Gazeteemek- Cumartesi Anneleri, 628. haftada bir kez daha İstanbul Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. Anneler bu hafta ise 1981 yılında gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün akıbetini sordu. “Failler belli kayıplar nerede” pankartı arkasında gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı oturma eyleminde cezasızlık politikasına dikkat çekildi.,,

Oturma eyleminde ilk sözü Süleyman Cihan’ın kardeşi Ahmet Cihan aldı. Cihan, yakınlarının gözaltında kaybedilmesinden sorumlu olanların isimlerinin tek tek açıklandığını ancak, hükümetin hiçbir tutum

almadığını vurguladı. “Her hafta burada kayıplarımızın öykülerini ile getiriyoruz. Siyasi sorumluları ve katilleri tek tek haykırıyoruz, ancak hükümet cephesinden ses yok” dedi.

“Kayıpların faillerini yargı önüne çıkarın”

16 Nisan’da anayasa değişikliğinin oylanacağı referandumu hatırlatan Cihan, topluma yeni bir otoriter anayasanın dayatıldığını belirtti. Hukuksuzluğun yasalarını yasalaştırılmak istendiğini belirten Cihan, “Bizlere deli gömleği giydirmeye çalışıyorlar. Bizler bunu kabul etmeyeceğiz. Deli gömleğini giymeyeceğiz. Cumartesi anneleri ve yakınları olarak iktidarın yasaları hiçe sayan davranışlarını, daha totaliter şekilde yönetmesine izin vermeyeceğiz” diye konuştu.

Devletin izlediği cezasızlık politikası nedeniyle yeni suçların işlendiğini belirten Cihan, “İşkence, eziyet, zorla kaçırma, kaybetme yapanları korumaktan vazgeçin. Kayıpların akıbetini açıklayın. Kayıpların faillerini

yargı önüne çıkarın” dedi.

“Gözaltında kaybetme sistematik işkencedir”

Nurettin Yedigöl’ün avukatı Eren Keskin de gözaltında kaybetme politikasının sistematik bir işkence olduğunu belirtti. Yasalarda kaybetme suçunun iki kişi arasındaki fiil olarak değerlendirildiğini söyleyen Keskin, “Gözaltında kaybetme Türk devleti tarafından savaş yöntemi olarak uygulandı. Kürtleri ve sosyalistleri gözaltında kaybetme sistematik olarak uygulandı. Bu sistematiğin bir parçasını da Türk yargısı oluşturuyor. İki kişi arasındaki bir fiil olarak değerlendiriyor, zamanaşımı kararı veriyor. Bu kadar insan katledildiyse, gözaltında kaybedildiyse, kontrgerillayı hepimiz biliyorsak bu nasıl bireysel suç olarak

algılanır” diye sordu.

Yedigöl’le birlikte gözaltında işkenceye uğrayan Ümit Efe de, bir kez daha tanıklığını anlattı. Efe, “Aynı odada işkenceye maruz kaldık. İşkenceye uğramış halini gördük. Her yıl anlatıyoruz. Ancak savcılar

tarafından üstü örtüldü, polisler tarafından rütbe nişanı haline getirildi. Biz hala konuşmaya devam ediyoruz ve edeceğiz” diye konuştu.

Nurettin Yedigöl’ün kardeşleri de yürüttükleri mücadeleyi aktardı, Anne Yedigöl’ün 36 yıldır Nurettin’in yolunu beklediğini aktardı.


Bu haftaki basın metnini gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren okudu. Kayıp dosyalarında hukuki bütün imkanları kullanmalarına rağmen sonuç alamadığını belirten Eren, "Galatasaray’dayız. Çünkü Türkiye bir hukuk devleti değil. Mevcut devlet sistemi insan haklarına saygı göstermek, bu hakları korumak ve ihlali halinde failleri cezalandırmak yükümlülüğünü yerine getirmiyor. Çünkü Türkiye’de bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi yok. Mevcut yargı sistemi faaliyetlerini, evrensel esas ve ilkelerin meşruiyetine dayandırmıyor. Güvenlik güçlerinin yurttaşa karşı işlediği suçlarda savcılar etkin soruşturma yürütmüyor. Hakimler, kesin hüküm verme işlevini evrensel hukuka bağlı olarak yerine getirmiyor. Siyasi karar vericilerin etki alanındaki adliyeler hukuka değil, hukuksuzluğa ev sahipliği yapıyor. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı olmadan, yargı mensuplarının yalnızca hukuka bağlı olacağı koşullar yaratılmadan doğru ve hukuka uygun bir yargılama faaliyeti yürütülemez. Bu yüzden biz gözaltında kayıp dosyalarında verilen kararları, “yargı kararı” olarak kabul etmiyoruz. Çünkü Türkiye’de ne yargı var ne de hukuk.

10 Nisan 1981 tarihinde İstanbul’da bir eve yapılan baskınla gözaltına alınan Nurettin Yedigöl’ün Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğünü ve Honduras’ta işkence eğitimi alan K Gurubu tarafından sorgulandığını belirten Eren, Yedigöl’ün sorgulandığının arkadaşları tarafından görüldüğünü kaydetti. Eren, “En son şubede sorgulanan diğer arkadaşları tarafından görüldüğünde; kanlar içindeydi, konuşamıyordu, bilinci yerinde değildi. O günden sonra da Nurettin’i gören olmadı” dedi.

“Yedigöl’ü aramaktan vazgeçmeyeceğiz

36 yıldır sürdürülen hukuki süreçlerin işletilmediğini anımsatan Eren, açılan soruşturmaların hepsinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini kaydetti.

Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruların da evrensel hukuka ve teamüllere aykırı bir şekilde zaman aşımıyla sonuçlandığını belirten Eren, “İç hukuk yolları tamamen bitti. Dava AİHM’e taşındı. Baba İsmail Yedigöl 1998 yılında aramızdan ayrılıncaya kadar Nurettin’i aramaktan vazgeçmedi. 95 yaşındaki Anne Zeycan Yedigöl hukuki girişimlerini sürdürmeye devam ediyor. İşkence ile öldürüldüğü ve kaybedildiği tanık ifadeleriyle sabit olan Nurettin Yedigöl’ü aramaktan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.

Kaynak: Sendika Org

Editör: TE Bilişim