GÜNDEM

17 Ağustos depreminin yıl dönümünde Gölcük'e yüründü: “Doğal afetler toplumsal felakete dönüşmesin”

TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 26. yılı anısına İzmit’ten Gölcük’e yürüyüş düzenledi.

Abone Ol

Gazete Emek- 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 26. yıl dönümünde TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulunun çağrısıyla yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirildi.
İzmit kent merkezinde yapılan yürüyüş ve basın açıklamasının ardından depremin 26. yılı dolayısıyla 26 mühendis,mimar, şehir plancısı ve akademik oda başkanı İzmit'ten depremin merkez üssü Gölcük'e 18 km'lik yürüyüş başlattı.
Kent merkezinde yapılan basın açıklamasını TMMOB Kocaeli İKK Sekreteri Mehmet Ali Elma okudu.
Açıklamada resmi rakamlara göre 18.373 yurttaşın hayatını kaybettiği başta İzmit, Yalova ve Adapazarı olmak üzere Doğu Marmara'nın tamamını etkileyen 7,4 büyüklüğündeki 17 Ağustos Depremi'nin, gerekli tedbirler alınmadığında doğal afetlerin toplumsal felaketlere dönüşebildiğinin en acı örneği olduğu vurgulandı.
Bilimsel raporlar göz ardı edildi
Bilim ve meslek çevrelerince ortaya konan risk ve afet yönetimine ilişkin görüşlere, alınması gerekli önlemlere dikkat çeken raporlara itibar edilmediği belirtilen açıklamada "Yıllar süren çalışma ve raporlar göz ardı edilmiştir. Bu ihmal ve umursamazlık nedeniyle yıllar içinde yaşanan felaketlerde binlerce insanımız hayatını kaybetmiştir. Ülke tarihimiz adeta bu ihmallerin tarihi haline dönüşmüş durumdadır. Büyük Marmara Depremi'nin ardından, 2003'te Bingöl'de, 2011 Van'da, 2020'de Elâzığ-Sivrice ve İzmir'de ve 11 ilimizi etkileyen 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş ve 20 Şubat 2023 Hatay depremleri ne yazık ki bu ihmalin en ağır sonuçları olmuştur.Marmara Depreminden almamız gereken en büyük ders, coğrafi riskler göz ardı edilerek kurulan şehirlerin, plansız-çarpık kentleşmenin ve mühendislik hizmeti almayan yapıların yurttaşlar için büyük bir tehdit olduğudur. Ancak bu ders alınmamıştır.
6306 sayılı yasa kapsamında Bakanlıkça resen belirlenebilen Rezerv yapı alanı uygulamasıyla; milyonlarca yurttaşımız hem yerinden edilmekte hem de güvencesiz konutlarda yaşamaya mahkûm edilmektedir. Bu açıkça keyfi ve plansız bir uygulamadır. Kar hırsıyla kentin değerli arazilerine, zeytinliklerine rezerv alan kararı çıkarılarak verilen imar izinleri, coğrafi riskler göz ardı edilerek kurulan şehirler, plansız-çarpık kentleşme ve mühendislik hizmeti almayan yapılar yurttaşlar için büyük bir tehdittir" ifadeleri yer aldı.
Devletin asli görevinin doğa kaynaklı afetlerin oluşturacağı zararı en aza indirmek olduğu vurgulanan açıklamada "Bunu sağlamak, temel yaşam hakkının korunması için gereklidir. Kentlerde yapıların yer seçimlerinden başlanarak; üretilen yapıların tüm aşamalarında kamusal denetimin sağlanması gereklidir. Depremler başta olmak üzere, afetlere karşı bütünlüklü, sağlıklı, insanca bir yaşam ve çevre için, ülkemizin yeni büyük sosyal afetler, sosyal yıkımlar yaşamaması için gereken önlemlerin ivedilikle alınmasını, yapı denetimi uygulamasını yönlendiren kararlar ve ilgili tüm mevzuatın, TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla düzenlenmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.
Güvenli yapılaşmanın sağlanması ve tüm bu süreçlerin sağlıklı işletilebilmesi için meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modeli derhal benimsenmelidir" diye belirtildi.
Depreme dirençli kentler için yapılması gerekenler ise şu şekilde ifade edildi:
Kentsel rant için değil, depreme hazırlıklı şehirler kurabilmek için imar planları oluşturulmalı, parsel bazında yapılan imar tadilatları ile ormanlık alanlar ve su havzaları dere yataklarıyla birlikte yapılaşmaya açılmamalıdır.
Deprem Şurası, Ulusal Deprem Konseyi gibi oluşumlar mutlaka devreye sokulmalıdır. Büyük beklentilerle hazırlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planının gerekleri yerine getirilerek; Türkiye'deki bina envanteri çıkarılmalı, mevcut yapılar hasar görebilirlikleri ve riskleri esas alınarak gruplandırılmalıdır.
26 yıl önceki acıları yeniden yaşamamamız için ülke olarak depreme hazırlıklı olmamız gerekiyor. Depreme hazırlıklı olmak için de bilimin, tekniğin ve doğanın sesine kulak vermemiz gerekiyor.


Kaynak: Evrensel