Gazete Emek- Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Elmalı-Kaynarpınar köyleri arasında 14 Haziran’da meydana gelen deprem ile ilgili Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Diri Fay Araştırma grubu tarafından ön inceleme raporu hazırlandı. Raporun sonuç bölümünde, deprem sayısı ve deprem büyüklüğü ilişkisine göre, gelecekte 5 büyüklüğünde en az bir deprem ve 6.5 büyüklüğüne varan depremlerin oluşma olasılığı olduğu vurgulandı.


Merkez üstü Bingöl’ün Karlıova ilçesi Elmalı ve Kaynarpınar köyleri arası olan 14 Haziran’daki deprem ile ilgili Dokuz Eylül Üniversitesi tarafından hasırlanan ön inceleme raporu açıklandı. Raporun sonuç bölümünde,  depremin 5.9 büyüklüğünde olup, VII şiddetinde bir hasara neden olduğu vurgulandı. Ana şok ve artçı depremlerin Elmalı ve Kargapazarı kolları arasındaki Doğu-Batı uzanımlı bölgede meydana geldiği vurgulanan raporda şöyle deildi:

“Deprem sayısı ve deprem büyüklük (Gutenberg-Richter eğrisi) ilişkisine göre; gelecekte Mw 5 büyüklüğünde en az bir deprem ve Mw 6.5 büyüklüğüne varan depremlerin oluşma olasılığı vardır. Deprem artçı şoklarının ilk 58 saatlik zaman içerisindeki davranışı, artçı şokların bir süre daha (deprem sayısı zamanla azalım Omori yasasına uygun olarak) devam edeceğini ve bu artçıların genel olarak çoğunlukla M1.5-M3 arasında, az sıklıkta M3-M4 arasında, bir kaç tane daha M4-M5 arasında oluşabileceği tahmin edilmektedir (Şekil 5 ve 6). Bölgede sınırlı sayıda sismik ağ bulunmasından dolayı sismik olarak depreme kaynaklık eden fayın hangisi olduğu ortaya konamamakla birlikte, interferometri sonuçlarına göre; depremin kaynağı Kargıpazar Segmenti’dir ve geniş alanlarda deformasyona neden olmuştur. Coulomb (failure) gerilim (stress) değişimine göre; Karlıova Depremi hem Erzincan tarafındaki Yedisu Kolu ve Karlıova tarafındaki Varto Koluna doğru gerilim aktarımına neden olmuştur. Karlıova doğu-güneydoğusundaki Varto kolu en son 1966 yılındaki 6.8 büyüklüğündeki depremde kırılmıştır. Yedisu segmenti üzerindeki deprem tekrarlanma aralığının yaklaşık 245 ± 55 yıl olduğu düşünüldüğünde, en son meydana gelen 1784 depreminden bu yana 230 yılın üzerinde bir zaman geçmiştir. 14.06.2020 Karlıova Depreminin, bu depreme kaynaklık eden Kargapazarı segmentinin batısında kalan özellikle Yedisu segmenti üzerindeki gerilimin artmasına neden olmuştur. KAFZ üzerinde Marmara Denizi içinde var olan sismik boşluktan sonra en riskli bölgelerden birisi olan Yedisu segmentinin sismik aktivitesinin dikkatle takip edilmesi önem taşımaktadır.”

Raporun öneriler başlığında ise, Ulusal deprem Stratejisi Eylem Planı çerçevesinde, 2023’e kadar deprem konusunda neler yapılması gerektiği, bu çalışmaları kimlerin yapacağı, ilgili ve sorumlu kuruluşlar tek tek belirtildiği vurgulandı. Günümüzde ise bu konuda sorumlu kalan tek kurumun MTA olduğu, bugüne kadar yaklaşık 100 fayda paleosismoloji tabanlı hendek çalışmaları bitirilmiş olup, 485 adet fay çalışmaların yapılmasını beklendiği ifade edildi. Öneriler bölümünde devam ile şöyle denildi:

“Deprem Bilim Kurulu kurulmalıdır”

