Gazete Emek- HDP ve öncülü siyasi partilerde önemli görevler üstlenen, bugün ise Danışma Kurulu'nda yer alan Ahmet Türk, gündemde yer alan konulara ilişkin olarak T24 yazarı Murat Sabuncu'nun sorularını yanıtladı.
Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Kürtler ve Aleviler'le ilgili olarak yayınladığı iki videoyu da izlediğini belirten Türk, "Kendisini kutluyorum. Gerçekten Türkiye'nin gerçeklerine parmak basan bir noktada olduğunu gördüm. Keşke daha önce bunlar olsaydı, daha önce bu meseleleri tartışmaya açsaydık. Toplumun bu sorunlar üzerinde, Kürt meselesi, Alevi meselesi üzerinde tartışabilecek bir zemin yaratılsaydı daha faydalı olurdu ama sonuç olarak kutluyorum kendisini" dedi:
"Gerçekten çok güzel ifade ederek iki meseleye de parmak bastı. Umut ediyorum ki bugün ortaya koyduğu tavrı yarın iktidara geldiklerinde de sürdürür."
'PROVOKATÖRLERİN CUMHURBAŞKANI OLMA POTANSİYELİ YÜKSEK BİR İNSANA NASIL SALDIRDIĞINI GÖRÜYORUZ'
Türk, Kılıçdaroğlu'na yönelik provokasyonlar için ise "Bugünkü siyaset anlayışından kaynaklanan süreçle provokatörlerin cumhurbaşkanı olma potansiyeli yüksek bir insana nasıl saldırdığını görüyoruz. Toplumun değerleriyle oynayan, bu değerler karşısında yobaz, ırkçı bir siyaset isteyen bazı kesimlerin devreye girdiğini görüyoruz. Yani bütün bunlara baktığımızda işlerin çok kolay olmadığını görüyoruz. Ama kararlılıkla bu işin üzerine gidildiği zaman çözülebileceğine inanıyorum. Tabii ki zaman ister, sabır ister, altyapının çok iyi hazırlanmasını ister. Ama burada kararlı olmak lazım. Kararlı olmadığınız zaman olmaz" ifadesini kullandı.
Bu arada Sabuncu, Türk'e HDP'yi kapatma davasıyla ilgili beklentilerini de sordu. Siyasetçi, seçimlere Yeşil Sol Parti'den girdiklerini hatırlatarak "Yeşil Sol Parti'den adaylarımızı gösterdikten sonra böyle bir karar da çıkmayabilir, bilemiyoruz tabii. Tedbir almak zorundaydık. Yani yüzde 1 ihtimal de olsa tedbir almak zorundaydık. Ama tabii umut ediyorum ki Anayasa Mahkemesi bu iktidarın etkisi altında kalmaz ve gerçekten bir partinin yasaklanmasının Türkiye'ye hiçbir şey fayda getirmeyeceğinin bilincine, farkına varırlar" diye konuştu.
T24 yazarının yönelttiği sorular ve Türk'ün bunlara verdiği yanıtlar şöyle:
- Siz 2017'de Kemal Kılıçdaroğlu ile 'Adalet Yürüyüşü'nde beraber yürüdünüz. Bugün Kemal Bey'i hâlâ net olarak ismini vermediniz ama destekliyorsunuz parti olarak. Kılıçdaroğlu'ndaki değişimi ve seyrettiğinizi düşündüğüm Kürtler videosunu nasıl buldunuz?
