li 10 belediyemize kayyım atanmış durumda- aynı şekilde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Sayın İmamoğlu gözaltı ve tutuklama yaşadı ve kendisiyle birlikte çok kalabalık bir ekibe, her gün İBB üzerinden operasyonlar yapılıyor.
Seçilmişlere yönelik bu uygulamaların bir an önce son bulması gerekiyor. Böyle bir zeminde hiçbir demokratik anayasa sürecinden bahsedilemez ki. O yüzden, kayyım yasası mutlaka geri çekilmelidir. Kayyım atanmış belediyelerin, belediye başkanları ve belediye eşbaşkanlarının görevlerine acilen iade edilmesi lazım.
'DEMOKRASİ ZEMİNİNDE ANAYASA YAPIMINDAN BAHSEDİLEBİLİR'
Bugün, Türkiye'nin demokratik bir anayasaya ihtiyacı olduğunu sıklıkla ifade eden bir partiyiz. Çünkü mevcut anayasadan ve mevcut anayasanın uygulanmamasından en fazla mustarip olan biziz. En çok gözaltına alınan, tutuklanan, işkence gören, şiddet gören kesim ne yazık ki biziz.
Dolayısıyla, demokratik bir anayasaya herkesten çok bizim ihtiyacımız var. Çünkü 1982 Askeri Cunta Anayasası, Türkiye'nin ihtiyaçlarına cevap vermiyor. Bu bakımdan, koşullar olgunlaştıktan ve geliştikten sonra elbette demokratik zeminde; en geniş mutabakatla -muhalefeti de iktidarı da ve bütün toplumsal dinamikleri, yani sivil toplumu içine alan- toplumsal mutabakatla ve istişarelerle bir anayasa yapım zemininden bahsedilebilir o zaman.”
Kaynak: Artı Gerçek