Üzüm salkımı ve Amedspor

Abone Ol

Her yerde her zaman ve herkesi yenebiliyorsanız, herkesleri “nasıl” yendiğinizin bir önemi olmaz. Bunu nasıl başardığınız artık bir ayrıntıdır, dolayısıyla sonuçlar, nedenlerden daha değerli hale gelir. Çünkü, her zaman her yerde ve herkesi yenmek, ideal olandan öte bir başka nirvanadır. Sürekli nirvana müdavimi iseniz, oraya nasıl vardığınız kimin umrunda olur; ne de olsa hep oradasınız. Bu hepimizin cep telefonlarını büyük bir şehvetle kullanıp, nasıl çalıştığını asla merak etmeyişimiz ile de izah edilebilir.

Ama eğer herkesi, her durumda ve her yerde yenemiyorsanız, işte o zaman, herkesi “nasıl” yenebilirim, sorusunun yanıtına ihtiyacınız olur. Birilerini yenmek için üç mümkün olana ihtiyaç duyulur: Tarz, Karakter ve sistem. Tarzınız, karakteriniz ve sistematiğiniz yoksa, bilgiden, bilimsel olandan öte metafizik bir boyuttan medet umuyorsunuz demektir. Bu bir şekilde işleri “Allah’a” havale etmenin adıdır. Duanız, muskanız muteber ise ve Allah’ın salih kullarıysanız belki bir parça rahmete nail olursunuz.

Manisa maçında Kaloğlu, mucize ile kendi arasına mesafe koyarak, akla tutunmaya çalıştı. Dörtlü defanstan vazgeçip Üçlüye döndü ve Üçlüyü de akan oyuna hiç yollamadı. Oyunun bu sistematiği bile, Taner Taşkın’ın olmayan bütün taktik ve stratejisini çökertti. Taşkın, çöken taktik planının, çöküşünü 90 dakika boyunca anlayamadı. Rakibin futbol oyun aklı buydu ve biraz akıl, bu akılsızlığı 3-0 cezalandırdı.

Geride çakılı duran savunmaya, kontra ya da geçiş oyunu ile hücum etmek, Don Kişot’un yel değirmenlerine saldırmasından daha aptalca olduğu tartışmaz götürmez. Kaloğlu, yeni sistemini biraz daha dinamik bir Poko ile takviye etmesi, Manisaspor’un kazanma şansını bütünüyle ortadan kaldırdı. Poko görece şiddetli presler yaparak, Manisaspor oyununun hem dengesini bozdu hem de B planı olmayan Manisaspor’u kaotik bir çözümsüzlüğe itti. Sinan’ın defansın merkezini kapatma hassasiyeti, Amedspor savunmasını, Manisaspor için aşılmaz Çin Seddi’ne dönüştürdü.

Maç anlatısının buraya kadar olan bölümü, savunma ve topun rakipte olma haline dair, Kaloğlu’nun oyun aklının olumlu yansımaları olarak değerlendirilmelidir. Peki ya bu yeni sistem içinde hücum nasıl organize edilmişti? Bence bu bahise girmeyelim, çünkü, oyunun hücum yönüne dair, bir sekans bile görme şansımız olmadı. Kaldı ki, Diagne, Moreno ve Traore üçlüsüyle, suikastçı bir hücum timi yaratmak nasıl mümkün olur doğrusu bende bilmiyorum.

Diagne ve Traore hamlesiz ve yumuşak, Moreno ise, tekniksiz ve tekin olmayan! bir oyuncu ve her üçü de belli bloklarla oynama alışkanlığına sahip değil. Kaldı ki, o alışkanlık olsa bile, o güç, takat, dirilik ve kuvveti nereden bulup getirecekler. Atılan her üç golün gol olma biçimine baktığımız zaman, hücum planımızın düz örgüsüz ve katil içgüdüsünden yoksun olduğunu hemen anlarız.

Amedspor ya da Kaloğlu, şampiyon olmak istiyorsa ya da ateşi daha düşük bir hedefi işaret edersek, play-off’lara kalmak istiyorsa, tıpkı bir üzüm salkımı gibi, her üç bölgeninin de birbirine bağlı olarak hareket etmesini sağlamak zorundadır. Üzüm salkımında her üzüm tanesi öteki taneye bitişik durur ve ondan güç alır, güneşe ve rüzgâra böyle birlikte karşı koyarlar.