Gazete Emek- Deniz İke

AKP'nin Kürtlere yönelik geliştirdiği politikaları eleştiren DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, Kürt sorunu çözülmeden, Türkiye’de hiçbir krizin çözülemeyeceğini belirtti. 

İmralı Adası’nda tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 8 ay aradan sonra kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı görüşmede, önemli değerlendirme ve tespitlerde bulundu. Öcalan, üçüncü yol vurgusunu yineleyerek, çözümün oluşturulacak 3 ayaklı masa ile mümkün olacağını ve mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini belirtti. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, Öcalan’ın üçüncü yol vurgusu ve Suriye politikasını değerlendirdi.

‘ÖCALAN’IN ETKİSİ YADSINAMAZ’

Öcalan uygulanan tecridin giderek ağırlaştırıldığını söyleyen Güven, Öcalan’ın yeni bir çözüm olanağının ortaya çıkarılması için çalıştığına vurgu yaparak şöyle konuştu: "Bilindiği gibi Sayın Öcalan bir komplo ile Türkiye ye getirildi. Üzerinde çok konuşulan bir komploydu. Komplonun ayaklarını oluşturan ülkelerin neden bu komployu hedefledikleri ve bu komplodan beklentilerinin ne olduğu çok açık politikaları ile ortaya çıktı. Fakat bu komplonun boşa çıkarılmasında başta sayın Öcalan’ın ve Kürt halkının çok büyük bir çabası oldu. Yani bunu Kürt halkının lehine nasıl çevirebiliriz Kürt halkının özlem duyduğu yaşamı özgürlüğü yani demokrasi kendi içindeki statüyü vb. nasıl oluşturabiliriz ve Türkiye devletini çözüme nasıl zorlayabiliriz hesabını sürekli yaptı. 

Özellikle Sayın Öcalan bu konuda İmralı’da çok büyük bir çaba sarf etti. Onlarca kitap, onlarca yüzlerce makale yazdı. Görüşlerini dışarıya yansıtmaya çalıştı. Hem devlet yetkilerine, hem kendi örgütüne, hem halka çok büyük emeklerle bu süreci geliştirmeye çalıştı. Şimdi bu 21 yıl boyunca sürekli  ağırlaşan ara ara görüşmelerin olduğu bir tecrit söz konusuydu. Bu tecritle de hedeflenenin ne olduğunu aslında Kürt halkı herkesten daha iyi biliyordu. Kürt Halk önderinin söylediği bir söz bütün toplum üzerinde eskiden sadece Kürtler üzerinde şimdi bütün Ortadoğu’daki halklar üzerinde büyük bir etki yaratması söz konusu. Yani Ortadoğu’da yaşayan Araplar, Süryaniler, Ermeniler yada diğer bütün halkla Sayın Öcalan’dan gelen mesajı önemser oldular. 
Ortadoğu coğrafyası çok kimlikli bir coğrafyadır, aslında tarih boyunca sürekli katliamlarla yüz yüze kalmış bir coğrafyadır. Gün geçmiyor ki Ortadoğu’nun herhangi bir ülkesinde ölüm haberi almayalım. Toplu ölümler oluyor farklı şekillerde savaşlar yıkımlar söz konusu oluyor. Kadim bir coğrafya olan Ortadoğu her gün tarihi ile kültürü ile insanı ile sürekli bir soykırımla yüz yüze kalmış. Dolayısıyla bu konuya en fazla hakim olan Sayın Öcalan’dır. Bundan dolaylı da tecrit ara ara ağırlaştırılarak bugüne getirildi." 

BİR SÖZÜ İLE MİLYONLARI ETKİLİYOR

Öcalan’ın sıradan bir tutuklu olmadığını ve bir sözü ile milyonları etkileyen bir halk önderi olduğunu belirten Güven, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu ülkenin içişleri bakanı televizyonda hiç kimsenin haberi yokken, 8 aydır ailesi ve avukatları ile görüştürülmeyen Sayın Öcalan ve 3 arkadaşımızın bulunduğu adada yangın çıktığını söyledi. Bu çok ciddiyetsiz bir yaklaşımdır. Kendisi de bu ülkenin içişleri bakanlığını yapmış biri olarak şunu çok iyi biliyor ki Sayın Öcalan herhangi bir tutuklu değildir. Sayın Öcalan bir sözü ile milyonları etkileyebilecek bir Önderdir. Kendi örgütünün liderliğini yaptığı bu konuda nasıl hareket etmesini gerektiğini bir sözü ile ifade etmesini bilen bir liderdir. 

