Yeni 1 Mayıs Direnişlerine Daha Çok İhtiyaç Var

Abone Ol

Kapitalizmin geldiği nokta hem insanın hemde doğanın dengesini bozmuştur. Kapitalizmin en vahşi koşulları olan 1800'lü yıllarda işçiler tam olarak köle koşullarda yaşıyorlardı. Günde 15 saat, haftanın yedi günü, sigortasız ve hayati çalışma koşullarında işçiler bu kötü gidişata artık yeter deyip sokaklara çıktılar. Sermayenin gelişimi işçinin emeğine el koymaya dayandığı için, işçinin ve emekçinin ne gibi zor koşullarda yaşadığı sermaye kesimlerinin umutlarında değildir. Emekçilerin yoksulluk içinde yaşamaları fabrikatörlerin daha çok ceplerini doldurmaları sermayelerini daha çok büyütmeleri demektir. 1 Mayıs direnişleriyle kapitalizm biraz evcil hale getirildiysede, çalışma saatleri biraz aşağı indirildiysede, bazı haklar kazanıldıysada sömürü hala bitmemiş devam ediyor. Emek sermaye çelişkisinin devam ediyor olması, sürekli grevlerin olması, işçilerin maaşlara zam talep etmeleri, işçi emeklilerinin açlık koşullarında yaşamaları kapitalizmin insanlık için ne denli tehlikeli bir sistem olduğunu gösteriyor. Kapitalizmin tehlikesi ekolojik dengenin bozulmasınada yol açıyor. Maksimum kâr hırsı insana acımadığı gibi doğaya da acımıyor, ormanların kesilmesi, maden aramaları, doğanın bir inşaat getirilmesine yol açıyor. Son yıllarda doğa alarm verir hale geldi. İklimin bozulması kapitalizmin artık katlanamaz bir sistem olduğunu gösteriyor.

Bazı canlı türlerinin neslinin tükenmekle karşı karşıya gelmesi, eğer böyle devam ederse insanın geleceğinide tehlike altına koyuyor. Emek hırsızlığına dayalı kapitalizmin maksimum kâr hırsı yüzünden hem insanın hemde doğanın dengesi bozulmuştur. İnsan kendi eliyle yarattığı canavarın yani paranın özel mülkiyeti

n esiri olmuştur. Kâr ve kazanma hırsı hiç bir insanı kural dinleniyor. İnsan bir canavar haline gelmiş, iktidarın ve paranın kölesi olmuştur.

1 Mayıs direnişleriyle sadece bazı ekonomik ve sosyal alanda bazı hakların kazanılması yeterli değildir. Çünkü yoksulluk hala bitmemiş devam ediyor. Emperyalist savaşlar dünyayı kan gölüne çevirmiş. Kapitalizmin yol açtığı rekabet her türlü kavgayı ve şiddeti tetikliyor. Dünya ve insanlığın kaderi bir avuç sermaye kesimlerinin insafına, insafsızlığına terkedilmiş, işçiler, emekçiler dilenci haline getirilmiş. Bütün bu yoksulluk ve kölece yaşam yetmiyormuş gibi, sermayenin ve yöneten elit seçkin sınıfın topluma dayattığı zulüm ve baskı işçinin ve emekçinin önüne direnmekten ve yeni bir sistem kurmaktan başka bir çarelerinin olmadığını gösteriyor. Son ikiyüz yılda işçiler emekçiler biraz iyi şartlarda yaşamak için birçok verdiler, idam edildiler, katledildiler, zindanlara dolduruldular. 1 Mayıs direnişleri sistem içi bazı haklar kazanmanın ötesine geçerek yeni bir sistem kurmayı hedefine koymalıdır. Kapitalizm bir bataklığa benzer, bu bataklık var olduğu sürece insan hep kirli kalacaktır. İşçi sınıfı ve emekçiler yüksek bir emek bilincinde sahip olmadan emek mücadelesini yürütmezler. Kapitalizmin ne olduğunu, artı değerin ne olduğunu bilmek gerekiyor. Kapitalizmde işçi sınıfı kendi iş gücünü düşük bir ücret karşılığında patrona kiralıyor ve uzun saatler çalışarak aldığı ücretin üç mislisini patrona maddi değer yani ARTI-DEĞER olarak üretiyor. İşçiler ve emekçileri artı değerin ne olduğunu bilmeden emek hırsızlığının ne olduğunu ve sermaye birikiminin nasıl büyüdüğünü bilemezler. İşçi sınıfı ve emekçilerin politik olmaları kendi nihai kuruluşları için olmazsa olmazdır. Herşey işçi sınıfının ve emekçilerin ürünüdür. İşçi sınıfı hayatı üretiyor ama en kötü koşullarda da yaşıyor. Hem hayatı üretmek hemde en kötü koşullarda yaşamak bir çelişkidir. Ürettiğin maddi değerlere sahip çıkabildiğin ölçüde özgür olabilirsiniz. Özgürlük emekle ve emeğine sahip çıkmakla mümkün olabilir.

Bundan dolayı üretenlerin yönetmesi gerekiyor. Maddi değerler üretmeyenler sadece üretici güçlerin sırtında asalak ve sömürücü olurlar. İşte kapitalizm üretmeyen azınlığın üreten çoğunluğun sırtına binmiş asalaklar sistemidir. Bu asalaklar sistemini ortadan kaldırmak için iyi bir sınıf ve emek bilincine sahip olmak gerekiyor. 1 Mayıs bir bayram değildir, 1 Mayıs sömürüye ve zulme karşı direniştir. Yöneten elit seçkin sınıf 1 Mayıs'ı direnişçi özünden saldırıp marjinal hale getirmeye çalışıyor. 1 Mayıs'ı tatil günü ilan etme, işçilerin sokaklara çıkıp mücadele etmelerini önlemedir.

işçilerin emekçilerin tatil yapma imkanımı varki 1 Mayıs tatil haline getiriliyor? İşçiler aç karnına neyin tatilini yapacaklar? 1 Mayıs'ı tatil günü ilan edip 1 Mayıs'ın sınıfsal yönünü direnişçi kimliğini yok etmek istiyorlar. Zulmün, sömürünün, yoksulluğun, eşitsizliğin olduğu her gün ve zaman direniş günü olmalıdır. Sadece Mayıs'ın 1'inde sembolik olarak sokaklara çıkıp bağırmak yetmez. Sömürüyü ve zulüm sistemini ortadan kaldırana kadar her günü insanlığın mücadele günü haline getirmek gerekiyor. 1 Mayıs emeğin kurtuluş günüdür, insanca yaşamak için mücadele günüdür. Bu bilinçle bütün günleri mücadele günü haline getirmek gerekiyor. 1 Mayıs'ın anlam ve önemi direniş günü olduğunu bilmektedir ve kurtuluşa kadar mücadele etmektir. Yoksulluğun katmerli hale geldiği Türkiye'de işçilerin emekçilerin daha çok mücadele etmeleri bir zorunluluk olmuştur.