Gazete Emek- Çocukluğunu, ailesini, çocukken futbola duyduğu merakı, futbol ve hakemlik geçmişini, eşcinselliğini keşfedişini, kendisine yapılan insan hakkı ihlalini ve yaşadığı zorlukları anlattı.

Katarsis X-TRA' da Gökhan Çınar'ın konuğu hakem Halil İbrahim Dinçdağ, "11 yıl süresince aslında bende gizli olan var olan delice bir aktivisti ortaya çıkartmış oldular.  Farkında olmadan aslında şunu düşündüler herhalde biz bunu basına ifşa ederiz ve köşesine çekilir sesini çıkartmaz. Ama tam aksine çılgın bir aktivist ortaya çıkardılar.  Aslında büyük bir mücadele gücümü ortaya çıkardılar’’ dedi. 

Dinçdağ açıklamalarına şu şekilde devam etti:

NASIL BİR EVDE VE AİLEDE DOĞDUN?

Babanın otoriter annenin çok çok anaç olduğu çok mutlu çok huzurlu bir aile yapısı.  Aile ilişkilerinin çok iyi olduğu bir ailede dünyaya geldim. Çok seviyorum.  Annem benim için çok farklı tabii herkes için çok farklıdır anne.  Yani çocukların üzerine titreyen gerçekten titreyen ama kendisi yemeyip onlara yediren giydiren bir anne. Babam yeri geldiği zaman çok böyle Kükreyen bağıran bir insan ama  daha çok gözleriyle konuşur.  Daha çok anne bizi işte Babanız bunu sevmez babanız bunu sever diye hep annem bizi yönlendirirdi. Babamız bize asla şunu yapmayın bunu yapın demiş değildir.  Dediğim gibi hep gözleriyle bakışlarıyla anlatırdı bize her şeyi. Babam çocukluğumuzda çok nadir şakalaşırdı bizimle. Ama sevgisini hissederdik.  4 kardeşiz en büyüğümüz ablamdı.  1999 depreminde maalesef ablamı enişten ve küçük yeğenim ile birlikte kaybettik. Abim var abimle kız kardeşim de devlet memuru. 

 "BABAM ASKER OLMAMI İSTERDİ"

 Babamla birlikte işte komşular olsun akrabalar falan işte benim oğlum asker olacak, askere gidecek, evlenecek derdi.  Ben çocukken hep şey düşünürdüm yani işte ilkokula gidiyorsunuz falan ya ben neden asker olacağım derdim hep kendi kendime.  Etrafıma bakıyorum asker yok.  Ben niye asker olacağım yani olmak zorunda mıyım? Ben istemiyorum. Başka bir şey olacağım.  O zaman da işte futbolu çok sevdiğim için futbolcu olmak istiyordum. Spiker olmak istiyordum. Çocuk aklımla ben onları olmak istiyorum diyordum.  Tabii yaş ilerledikçe daha farklı düşünceler oluştu. 

"KENDİMİ KEŞFETTİKÇE YÜKÜM ARTTI"

 İlkokul sonlarda bir şeyler hissediyorsunuz ama tabii çocuksunuz fazla anlamıyorsunuz.  Ama ortaokuldayken kendimizi tanımaya başlıyorsunuz yavaş yavaş.  Acaba niye böyleyim diyorsunuz yani acaba herkes böyle mi?  Herkes böyleyse nasıl evleniyorlar çünkü kızlı erkekli okuyorsunuz kızlara bakıyorsunuz kız arkadaşı var.  Diyorsunuz ki acaba ben de  kız arkadaş yapmak mecburiyetinde miyim?  O yaşlarda mesela gençler bir kıza aşık olur veya aşık olduğunu sanır, sever.  Ben sevemiyorum yani arkadaş olarak seviyorsunuz ama aşk hissi yok.  Bir de o dönemler  işte şey diyorlar benim oğlum büyüyünce evlenecek falan.  Yani şimdi bakıyorum bir erkeğe mesela tabii ki şey değil bunu cinsellik olarak değil.  Hani bakıyorsunuz erkekten hoşlanıyorsun diyorsun ki  acaba herkes benim gibi de  kız arkadaş da ediniyorlar. Acaba bu normal  bir şey mi?  Yoksa sadece ben mi böyleyim ve o sizin üzerinize bir yük olarak biniyor. Kimseye de anlatamadığınız için içinden  çıkamıyorsunuz ve unutmak istiyorsunuz.