“Yakın gelecekte yıkıcı deprem üretme potansiyeli olan ve yerleşim yerlerinden geçen diri fayların 1/1000 ölçeğindeki imar haritalarına işlenmesi ve bu fay zonlarının “YÜZEY FAYLANMASI TEHLİKESİ KUŞAĞI VE FAY SAKINIM BANDI” oluşturma kriterleri açısından değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmanın yapılabilmesi için yasal bir dayanağın olması gerekmektedir. Bu da uluslararası ölçekte hazırlanacak bir “FAY YASASI” ile gerçekleştirilebilecektir. 
Türkiye’deki güncel kabuk deformasyonlarının diri fay ölçeğinde sürekli izlenebilmesi için jeodezi çalışmalarına dayalı GPS istasyonlarının sayısı arttırılmalı ve bu bilgiler uydu görüntüleri, jeolojik, sismolojik, paleosismolojik çalışmalarla desteklenerek kırılma zamanı yaklaşan fay zonları ortaya konmalıdır. Yenilenen deprem yönetmeliğine göre, zeminlerin iyileştirilmesi ve uygun bina inşasının yapılması veya bina performans analizlerinin yapılması gerekmektedir. Bilindiği gibi, yıkıcı bir deprem öncesinde yeraltındaki kayada, suda ve havada önemli değişimler meydana gelmektedir. Bu değişimleri gösteren tüm parametrelerin ölçüldüğü bütünleşik bir sensör sisteminin/ağının geliştirilmesi ve deprem ön kestirimi konusundaki çalışmalara hız verilmelidir. 
7- İlçe bazında üretilecek deprem senaryolarına göre “Deprem Master Planlarının” yapılması veya var olan Deprem Master Planlarının güncel bilimsel veriler ışığında yeniden revize edilmesi gerekmektedir. Son bir yılda denizaltındaki diri fayların kırılmasıyla oluşan depremler nedeniyle, Türkiye ana karasındaki diri fayların yansıra, deniz ve göller (Van Gölü vb) altındaki diri fayların da haritalanması ve “Türkiye Diri Fay Haritasına” işlenmesi ve buna göre “Deprem Tehlike Analizine” yönelik haritaların yeniden üretilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Türkiye ölçeğinde içinden diri fay geçen tüm ilçelerde yapılması gerekli master planlarının, uygulanabilmesi için Belediye ve yerel yönetimlerde, söz konusu planların bilimsel içeriklerini anlayabilecek yerbilimcilerin istihdam edilmesi önem taşımaktadır. Bu kapsamda Büyükşehir Belediyelerinde “JEOLOJİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI”nın kurulması önerilmektedir. Dünya örneklerine bakıldığında arazi çalışmaları (jeoloji, yapısal jeoloji, tektonik, jeomorfoloji, paleosismoloji gibi) ile aletsel sismik veri kayıtlarını tutan, değerlendiren ve yorumlayan, hatta kamuoyuna bilgi aktaran kurumların aynı çatı altında örgütlendiği görülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde ‘Amerika Jeolojik Araştırma Kurumu (USGS)’, İngiltere’de ‘İngiltere Jeoloji Araştırmaları Kurumu (BGS)’, Japonya’da ‘Japonya Jeolojik Araştırmalar Kurumu (GSJ)’ örneklerinde olduğu gibi çatı kurumlar genellikle ilgili ülkelerin jeoloji araştırma kurumlarıdır. Bugün için, Ülkemizde bu kurumların tam karşılığı olabilecek bir yapılanma bulunmamaktadır. Bu konuda ‘Türkiye Jeolojik Araştırmalar Kurumu (TÜRKJAK)’ adı altında, çok disiplinli çalışmaların yürütüldüğü bir yapılanmaya gidilmesi önerilmektedir. Türkiye’de pandemi sürecinde Sağlık Bakanlığı tarafından kurulmuş ve başarılı çalışmalar yürütmüş olan “Sağlık Bilim Kurulu” gibi, hem toplumun ve hem de resmi kurum ve kuruluşların doğru bilinçlendirilmesi ve Türkiye’nin deprem araştırma politikasının belirlenmesi için bir “Deprem Bilim Kurulu” kurulması önerilmektedir.”
 

Kaynak: Medyascope

Editör: TE Bilişim