3,5 yıllık müzakere süreci diye adlandırılan bir süreçte bu çok net olarak açığa çıktı, dolayısıyla böyle bir ciddiyetsiz açıklama ve söylem Kürt halkı içinde bir kaygı yarattı. Acaba adada ne oluyor diyerek aileler ve avukatlar görüşmek istedi, bunun üzerine tabi başta Avrupa ve Rojava halkı olmak üzere Kürtler her yerde ayağa kalkarak kaygılı olduklarını dile getirdiler. Devletin bu konuya daha ciddi yaklaşmasını istediler. Örneğin Elazığ’da bir deprem oldu tutuklulara bir hak tanınarak aileleri ile görüştürüldüler. Ama İmralı’da böyle bir şey söz konusu olmadı.
Sayın Öcalan ve adadaki diğer tutuklular aileleri ile telefon görüşmesi yapamıyorlar, bundan dolayı Kürtler haber alıncaya kadar bizler alanları terk etmeyeceğiz mesajını verdiler. Bunun üzerine devlet aileleri adaya gönderdi."

Öcalan’ın temel meselesinin halkların barışı olduğunu vurgulayan Güven devamla şunları belirtti: "Öcalan ile yapılan görüşmede aslında biz Sayın Öcalan’ın barış ve çözüm iradesinden hiçbir şey kaybetmediğini gördük. Geçmişte olduğu gibi avukatlara ve giden heyetlere;  ‘Benim sağlımı bir kenara bırakın çok önemli değil, önemli olan halkımızın durumu, bu savaşın durması ve gençlerin ölmemesi olduğunu’ söylemiştir. Kardeşi Mehmet Öcalan’ın aktardıkları üzerine şunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki, Sayın Öcalan yaklaşık Bir buçuk saatlik görüşmede bir irade ortaya koymuş ve çok önemli  konuları ele almış. Nasıl ki en son yapılan açlık grevlerinden sonra yapılan görüşmede, Sayın Öcalan devlet aklının karşısına geldiği takdirde çözüm iradesini gösterse bir haftada bu sorunu bir haftada çözeriz dedi."

ÖCALAN ÇÖZÜM KONUSUNDA İKİ TARAFA DA MESAJ VERİYOR

Öcalan’ın son görüşmesinde tekrardan çözüm iradesini ortaya koyduğunu dile getiren Güven "Bunun üzerinden 8 ay tecrit uygulandı, Öcalan diyor ki; Türkiye'de demokrasinin tam layıkı ile oturtulması, tüm kurum ve kuruluşların kendisini bu noktada çözüm gücü haline getirmesi deyim yerindeyse masanın 3. ayağı olması  gerektiğini söylüyor. Bizler sayın Öcalan’ın söylemlerinden şunu çıkarıyoruz, "Bu iki tarafa da mesajdır aslında. Bir tanesi Türkiye’de yaşayan bütün halklaradır, yani devlet şuan iki ayaklı bir masada bu iki ayaklı masa her an düşebilir çünkü iki ayaklı masanın ayakta durması mümkün değildir, dolayısıyla sizler bir araya gelin toplu olun ve 3. ayağı oluşturduğumuzda gerçekten çözüme dair bir şey yapmış olacaksınız’ demiştir.
İkinci mesajın devlete olduğunu düşünüyorum. Devlete siz iki ayaklı masada bir şey yapamazsınız, ne Ortadoğu da bir güç olabilirsiniz, ne de gerçekten Türkiye’deki halklara deva olabilirsiniz, her gün biraz daha çöküntüye gidersiniz, gelin bu 3. ayak olarak bir araya gelmiş halkı dikkate alın, onlar da masanın 3. ayağı olsun ve bu şekilde Türkiye’nin bütünlüğü içerisinde demokratik bir çözüm gelişsin" diye konuştu. 