Hem Kürtlerle ilgili hem Alevilerle ilgili iki videosunu da seyrettim. Kendisini kutluyorum. Gerçekten Türkiye'nin gerçeklerine parmak basan bir noktada olduğunu gördüm. Keşke daha önce bunlar olsaydı, daha önce bu meseleleri tartışmaya açsaydık. Toplumun bu sorunlar üzerinde, Kürt meselesi, Alevi meselesi üzerinde tartışabilecek bir zemin yaratılsaydı daha faydalı olurdu ama sonuç olarak kutluyorum kendisini. Gerçekten çok güzel ifade ederek iki meseleye de parmak bastı. Umut ediyorum ki bugün ortaya koyduğu tavrı yarın iktidara geldiklerinde de sürdürür. Çünkü Türkiye'nin insanları, halkları kucaklaştırmaya, bütünleştirmeye, değerlerine saygı gösteren bir sisteme, bir yönetime ihtiyacı var.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Türkiye değişmek zorunda. Türkiye'nin bugün yürüttüğü siyasetin, normların kökten değişmesi lazım. Farklılıkları zenginlik gören bir anlayışın olması lazım. Bütün bunları gündeme taşıyarak ve toplumu da yavaş yavaş dönüştürerek bu sorunların çözümüne katkı sunulabilir. Elbette bir günde olacak işler değil. Çünkü toplumu da değiştirmek, geliştirmek lazım. Eğer toplumu değiştiremezseniz, dönüştüremezseniz pek çok sorunu çözemezsiniz. Özellikle Kürt sorunu gibi bir sorunu. Ama tabii ki bu sorunun bu noktaya gelmesinde siyasetçilerin büyük rolü var.
Birkaç oy için bunları kaşıyarak, halkları birbirine karşı getiren mantığın yarattığı bir durum yaşanan. Tabii ki toplumda bunun etkisinde kalmış, ama inanıyorum ki doğru reçetelerle topluma gidildiği zaman çok kısa bir süre içinde herkes gerçeği görmeye başlayacak. Ben hatırlıyorum mesela, eskiden bir Türk bir yere gittiği zaman evini komşusu Kürt'e emanet ederdi veya Kürt, Türk komşusuna emanet ederdi ama öyle bir noktaya getirdiler artık halkları düşmanlaştıran bir siyasetin sonucu olarak bugün maalesef çok kötü bir dönemi yaşıyoruz.
- Kemal Kılıçdaroğlu bir süredir sözel ve Adıyaman Kahta'da gördüğümüz gibi fiziksel saldırı teşebbüsleriyle, provakasyonlarla karşı karşıya kalıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugünkü siyaset anlayışından kaynaklanan süreçle provokatörlerin cumhurbaşkanı olma potansiyeli yüksek bir insana nasıl saldırdığını görüyoruz. Toplumun değerleriyle oynayan, bu değerler karşısında yobaz, ırkçı bir siyaset isteyen bazı kesimlerin devreye girdiğini görüyoruz. Yani bütün bunlara baktığımızda işlerin çok kolay olmadığını görüyoruz. Ama kararlılıkla bu işin üzerine gidildiği zaman çözülebileceğine inanıyorum. Tabii ki zaman ister, sabır ister, altyapının çok iyi hazırlanmasını ister. Ama burada kararlı olmak lazım. Kararlı olmadığınız zaman olmaz.
Bir anımı anlatayım. Kürt sorununun çözümü konusunda ilk çalışmaya başladığımızda Cumhurbaşkanı -o zaman Başbakan- Erdoğan'la bir görüşmemiz oldu. Bu konuda kararlı olduğunu ifade etmişti. O zaman fazla konuşmadık, kendisini dinledik. Bir şey söyledim orada. Dedim ki, 'kurtlar puslu havayı sever, kararlı olmayacaksanız hiç başlamayın bu işe'. Tayyip Bey 'çok kararlıyım' şeklinde bir yanıt vermişti. Yani bugün de evet toplumun büyük bir kesimi tartışıyor. İnsanlar son dönemdeki gelişmeleri izledi. Kılıçdaroğlu'na hem saldırıyı, hem Kürt meselesini, Kürtlerle ilgili durumu gündeme getirmesini, hem de Alevi konusunu... Medyada çok büyük bir yankı buldu, çok büyük bir izleyici buldu.
Şimdi bütün bunlardan sonra eğer bir kararlılık gösteremezse inanın ki toplumda yeniden bir umutsuzluk başlar. Sözler yerine gelmezse, iktidara gelseler bile bunun çok uzun ömürlü olacağını sanmıyorum. Bunu da açıkça ifade etmek istiyorum. Yani beklentiler büyüdü. Yapılan açıklamalardan sonra toplumun, Kürtlerin, demokratların, aydınların, Alevilerin beklentileri daha da büyüdü. İşte bütün bunlara yanıt verecek bir tutumun, bir davranışın içinde olmaları bence önemlidir ve bu konuda kararlılık da önemlidir diye düşünüyorum.
- Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu kazanırsa cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Meral Akşener olacak. Milliyetçi gelenekten gelen bir kişi. Onun şu ana kadar götürdüğü tavrı nasıl buluyorsunuz?
Son günlerde mesajları biraz daha olumlu ama biliyorsunuz çok farklı ideolojiden gelen altılı bir masa var. İleride sıkıntıların çıkma ihtimali çok büyük, açıkça söylemek gerekir. Ama ümit ediyorum ki onlar da artık bu işin farkına varırlar. Yani Kürtleri inkâr etmenin, Kürtleri yok saymanın Türkiye'nin lehine olmadığını görmeye başlarlar. Gerçekten her siyasetçi ve Türkiye'de demokrasiyi, kardeşliği önemseyen herkes bu konudan yeniden düşünmek ve bu önemli sorunun çözümü konusunda katkı sunmak ve bir sorumlulukla karşı karşıya bulunduğunu düşünmelidir.
- Partiniz Yeşil Sol'un seçim sürecindeki durumunu nasıl görüyorsunuz?
Hem seçim propaganda süreci yeni yeni başladı biliyorsunuz bir de bayram vardı ama boş bıraktığımız bir bölge yok. Her tarafta açılışlar yapılıyor ve seçim bürolarının açılışında gerçekten büyük bir heyecan, büyük bir katılımı görüyoruz. Bütün arkadaşlarımız sürecin tarihi bir süreç olduğunun bilincinde, farkında ve bugüne kadar da bütün güçleriyle sahada.
Bildiğiniz gibi bu son dönemde başta eş genel başkanlarımızın her birisi deprem bölgesinde halkların bayramını kutladı, acılarını paylaşmaya çalıştı. Halkta partiye sahiplenme var. Yeşil Sol Parti'yi kabullenen bir anlayış var, çok politize olmuş bir halk var. Çünkü zulmü görmüş, adaletsizliği görmüş, cezaevini görmüş her türlü baskıyı görmüş bu nedenle çok politize olmuş bir halk işin farkında. Parti kapatılsa bile yeni bir partiye sahiplenmekte hiçbir zorluk çekmiyor.
- HDP'nin kapatılma ihtimalini görüyor musunuz, özellikle 20 gün kalsa da seçimlere; seçimden önce?..
Yeşil Sol Parti'den adaylarımızı gösterdikten sonra böyle bir karar da çıkmayabilir, bilemiyoruz tabii. Tedbir almak zorundaydık. Yani yüzde 1 ihtimal de olsa tedbir almak zorundaydık. Ama tabii umut ediyorum ki Anayasa Mahkemesi bu iktidarın etkisi altında kalmaz ve gerçekten bir partinin yasaklanmasının Türkiye'ye hiçbir şey fayda getirmeyeceğinin bilincine, farkına varırlar. Öyle de olması lazım zaten. Ayrışmayı derinleştirmek yerine bu ayrışmayı sınırlamak gibi bir görevle de karşı karşıyalar.
Yani her şey yasalarda yazılı değil. Toplumun hassasiyetleri, toplumun bir arada yaşama bilincinin artırılması, bu konuda verecekleri karar bütün bunları göz önünde tutmak gibi bir sorumlulukla da karşı karşıya. Bunun hesabını da yapmak zorundalar diye düşünüyorum.
- Biraz evvel dayanışılan grupları sayarken sosyalistlerle dayanışmadan da bahsettiniz. Türkiye İşçi Partisi, Emek ve Özgürlük İttifakı'nın içinde ama 50 seçim bölgesinde aday çıkarttı. Bu süreç nasıl bir etki yaratıyor sizce? Yani bir kırgınlık olacak mı Türkiye'nin sosyalistleriyle?
