GÜNDEM

Komisyon 5’inci kez toplandı: Barış Anneleri ve Cumartesi Anneleri katıldı

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun beşinci toplantısı başladı. Cumartesi Anneleri ve Barış Annelerinin de söz alacağı oturum öncesinde Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş kısa bir değerlendirme yaptı.

Abone Ol

Gazete Emek- Cumartesi Anneleri’nden Maside Ocak, "Mehmet Ağar, Korkut Eken, Tansu Çiller ve yöneticilerinin ifadeleri on yıllardır alınmadı. Tanıklar dinlenmedi" dedi.Kurtulmuş, komisyonun çalışmalarını işaret ederek “Esas mesele geçmişte yaşadıklarımızı karıştırmak, kurcalamak değil, tam tersine geçmişte yaşadıklarımızı bir daha yaşamamak üzere yolumuzu almak, yolumuza esenlik, kardeşlik ve demokrasi içinde yürümektir. Amacımız geçmişin tartışmalarını tekrar etmek değil ortak geleceği kurmak için kararlılığımızı artırmaktır. Acılarımızı yarıştırmamak ve geçmişte olanları bugüne taşımamak gerektiğinin altını çizerek toplantılara başlamamız önemli“ ifadelerini kullandı.
“Uyarıda ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu"
Kurtulmuş, bir önceki günkü toplantıda yaptığı ’süreci zehirlemek isteyenler olduğu’ uyarısını bu toplantının açılışında da tekrar etti ve “Bu sürecin 86 milyonun ortak faydasına olacak şekilde bitirilmesini isteyen, çözüm üretmek için gayret sarf edenler olduğu gibi sayıca az olsalar da süreci zehirlemek isteyenler olduğunu biliyoruz” dedi.
İyi Parti Ankara Milletvekili Yüksel Aslan’ın ‘DEM Parti’nin komisyondan talepleri’ başlıklı paylaşımını işaret eden Kurtulmuş, “Bu uyarıda ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu. Bu komisyonda hiçbir şekilde konuşulmamış, komisyonun kurulmasından önceki süreçte de gündeme gelmemiş, komisyonun hiçbir anında komisyon üyeleri tarafından paylaşılmamış bazı konuların hem de gizli oturumlarda konuşulmuş gibi ortaya koymak en hafif tabiriyle açık bir provokatörlüktür. Bu tür provokasyon içerisinde olacak çevrelere karşı komisyondaki 51 üyemizin hepsi ortak bir kararlılık içerisindedir” diye konuştu.
"Bu psikolojik işkencenin üzerimizdeki yükünü düşünmenizi istiyoruz"
Kurtulmuş bu kısa girişin ardından ilk sözü Cumartesi Annelerinden İkbal Eren Yarıcı’ya verdi.
Çanakkaleli, Çerkez bir ailenin kızı olduğunu ifade eden Eren, 1980’de kaybolan ağabeyi Hayrettin Eren’in hikayesini anlattı. Kasım 1980’de anne ve babasının ağabeyinin gözaltına alındığını öğrendiğini, sonrasında ağabeyini bulmak için karakolda yoğun bir çaba gösterdiğini anlattı. Askeri darbe dönemi olduğu için başvurabilecekleri hiçbir kurum olmadığını, 90 gün gözaltı süresini beklemek zorunda olduklarını anlatan Eren, “O sırada tüm askeri cezaevlerini dolaştık, sivil cezaevlerini dolaştık” dedi.
O dönem yaptıkları tüm başvurulara ilişkin belgeleri komisyona sunduğunu anlatan Eren, ailesinin tüm ısrarlarına rağmen dava açılamadığını, her askerlik döneminde ağabeyine celp geldiğini söyledi ve “Bu psikolojik işkencenin üzerimizdeki yükünü düşünmenizi istiyorum” dedi.
Ağabeyimi hep canlı bekledik: ‘Oğlumun bir kemiğine razı olurum’
İkbal Eren, şöyle devam etti: “Hayrettin Eren’i gözaltına alındıktan sonra hep canlı bekledik. Yollar geçti annem karanfil koyacağı bir mezara razı oldu. 2011 yılında Erdoğan anneleri kabul etmişti. O görüşmeden sonra annem gazetecilere “Oğlumun bir kemiğine razı olurum” demişti.
95 yılına kadar aile olarak mücadele ettiklerini, 95’te tüm kayıp yakınlarıyla bir araya gelerek Cumartesi Anneleri olarak mücadelelerini sürdürdüklerini anlattı.