AKP’NİN KÜRT DÜŞMANLIĞINI BIRAKMASI GEREKİYOR’

Türkiye’de ortaya çıkan tüm ekonomik ve siyasi krizlerin temelinde Kürt sorunun yattığına değinen Güven sözlerini şöyle devam ettirdi: "Kürt sorunu çözüldüğünde herkes şunu çok net biliyor ki diğer bütün sorunlar çözülebilecektir. Şu andaki en önemli neden çözümsüzlük ve Türkiye’nin geldiği aşama, ekonomik kriz olsun sosyal kriz olsun, kadın cinayetleri olsun emek sömürüsü olsun hepsinin aslında kilitlendiği nokta Kürt sorunudur. Çünkü Türkiye’nin kaynaklarının büyük bir yüzdesi bu savaşa aktarılıyor ve bu normalleşme olmadan, Kürtlerle barış olmadan diğer sorunlarının hiçbiri çözülemiyor.
 Şimdi Türkiye’nin Suriye’ne işi var diyoruz, siyasetten bunu sürekli soruyoruz, Türkiye'de bu kadar devasa sorunlar varken kendi içindeki sorunu çözmemiş olan bir Türkiye Suriye’de ne yapar, Suriye’nin hangi derdine deva olabilir? Buna rağmen İdlib bataklığına saplanan bir Türkiye var. İran ve Rusya ile bir araya gelerek zirveler yaparak bu işi çözeceğini zannetti, bu arada bütün çeteler İdlib’te kümelendiler şimdi gel de bu işin içinden çık, böyle bir durum ile karşılaştığında perdenin arkasına bakıyoruz esas amacı Kürtlere karşı geliştirilen düşman hukukudur. Bunun başka bir adı yoktur. İşte Kürdün belediyesine kayyum atıyorsun, siyasetçisini tutukluyorsun. Halka zulüm ediyorsun, bütün kurum ve kuruluşlar nasibini alıyor bundan, öte yandan gidiyorsun Suriye’deki Kürt ve diğer halklara müdahale ediyorsun. Başur'daki Kürde müdahale ediyorsun, Başur topraklarında MİT aracılığı ile çok ciddi ajan faaliyeti yürütülüyor. 

Bunlar kime karşı yapılıyor. Neden bu topraklarda yapılıyor. Bunu irdelediğimizde kocaman bir Kürt düşmanlığı ortaya çıkıyor. Bunu söylediğimizde AKP’liler bunun Kürde karşı olmadığını söylüyorlar.
Ama gerçekten bunun adını doğru koymak gerekir bu açık ve aleni bir şekilde Kürt düşmanlığıdır. AKP bu işi çözme noktasında değil, Rusya da bu işi çözüme götürecek noktada değil. Yani bir deyim vardır, ‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ misali böyle bir politika izleyerek sonuca gitmeye çalışıyorlar. Çünkü Türkiye’yi kendisine mahkum etmeye çalışıyor. ABD diyor ben halis olayım Rusya diyor ben olayım, neden böyle bir şeye ihtiyaç var, neden Türkiye böyle bir noktaya gelsin. Moskova’da ortaya çıkan bekletme görüntüleri, herkesin içini acıttı. Cumhurbaşkanı ve heyeti gitmiş orada çok vahim bir durum ile karşılaşmış, rencide edici bir durum ile karşılaşmış. Her şeyi göze alan Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri Kürtlerle bir araya gelmeyi ve sorunu çözmeyi göze alamıyor."

KÜRTLER İLE BARIŞAN TÜRKİYE ORTADOĞU'DA SÖZ SAHİBİ OLUR

Türkiye’nin Kürt sorununu çözerek Ortadoğu’da söz sahibi olacağını dile getiren Güven konuşmasını şu sözlerle bitirdi: "Kürtler ile barış olsa zaten Türkiye tüm Ortadoğu’da söz sahibi olacaktır. Sorunu çözmeyip nerede bir kazanım varsa sürekli el uzatan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Bu iktidar bu politikalarla çok daha ileriye gidemez. Sürdürüle bilinir bir durum ortada yok, 18 yılın sonunda büyük bir başarısızlıkla AKP-MHP birlikte tarih sahnesinden silinecekler. Bir çıkış yolu var, bu yolda Sayın Öcalan üç ayaklı masa dedi ortaya koyduğu çözüm iradesi çok değerli bir iradedir. 

Bugün bu durum Türkiye halklarına yanlış anlatılıyor, kendimizi ifade edebileceğimiz olanaklar yaratılmıyor. Anlatabilirsek Türkiye halklarını da anlayabileceğini düşünüyoruz, çünkü bu durum en çok Türkiye halklarına zarar veriyor. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürtler yok sayıldı. Bugün ortaya çıkan ekonomik ve siyasi kriz Kürt sorunun çözülmemesinden kaynaklanıyor. Bundan kaynaklı bu çözümü en çok isteyen Türkiye halkları olacaktır. Bizim temel çalışmalarımız Öcalan’ın beyanlarını tüm Ortadoğu halklarına ulaştırmak olacaktır."

Editör: TE Bilişim