Gazete Emek-  Müge Anlı'nın dört yanlışı olduğunu belirten Medya Ombudsmanı, "Kanıtlar bu kadar açıkken Müge Anlı, açık yüreklilikle hatasını kabullenmeyince özrü de özür olmamış. Kendisine önerim programdaki sözlerini bir kez daha dinlemesi… Eğer bilerek konuyu saptırmaya çalışmıyorsa anlayacaktır" dedi.

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, migren ağrısı nedeniyle gittiği hastanede, koronavirüs endişesi nedeniyle içeri girmeyerek arabada iğne olma talebini olumu karşılamayarak hedef gösterip beddua eden ve daha sonra hükümete yakınlığıyla bilinen A Haber'e bağlanarak "Doktorlarımıza, konuyu tam olarak anlatamadığım için özür dilerim" diyen sunucu Müge Anlı'nın davranışı üzerine bir yazı kaleme aldı.

Faruk Bildirici'nin kendi internet sitesinde "Müge Anlı, hatasını anlamamış özrü de özür olmamış" başlığıyla yayınladığı bugünkü yazısının ilgili kısmı şöyle:

Müge Anlı’nın dört yanlışı

Müge Anlı’nın konuşmasını değerlendirmeden önce suçladığı hastane ve doktordan açıklama var mı diye baktım. Ama bulamadım. Suçlanan hastaneden, belki de isim verilmediği için olsa gerek bir açıklama yapılmamış, yanıt verilmemişti.

O nedenle hastane ile iğne konusunda olup bitenleri sadece Müge Anlı’nın anlatımından öğreniyoruz.  Doğal olarak Müge Anlı, olayı kendi penceresinden subjektif şekilde anlatıyor. Doktorlar hangi gerekçeyle hastaneye davet etmemiş ya da arabada iğne yapmamış, tam olarak ne yaşanmış? Bilemiyoruz. Bu konuda sadece Müge Anlı’nın anlatımına dayanarak karar verilemez.

Kişisel sorununu ekrana taşımamalıydı: İşte tam da bu nokta, Müge Anlı’nın ilk yanlışına işaret ediyor. Bir yayıncı yaşadığı kişisel bir sorunu ekrana taşıyamaz. Müge Anlı, kişisel bir problemini ekranda anlatarak, televizyon ekranının gücünü kendi kişisel problemi için kullanmış oluyor. Kişisel bir sorun olduğu için de anlatımı subjektij ve tek taraflı, üstelik de karşı tarafa söz hakkı tanımadan anlatıyor. Böylece izleyicilere eksik bilgi veriyor.

Genelleme yapıyor ve şiddeti haklılaştırıyor: Müge Anlı’nın ikinci yanlışı da başına gelen bir olaydan hareket ederek bütün doktorlarla ilgili genel çıkarımda bulunması. “Demek ki bu söylenenler de doğru. Ölsek kalsak hastaneye de kabul etmiyorlar” cümlesi böyle bir genelleme.

Sonra gelen cümle daha vahim. “Sonra diyorlar ki, ‘Doktorlara iyi davranın’ falan ama anlatamıyorsun derdini.” Bu cümlede genel çıkarımda bulunmakla kalmıyor; “Doktorlara derdini anlatamıyorsan iyi davranmayabilirsin” demeye getiriyor. Böylece doktorlara kötü davranılmasını ve onlara yönelik şiddeti de haklı gördüğünü ifade etmiş oluyor dolaylı biçimde. Bir yayıncının hem kişisel probleminden yola çıkarak genelleme yapması, hem de şiddeti haklılaştırması kabul edilemez.

Yayıncı yayında beddua edemez: Üçüncü yanlışı da beddua etmesi. “Doktora ‘İnşallah sen de bir gün böyle migren ağrısı çekersin ve aynı tavırla karşılaşırsın. Gör bak bakalım nasıl oluyor” sözlerini, ekrandan izleyicilere de aktarıyor. Sanırım çok da açıklamaya gerek yok ekran üzerinden bir doktora beddua edilmesinin yanlışlığını.

Özür dilerken hatasını kabullenmiyor: Bütün bunların üzerine A Haber’e bağlanan Müge Anlı’nın özür dilerken yaptığı yanlışları anlamış olması beklenir. Ama hiç de öyle değil. Müge Anlı, hâlâ “Asıl üzüldüğüm, hiç istemediğim halde, koskoca bir sağlık sektörünü hedef almış gibi gösterilmeye çalışılması” diyebiliyor. Sadece konuyu tam anlatamadığı için özür diliyor!

Oysa programda dile getirdiği “Demek ki bu söylenenler de doğru. Ölsek kalsak hastaneye de kabul etmiyorlar ve “Sonra diyorlar ki, ‘Doktorlara iyi davranın’ falan ama anlatamıyorsun derdini” cümleleri, tüm hekimleri hedef aldığını açıkça gösteriyor. Program kayıtları ortada. Kimse kendisini durup dururken doktorları hedef almış gibi göstermiyor, aynen hedef almış.

Kanıtlar bu kadar açıkken Müge Anlı, açık yüreklilikle hatasını kabullenmeyince özrü de özür olmamış. Kendisine önerim programdaki sözlerini bir kez daha dinlemesi… Eğer bilerek konuyu saptırmaya çalışmıyorsa anlayacaktır.

Editör: TE Bilişim