"Yargılanma, yaşam, mezar hakları ellerinden alındı"
Anne ve babasının gözü açık bir şekilde hayata veda ettiklerini belirten Eren, “Hayrettin Eren, eğer bir suç işlediyse kolluğun görevi onu aldıktan sonra adalete teslim etmek ve yargılanmasını sağlamaktı. Böyle olsaydı yargılanır, ceza gerekiyorsa cezasını çeker, yoksa aramıza dönerdi. Hayrettin Eren’in ve tüm kayıpların yargılanma hakkı, yaşam hakkı ve mezar hakkı ellerinden alındı” ifadelerini kullandı.
Şükrü Balcı, Mehmet Ağar; sorumlular belli, yargılanmalarını istiyorum
Gözaltında kayıpların yaşandığı dönem Şükrü Balcı’nın emniyet müdürü, Mehmet Ağar’ın Terörle Mücadele Şubesi müdür yardımcısı olduğunu hatırlatan Eren, “Gözaltında kaybedilenlerin sorumluluları bellidir. Abimin faili olarak yargılanmalarını istiyorum” dedi.
Devletin gözaltında kaybetme politikasını sistematik olarak uyguladığını ve ülkenin her tarafına yaydığını belirten Eren, ”Kalanların yaşadığı psikolojik işkenceyi de unutmamak gerekiyor” dedi.
"Kayıp yakınlarının olduğu bir komisyon kurulmalı"
Komisyonun çözüm odaklı ve samimi olduğuna inanmak istediğini kaydeden Eren, “Hep birlikte demokratik bir ülkede yaşamak istiyorsak bu yaraların iyileştirilmesi gerekir“ dedi. Eren, içerisinde kayıp yakınlarının da olacağı bir komisyonun kurulmasını istediğini de önerdi.
"Ağabeyimin varlığı ağız birliği edilerek inkar edildi"
Eren’in ardından söz alan Cumartesi Anneleri’nden Maside Ocak da ağabeyi Hasan Ocak’ın ve onu yıllarca arayan ailesinin hikayesini anlattı.
Ağabeyinin 1995 yılında annelerinin doğum günü için balık ve pasta alacağını söyleyerek gittiğini ama bir daha geri dönmediğini belirten Ocak, sonraki süreci şöyle aktardı:
“Ağabeyimin gözaltına alındığı kabul edilmedi. Emniyet savcılık, valilik meclis içişleri bakanlığı başta olmak üzere tüm bakanlıklar ve ilgili tüm mercilere başvuru yaptık. Valilik abimin aranan şahıs olmadığını söyledi. Abimin varlığı ağız birliği edilerek inkar edildi.”
58 gün sonra Adli Tıp Kurumu’nda işkence izleri açıkça görünür biçimde cansız bedeninin fotoğraflarına ulaştıklarını anlatan Ocak, “Cansız bedeni Beykoz’da bir ormanlık alanda bulunmuş. Köylüler jandarmaya haber vermişler” diyerek süreci anlatmaya devam etti.
"İşkenceyle öldürülen ağabeyime ait tüm izler silinmek istenmiş"
Uzun süren çabalar sonucunda ağabeyinin cenazesini kimsesizler mezarlığında bulduklarını, oradan çıkarıp kendi geleneklerine göre defnettiklerini ifade eden Ocak, ”Devlerin kolluk güçleri tarafından gözaltında işkenceyle öldürülen ağabeyim devletin tüm kurumlarından geçirilirken ona ait tüm izler de silinmek istenmiş” dedi.
"Anladık ki gözaltında kaybedilenlerin başına bunlar geliyordu"
“Ağabeyim bu toprakların ilk gözaltında kaybedilen insanı değildi. Tüm kayıp yakınları bizim yaşadıklarımızı yaşadı” diyen Ocak, “Rıdvan Karakoç da Hasan Abimden sadece 1 ay önce gözaltına alınıp aynı işkenceden geçirilip cansız bedeni daha aynı ormanlık alana atılıp aynı kimsesizler mezarlığına gömülmüştü. Anladık ki gözaltında kaybedilenlerin başına bunlar geliyordu“ ifadelerini kullandı.
"Mehmet Ağar, Korkut Eken, Tansu Çiller’in ifadeleri on yıllardır alınmadı"
Sorumluların yargılanması için başvurularda bulunduklarını ama başvuruların takipsizlikle sonuçlandığını kaydeden Ocak, ”Mehmet Ağar, Korkut Eken, Tansu Çiller ve yöneticilerinin ifadeleri on yıllardır alınmadı. Tanıklar dinlenmedi” dedi.
İç hukuktan hiçbir sonuç alamamış oldukları için Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldiklerini anlatan Ocak, “699 hafta boyunca barışçıl buluşmalar gerçekleştirdik ama 700. haftamızda ağır polis şiddeti ile karşılaştık. O tarihten beri meydan bize ve tüm İstanbullulara yasaklandı” diye konuştu.
