Gazete Emek- Cezaevi sistemi, bedenin ve ruhun kontrol altında tutulması üzerine kurulmuştur. Özellikle modern cezaevleri bu temel üzerinde oluşturulmuştur. Jeremy Bentham’ın(1791) meşhur ideal cezaevi sistemi projesi böyleydi. Ortada bir kule, her hücreyi görebilecek şekilde düşünülmüştü. Böylece izlenmiyor olsa bile izlenme hissine kapılan tutuklular kendi kendilerini denetim altında tutacaktı. Hücrelerin ışık alan penceresi aynı zamanda cezaevi merkezinde bulunan gözetleme kulesine bakardı. Tek bir gözetmen bütün hücreleri kontrol altında tutar. Fakat bir süre sonra buna da gerek kalmaz. Tutuklu kendi kendisinin gözetmeni olur.

 Günümüzde de bu sistem yürürlüktedir. Bazı cezaevlerinde hücre içlerine dahi kamera konurken Türkiye cezaevlerinde avlusunda içeriyi de görebilecek şekilde dizayn edilmiş kamera sistemi olmayan ceza infaz kurumu kalmamıştır. Avlunun en uç tepesine bir kamera koyulur. Kamera avlunun her yerini görürken içeriyi görebilecek bir başka kamera tam karşı cepheden uzar dolayısıyla hem avlu hem de pencereden içeriyi görebilecek bir gözetleme sistemi mevcuttur. Olumsuz sayılacak bir durum karşısında infaz koruma memurları hücreye hücum eder.



Garibe Gezer’in bulunduğu cezaevinde altı buçuk yıl kaldım. Kaldığı cezaevi F-tipiydi. Bunun anlamı güvenlik ve tedbirlerin en üst seviyede olmasıdır. Yüzlerce aramaya, baskına şahit oldum. Kandıra cezaevinde intihar etmek en zor iştir. Çünkü içerisi dışardan görülebiliyor, avlusunda bir kamera var. Hemen karşınızda da bir kamera vardır. Öyle ki üzerimizi değiştirirken dahi görülüyor olmaktan rahatsız olurduk. Pencereyi bir örtüyle kapatamazsınız çünkü yasaktır. Bir jiletle bileklerinizi kesemezsiniz içeriye buna imkan veren bir permatik, jilet ve kesici alet sokmanız imkansızdır. Çünkü hücreye her giriş çıkış el ve hassas dedektör aramasından geçerek gerçekleşebilir. Traş bıçakları üçlüdür ve güvenliklidir. Kendinize zarar vermek isteseniz bile veremiyorsunuz. Demir kapılı banyo-tuvalet kapısı plastik kapıyla değiştirildi. Acil bir durumda kolayca kırılıp müdahale edilebilsin diye.

Tüm bunlar Garibe Gezer’in intihar ettiği iddiasına şüphe düşürüyor. Kaldı ki Garibe Gezer hali hazırda cezaevi idaresiyle çok ciddi sorunlar yaşamış cinsel saldırı ve işkenceye uğradığını söylemişti. Diğer bir sorun acil butonunun Garibe Gezer’in hücresinde devre dışı bırakılmış olmasıdır. Acil butonu cezaevinde iki şekilde devre dışı bırakılabiliyor. Birincisi içerden kullanılamaz hale gelerek. Ki bu imkansızdır. Çünkü her gün iki sayım yapılır. Ve aslında her sayım bir aramadır dört beş gardiyan içeriye doluşur. Acil butonu kapının hemen yanında olduğundan görülmemesi imkansızdır. Acil butonun devre dışı kalmasının ikinci bir yolu ise koridor başında yani maltada bulunan kablonun çekilmesidir. Bunu da ancak ve ancak gardiyanlar gerçekleştirebilir. Çünkü tutsaklar kendi başlarına maltaya çıkamaz.

Tüm bunlara rağmen Garibe Gezer intiharda etmiş olabilir. Burada asıl sorgulanması gereken bunun neden gerçekleşmiş olabileceğidir. Dostoyevski Suç ve ceza kitabında ‘’Karanlıkta kalınca günahlarımız çıkar ortaya suçlu günahı işleyen değil karanlığı getirendir.’’ Demektedir. Yani bu koşulları oluşturan baskı ve insanı insanlıktan çıkaran cezaevi sistemini f-tipini sorgulamalıyız.

 Pandemiden bu yana tutsaklar ailelerine dokunabilmiş değil. Dışarıda her şey serbestken konserler düzenlenirken insanlar denizlere plajlara girerken dahi içeride görüş yasak. İki ayda üç kitap alma hakkınız var. Oysa tutsaklığın katlanılabilir tek yanı en az bir hava ve su kadar değerli olan şey kitaptır. Tutsak üç kitabı bir haftada okur. Fakat bu durum iki ayda üç kitap olarak belirtilmiş. Kaldı ki dışardan kitap talep edemezsiniz. Ancak ve ancak kendi paranızla alabilirsiniz. Zaten sıkıntılı olan bütçeden dolayı tutsak kendisine kitapta alamaz. Dolayısıyla  baskı ve sansür sistemini sorgulamalıyız. Sonuçlara değil nedenlere odaklanmalıyız.










































Editör: TE Bilişim