EŞCİNSELLİĞİN KEŞFİ İLE İLK GENÇLİĞİ NASIL YAŞADIN?

 İlkokul ve ortaokulu köyde okudum.  Liseyi Trabzon'un bir ilçesinde 2 yıl yatılı okudum.  Tabii liseye başladığımda bu duygular ve hisler daha da arttı. Artık şey demeye başladım. Evet yani işte ben böyleyim demek ki. Bu değişmeyecek. Lise son sınıfa doğru özellikle bir kadınla hoşlanmıyorum. Bir erkekten hoşlanıyorum. Yavaş yavaş kendimi kabullenmeye başladıkça aslında anlatamamak paylaşamamak. Yani birini sevdiğini sizi birine söyleyememek.  Bir eşinizle dostunuzla arkadaşınızla paylaşamamak.  Üzerinde gerçekten öyle bir yük biniyor ki yani o yükün altında ezilmemek için müthiş bir mücadele veriyorsunuz. Psikolojik olarak kendinizle mücadele veriyorsunuz.  Bazen geceleri ağlıyorsunuz. Yani ben niye böyleyim?  Neden böyleyim neden böyle yaratıldım? Acaba ben cezalandırıldım mı?  Arkadaşların işte o argo konuşmaları, küfürlü konuşmaları insanı sıkıyor, bunaltıyor ama belli etmemeye çalışıyorsunuz.  İşte radyo programcılığına başladım radyoda çalışmaya başladım.  O süreçte şunu hissettim yani ben bunu kimseye söylemeyeceğim.  Yani ben eşcinselim demeyeceğim, eşcinsel değilim de demeyeceğim.  Ben buyum ve böyle yaşayacağım.  Aman biri anlar biri anlamaz falan artık yani hem kendimi tanıdıkça güçlenmeye ama güçlendikçe de aslında üzerimde büyük bir yük taşıdığımı hissetmeye başladım.  9 yıl süren platonik bir aşk yaşadım.  Heteroseksüeldi tabi. Futbolcuydu. Arkadaşımdı çok sevdiğim biriydi.  Arkadaşlık aynı zamanda hemen hemen hep bir aradaydık.  Ama asla hissettirmedim ve belli etmedim. Çok iyi bir arkadaştı.  Top oynardık beraber hatta benim onun maçlarını yönettiğim zamanlar oldu.  Çok keyifliydi güzeldi ama çok acıydı. Çoğu zaman aslında ölmek istedim. Hani ağlayarak uyuyup sabah uyanmamak. Özellikle ablamı kaybettiğimde keşke ben ölseydim dedim. Ben şunu düşünüyordum aileme layık değilim.  Ben bu aileyi haketmiyorum  diye çok düşündüm çok ağladım. Çoğu gece aslında sabah uyanmamak istedim.

DİNÇDAĞ: "BİZİM ‘İBNE’ BİR FUTBOLCUMUZ YOKTU"