"Hesap vermemek için hepimizin ölmesini bekliyorlar"
Geçen ay annesi Emine Ocak’ı kaybettiğini söyleyen Ocak, Annesi Emine Ocak’ın mücadelesini yürütürkenki bir ifadesini şöyle aktardı:
”Onlar hesap vermemek için hepimizin ölmesini bekliyor ama hesap vermekten kurtulamayacaklar. Biz, çocuklarımız, torunlarımız son kaybımız bulunana kadar hesap sormaya devam edeceğiz.”
"Bu Meclis’te Berfo Anne için gözyaşı döküldü, Meclis başvurusunun arkasında durmadı"
90’larda kaybedilen Cemil Kırbayır için TBMM’de komisyon kurulduğunu hatırlatan Ocak, “Bu mecliste Berfo anne için gözyaşı döküldü. Cemil Kırbayır için komisyon kuruldu. Fail ve sorumlular tek tek yazıldı. Meclis tarafından suç duyurusunda bulunuldu. Ama Meclis başvurusunun, yönetenler sözlerinin arkasında durmadı. Kırbayır dosyası zaman aşımına uğratılarak kapatıldı. Cezasızlık insanlığa karşı suçların faillerinin ve sorumluların ödüllendirilmesidir. Kabul etmiyoruz“ ifadelerini kullandı.
Ocak, bu komisyonu çatısı altında bir Hakikat Komisyonu kurulması için gerekli adımların atılmasını da istedi.
"30 yıldır hayatımızı cehenneme çeviren bu gülüşle yaşıyorum"
19 Ekim 1995'te gözaltına da alınıp kaybedilen Fehmi Tosun'un kızı Besna Tosun da babasının, ailesinin ve Cumartesi Anneleri’nin mücadelesini anlattı.
Tosun, “Babam zorla kaybedildiğinde 35 yaşındaydı. Ben 11 yaşındaydım. Bugün karşınızda babamın kaybedildiği yaştan daha büyük, 30 yıldır babasının mezarını arayan bir evlat olarak konuşuyorum” diyerek sözlerine başladı.
19 Ekim akşamı evlerinin önünde beyaz Toros marka bir araç olduğunu ve bu aracın önünde dört kişi gördüğünü anlatan Tosun, ”Araca yaklaştığımızda bu dört kişiden birinin babam olduğunu fark ettik. Babam bizi görmedi ama yanındaki kişilerden birisi bizleri gördü ve diğerlerini uyardı. İki kişi babamın koluna girerek evimizin yanında, ışıklandırması olmayan bahçeye babamı indirdiler. Babamı görmeye çalıştım ama ışık olmadığı için bahçedekileri ve babamı göremedim. Dönüp aracın yanında duran kişiye baktım. Babamın arkadaşı zannettim. Gülümsedim. O da bana gülümsedi. Ve ben 30 yıldır hayatımızı cehenneme çeviren bu gülüşle yaşıyorum” diye konuştu.
"Aynı anda annemin ve babamın çığlıklarını duyduk"
Annesine misafirlerin geldiğini haber verdiğini, annesinin balkona çıktığını ve babasının zorla beyaz Toros’a bindirildiğini gördüğünü anlatan Tosun, “Babam direnirken kafasını kaldırıp balkonumuza bakmış ve annemin balkondan baktığını gördüğü anda ’imdat beni götürüp öldürecekler’ diye bağırdı. Aynı anda annemin ve babamın çığlıklarını duyduk. Annem koşun babanızı götürüyorlar dedi ben 11 yaşındaydım, en küçüğümüz 5 yaşındaydı” ifadelerini kullandı.
Aracın peşinden koştuklarını ama yetişemediklerini anlatan Tosun, “30 yıldır kardeşlerim ve annemle birlikte hala bu aracın peşinden koşuyoruz” dedi.
"Köyümüz basıldı, dedem seccadesinin üzerinde katledildi, 9 yaşında tanık oldum"
Sonraki yıllarda sayısız başvurularından, arama çabalarından sonuç alamadıklarını anlatan Tosun, ailesinin babası kaçırılmadan önce de Kürt sorunundan kaynaklanan acılar yaşadığını, şu sözlerle anlattı:
”Bizim ailemiz babamın kaybedilmesinden önce de çok büyük acılar yaşadı. Özellikle annem. 1993 yılında Lice'ye bağlı köyümüz basıldı. Evimiz yıkıldı ve göçe zorlandık. Bütün hayatımız elimizden alındı. Köyümüz yıkılırken köyün imamı olan dedem, annemin babası evinin yakılmasına itiraz ettiği için, itiraz edip evine girip namaz kıldığı sırada seccadesinin üzerinde kurşuna dizildi. Ve ben 9 yaşında bir çocuk olarak dedemin katledilmesine tadık oldum. Saatlerce seccadenin üzerinde kanlar içinde can çekişti“.