Onların kararlarına saygı gösteriyorum ama bana göre yanlış bir karardı. Aynı ittifak içinde olsaydık daha güçlü olurduk, daha güzel mesajlar verirdik. Yan yana durmanın önemi bu dönemde daha da ihtiyaç duyulan bir durum. Yan yana duruyoruz tabii yine ittifak içinde. Ama korkarım ki burada farklı listeler birçok sandalye kaybetmemize neden olabilir. Bundan dolayı da bir kırgınlık ortaya çıkabilir diye düşünüyorum. Tek liste olsaydık daha mutlu olurduk. Bütün seçmenlerimiz de daha güçlü bir şekilde ortak bir iradeyi ortaya koyup çalışmaları sürdürürdü ama sonuç olarak farklı bir parti, değer verdiğimiz dostlarımız ama keşke aynı ittifak içinde olsaydık.
TİP yöneticileri genel merkeze geldiklerinde tesadüfen oradaydım. Ayaküstü de şunu söyledim; birlikte olmanın beklentisi var halkta. Çok uzun süredir siyasetle uğraşıyorum. Demokratik Toplum Partisi eş genel başkanı olduğum dönem (2005-2009) İstanbul'da birçok kez aydınlarla, demokratlarla, sosyalistlerle toplantılar yaptık. Ama bir araya gelmeyi bir türlü beceremedik, başaramadık. Bazen düşünüyorum; acaba yüzde 10 barajını aşamayacağımız için mi böyle bir şey oldu, onu da bilemiyorum ama şimdi iyi noktadayız.
Bugün kadınlardan, aydınlardan, demokratlardan güzel bir dayanışma var. Önemli olan bizim farklılıklarımız değil halkların demokratik değerler etrafında buluşması ve dayanışması. Bugün yavaş yavaş bunu başarabiliyoruz. Bunun yolunu açıyoruz. İyi olacak diye düşünüyorum.
- Hüda Par'ı da sorayım. Bölgede ne anlama geliyor? Seçmene ne anlatıyor?
Hüda -Par sabıkalı olan bir grubun yarattığı bir siyasi parti ve bunu anlatmaya gerek yok, hepimiz biliyoruz. Hizbullah'ın bu bölgede insanları nasıl katlettiğini hepimiz biliyoruz, hatırlıyoruz. Sonuçta onun kökeninden gelen bir siyasi parti. Hizbullah'ın geçmişte Batman'da, Diyarbakır'da bazı yerlerde devlet içindeki kimi gruplar tarafından desteklendiğini, oralarda eğitim gördüğünü de biz zaman zaman gündeme getirdik, söyledik o dönemde. Bugün de değişen bir şey yok. Yani siz bir gelenekten geliyorsanız onu sürdürürsünüz. Belki biraz makyaj yaparsınız ama sonuçta belli bir tabandan geliyor ve belli bir kitlenin yarattığı bir parti. Ben, hele hele bu son dönemde, AKP'nin böyle bir grupla ittifak içinde olmasının, listelerine almasının AKP'ye de kaybettireceğini düşünüyorum.
- Bölgede oy potansiyelinin azaldığını mı görüyorsunuz AKP'nin?
Evet.15 Mayıs'ta hep beraber göreceğiz.
- Son sorum şu: 50 yıldır aktif siyasettesiniz; Türklere, Kürtlere, Türkiye'de yaşayan herkese nasıl bir mesaj verirsiniz gelecek adına?
Zaman zaman iktidar, özellikle ırkçı milliyetçi kesim şunu kullanıyor: "Türk devletinin bekası, Türkiye bölünecek." Kürtlerin böyle bir talebi yok ki. Kürtler adalet, eşitlik, ortak demokratik değerler etrafında buluşmayı esas alıyor, bunu istiyor. Biz Türkiye'nin demokratikleşmesi, halkların kardeşçe yaşaması, halkların ortak demokratik değerler etrafında buluşmasının mücadelesini veriyoruz. Bunu aslında Türkiye halkı da çok iyi görmeli, bu propagandaların etkisinde kalmamalı. Çünkü güçlü bir Türkiye, demokrat bir Türkiye Kürtlerin daha özgürce yaşamasını da beraberinde getirecektir diye düşünüyorum.