Hiç unutmuyorum dedemden kalma çok güzel bir radyomuz vardı.  Ağabeyimle sürekli orada maç dinlerdik.  Hatta babam işe gidecek evde uyuduğu zamanlarda ben gece maçları gizli gizli dinliyordum. Radyoyu götürüyordum yatağımı orada dinliyordum. Spikerlerin maç anlatımı çok hoşuma gidiyordu.  Zaten sabahtan akşama kadar mahalle arasında top oynuyoruz, arkadaşlarla futbol oynuyoruz. Futbolu çok seviyorum ve futbolcu olmak istiyorum. Hep böyle bir hayale yaşadım ve büyüdüm ve bunları aslında gerçekleştirmek istedim. Ben lisedeyken işten özellikle 18 yaşına kadar futbol oynadım. Daha sonra bel fıtığı rahatsızlığı geçirdim. Ondan sonra korktum.  Yani çok hırslı adam çok süratliydim çok hızlı koşardım.  İyiydim yani hatta hakem niye başladığım yıl halı sahada maç yaparken kardan eşofmanlı bir adam geldi ve bana dedi ki hangi takımda oynuyorsun.  Ben de dedim ki işte Trabzon'da şu takımda oynuyorum. Şimdi onun ismini vermeyeyim belki onlar der ki bizde oynamadı.  Bizim çok özür diliyorum böyle tırnak içerisinde "ibne bir futbolcumuz yoktu" derler belki. Orada oynuyordum dedim ama şu anda hakemliğe başladım. Bana dedi ki yarın saat bir buçukta Trabzonspor tesislerine gel.  Demek ki altyapıda bir hocaydı. Ben gitmedim hakem olacağım dedim. Belki yol gösteren akıl veren birisi olsaydı gidecektim. Beni beğendiyse demek ki futbolcu olarak bir şeyler vardı.

HAKEMLİK YOLCULUĞUN NASIL BAŞLADI?

 Bizim Trabzon Merkez'de oturduğumuz apartmanda bir abi oturuyordu. Kendisi futbol hakemiydi.  Son yıllarıydı artık bırakacaktı.  Ona sordum işte. Ben lise sondayım işte o dönem ise bitmek üzere işte hakem olmak istiyorum dedim. Ne yapmalıyım? Hakemler Derneği var dilekçe ile oraya başvuracaksın dedi.  Ben de dilekçeyi yazdım.  1995 yılında başvurdum. Kursa katıldım başarılı oldum.  1996’nın 6. ayında da lisanslı hakem oldum.  Çok Sevdim. 14 yıl aralıksız severek de yaptım.

ASKERLİKTE RAPOR ALMA SÜRECİNDE YAŞADIKLARIN NELER?