"Dedem katledildikten 1 yıl sonra babam kaybedildi"
Yaşadıklarını gözyaşlarını tutamayarak anlatan Tosun şöyle devam etti:
Biz babalarımızı kaybettik, kardeşlerimizi kaybettik, sevdiklerimizi kaybettik. Bitmeyen sonsuz bir acıya, sonsuz bir mahkemeye mahkum edildik. Bu yasın bitmesi için kaybedilen sevdiklerimizi, sevdiklerimizi bulmamız ve onları usulüne uygun bir şekilde toprağa vermemiz gerekiyor. Bize bir mezar, ziyaret edebileceğimiz bir mekan gerekiyor. Yakınlarımızı her vatandaşın hakkı olan hukuki güvencelerin dışına çıkarıp zorla kaybedenlerin adil mahkemeler huzurunda yargılanması ve hak ettikleri cezayı almaları gerekiyor. Bizler tam da bunun için mücadele ediyoruz.“
Cumartesi Anneleri’nin talepleri
Tosun, Cumartesi Anneleri’nin taleplerini şöyle özetledi:
-Hakikatin açığa çıkarılması: Gözaltında kaybedilen yüzlerce insanın akıbeti açıklanmalıdır. Devletin resmi kurumları, geçmişin karanlık sayfalarıyla yüzleşmekle yükümlüdür.
-Cezasızlığın son bulması: Gözaltında kaybetmeler başta olmak üzere, insanlığa karşı suçlar zaman aşımına uğratılamaz. Failler yargı önüne çıkarılmalı.
-Geride kalanlar için adil onarım: Yaşanan kayıplar ve travmalar için onarıcı politikalar hayata geçirilmelidir. Kamusal özür, anma alanları, hatırlama mekanları bu sürecin birer parçası olmalıdır.
-Kurumsal Reform: Hakiklerle evine zemin hazırlayan ve suistimallere söz göz yuman güvenlik, yargı ve idari yapılar yeniden yapılandırılmalıdır. Demokratik denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir.
-Toplumsal Diyalog ve Katılım: Barış süreci toplumun tüm kesimlerini kapsayacak şekilde yürütülmelidir. Şiddete maruz kalanlar, kadınlar, sivil toplum, yerel inisiyatifler bu sürecin aktif ölmesi haline getirilmelidir.
Tosun, Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun alt komisyonu olarak gözaltında kayıpları araştırmak üzere Hakikat Komisyonu kurulmasını da önerdi.
Biz babalarımızı kaybettik, kardeşlerimizi kaybettik, sevdiklerimizi kaybettik. Bitmeyen sonsuz bir acıya, sonsuz bir mahkemeye mahkum edildik. Bu yasın bitmesi için kaybedilen sevdiklerimizi, sevdiklerimizi bulmamız ve onları usulüne uygun bir şekilde toprağa vermemiz gerekiyor. Bize bir mezar, ziyaret edebileceğimiz bir mekan gerekiyor. Yakınlarımızı her vatandaşın hakkı olan hukuki güvencelerin dışına çıkarıp zorla kaybedenlerin adil mahkemeler huzurunda yargılanması ve hak ettikleri cezayı almaları gerekiyor. Bizler tam da bunun için mücadele ediyoruz.“
Cumartesi Anneleri’nin talepleri
Tosun, Cumartesi Anneleri’nin taleplerini şöyle özetledi:
-Hakikatin açığa çıkarılması: Gözaltında kaybedilen yüzlerce insanın akıbeti açıklanmalıdır. Devletin resmi kurumları, geçmişin karanlık sayfalarıyla yüzleşmekle yükümlüdür.
-Cezasızlığın son bulması: Gözaltında kaybetmeler başta olmak üzere, insanlığa karşı suçlar zaman aşımına uğratılamaz. Failler yargı önüne çıkarılmalı.
-Geride kalanlar için adil onarım: Yaşanan kayıplar ve travmalar için onarıcı politikalar hayata geçirilmelidir. Kamusal özür, anma alanları, hatırlama mekanları bu sürecin birer parçası olmalıdır.
-Kurumsal Reform: Hakiklerle evine zemin hazırlayan ve suistimallere söz göz yuman güvenlik, yargı ve idari yapılar yeniden yapılandırılmalıdır. Demokratik denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir.
-Toplumsal Diyalog ve Katılım: Barış süreci toplumun tüm kesimlerini kapsayacak şekilde yürütülmelidir. Şiddete maruz kalanlar, kadınlar, sivil toplum, yerel inisiyatifler bu sürecin aktif ölmesi haline getirilmelidir.
Tosun, Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun alt komisyonu olarak gözaltında kayıpları araştırmak üzere Hakikat Komisyonu kurulmasını da önerdi.

Kaynak: T24