 Ben 32 yaşına kadar askerden kaçtım.  Beni ara sıra soruyorlardı.  2008 yılında artık gitmem gerektiği ve ne yapmalıyım da gitmemeliyim  veya ne yaparsam askerlik yapmam. Ya askerlik ettiğim yerde oradaki insanlar benim eşcinsel olduğumu öğrenirse  neler yaşarım?  İşte duyuyorduk pembe tezkere verdiler. Hatta ailesini arıyor komutanlar işte oğlunuz böyle gelin alın diyerek.  Acaba aileme giderse bu haber ne yaparım? Böyle şeylerde vardı hep büyük korkular.  Bir de o kadar çok erkeğin içerisinde ve ben çok temiz ve titiz biri olduğum için sevmiyordum, istemiyordum.  Yani o kıyafetleri yiyince sanki mezarın içine girecekmişim gibi geliyordu bana.  2008 yılında son kağıtlar geldi artık gitmem gerektiği yönünde çünkü artık Hakemler Derneği' ne de yazı geldi askere gitmesi gerekiyor diye. Bir arkadaşım vardı yani dedim işte böyle böyle ne yapmalıyım?  O da benim bir arkadaşım var subay ona soralım dedi. Sordu ve demiş ki herhangi bir hastalığı yoksa yani kalp böbrek gözlerinde sorun yoksa sadece eşcinsel olduğunu söylerse raporu verirler dedi. Ben de Trabzon'daki şubeye gittiğimde oradaki doktor bana herhangi bir rahatsızlığın var mı dedi. Ben de eşcinsel olduğumu söyledim ve beni Erzincan Askeri Hastanesi'ne sevk etti. Ben de oraya gittim ve gittiğimde doktor bana biz rapor veremiyoruz dedi. Aslında veriyorlar ama biz veremiyoruz dedi.  Askere gideceksin birliğindeki doktor seni sevk edecek ve o rapor verecek. Büyük bir sıkıntı benim için ve gitmedim.  O zaman sizden bir hastane CD bir hastane fotoğraf istiyor,  bir hastane sevgilinizle veya partnerinizle sizi istiyor. Onlar yok ne yapacağım falan diye düşünürken  ve öyle rapor veriyorlardı.  Ama benim herhalde çekecek çilem vardı oradaki vermedi.  Bana askere gitmem gerektiğini söyledi. Sivas'a gittim ve Sivas'a giderken hep şey düşündüm otobüs kaza geçirse de geri dönsem. Gittim ve koğuşta yattım, uyuyamıyorum. Yani boğuluyorum. 16 erkeğin içerisinde ve ranzalarda yatmak bana mezar gibi geliyordu. Kabus gibiydi. O gece de aslında ölmek istedim sabah uyanmamak istedim. Sabah olduğunda beni hastaneye götürdüler. Hastanedeki doktorda teğmendi sanırım çok ilgilendi. Gerçekten çok ilgilendi onun hakkını da yiyemem.  Beni hastanede bir hafta yatırdı.  Daha sonra bana 1 ay hava değişimi verdi.  1 ay hava değişiminden sonra beni Ankara GATA'ya sevk etti. Zaten kabus ondan sonra başladı. GATA'ya gittiğimde bana zaten direkt şey dedi doktor senin komutanının bize kıta anket formu yazması lazım. Biz sana böyle rapor veremeyiz. Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Tekrar Sivas'a gitmek istemiyordum çünkü hastaneden çıkarken verdikleri kağıdı oradaki askerler gördü. Çünkü sekreterlikte askerler çalışıyor. Eşcinsel olduğumu herkes öğrendi. Ben Sivas'taki doktorumu aradım dedim böyle böyle sinirden ağlıyorum. Ben intihar edeceğim dedim gelmeyeceğim.  Sakın yapma lütfen gel ben elimden geleni yapacağım dedi. Hayır dedim gelmeyeceğim ve dışarıda bir kafede oturdum. Orada Sivas'ta yatarken yine bir arkadaş vardı onunla tanışmıştım. O da Ankara GATA'ya tedavi için gelmişti. Onun farklı bir hastalığı vardı. Kafede otururken intihar mektubu yazdım. Eczaneden bir kutu da ilaç aldım. Belki de bunları ailem izlerken ilk defa duyacak. Mektubun altına da bunun bütün sorumlusunun Ankara GATA olduğumu yazdım. O arkadaş beni aradı tesadüfen dedi neredesin?  O da hava değişimine memleketine gidecekti. Dedim böyle böyle kafedeyim ve ağlamaklı bir ses tonu ile konuştum. Neyin var dedi. Hiç intihar edeceğim dedim ve hemen yanıma geldi. O hapların hepsini zorla benden aldı. O mektubu alıp yırttı ve dedi ki seninle beraber Samsun'a gidiyoruz. Samsunluydu arkadaşım kulakları çınlasın buradan ona selam ediyorum.  Bir iki gün Samsun'da kaldık ve bana şey dedi.  Gidiyoruz ve genelkurmaya şikayet dilekçesi yazacağız. O fikri de o bana verdi ve genelkurmaya yaşanan süreci anlatan bir mektup yazdım.  Samsun'a gittim ve orada doktorum beni bir yazı yazarak bir çavuş ve onbaşına zimmetledi. Yani bunun başına bir şey gelirse sorumlusu sizlersiniz. Bir hafta yine koğuşta kaldım ve kabus gibiydi. 41 derece ateşle gece hastaneye kaldırdılar. Doktorum tabii onlara fırça attı iz buna ne yaptınız da böyle oldu diye. Bir hafta hastanede kaldım ve tekrar beni GATA'ya sevk etti. Gittiğimde o doktorlar ve Levent Bey hiç unutmuyorum adını ve dedi ki bizi şikayet eden kişi geldi. Böyle gülerek ve dedi ki ben sana rapor vermiyorum.  Başhekimliğe gittim hüngür hüngür ağlıyorum ama anlatamıyorum ve o sırada bir albay geldi. Başhekimmiş tabii ben daha sonradan öğrendim ve beni odasına aldı. Neyin var dedi anlat dedi ama anlatamıyorum bana su verdi su içtim ve anlattım. Hemen Levent Bey'i aradı ve Levent Bey bu çocuğu yatırıyorsun ve gerekirse raporunu ben imzalıyorum dedi. 12 gün orada kaldım ve 12 gün sonra raporu aldım. O albaya teşekkür ettim ve üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi hissettim. Ama beni aslında neler bekliyormuş haberim yokmuş.

HAKEMLİK YAPTIĞIN SÜREDE SENDEN BİR BELGE İSTENİYOR. O SÜRECİ BİZE ANLATIR MISIN?

Askerden döndükten sonra askere bir ilişiğim olmadığına dair benden bir yazı istediler. Ben de askeriyeden aldığım yazıyı onlara verdim dosyama koydular ve hakemliğe başladım. 2 ay devam ettim. Daha sonra bana görev vermemeye başladılar. İl Hakem Kurulu'ndaki yetkili kişi bir gün bana telefon açtı ve dedi ki Halil İbrahim sen askerlik yapmadığın için sen hakemlik yapamıyorsun artık. Gittim görüştüm kendileriyle ve hocam dedim ki sağlık sorunu değil benimki yani ben hakemlik yapabilirim. Talimat böyle dedi hakemlik yapamazsın. Daha sonra uzman bölge sorumlusuna dedim ki hocam dedim Benim durumum böyle böyle eşcinsel olduğum için ben askerlik yapmadım ve sağlık sorunu değil benimki dedim. O da yetkililerle görüşüyor ve beni arıyor sen hakemliğe devam edebilirsin bir sorun yok. Ama maalesef ki yine yerel yöneticiler bana görev vermiyor. Daha sonra genel merkeze yazıyorlar federasyona, federasyondan yazı geliyor hakemlik yapamaz diye.  Ben çok sevdiğim 14 yılımı verdiğim hakemliğim 2009 yılının mayıs ayında elimden alındı. Daha sonra ben 11 mayıs 2009 yılında Futbol Federasyonu'na detaylı bir dilekçe yazdım. Hakemlik haklarımın iadesi için ve sorunumu sağlık sıkıntısı olmadığını, ben eşcinsel olduğum için rapor aldığımı söyledim. Hatta yerel yöneticiler Trabzon'da birkaç doktora gösterdiler raporumu doktorlar dedi ki hayır hakemlik yapabilir bir sorun yok. Ona rağmen bana hakemlik yaptırmadılar.

"ÜZERİMDE AĞRI DAĞI GİBİ BİR YÜK TAŞIYORDUM VE ONDAN KURTULDUM"

 Keyfi olarak görevimi elimden alamazsınız diyerek Futbol Federasyonu'na dilekçe yazdım. 11 Mayıs 2009 yılında dilekçemi yazdım.  13 Mayıs 2009 yılında radyoda program yaparken arkadaşım beni aradı ve dedi ki Halil İbrahim Fanatik gazetesinde bir haber var. Ben de internete girdim haberi okudum ve başımdan aşağı kaynar sular döküldü. İşte "gay hakemin düdük mücadelesi" diye bir haber. Federasyon da hakem İşleri Müdürlüğü'ne yazmış olduğun dilekçemi orada çalışan müdür açıp okuyor ve "futbolda eşcinsel hakem bomba haber" diyerek orada gazetecilere servis yapıyor. Şok oldum gördüğüm anda ne yapacağımı bilemedim. Boşluğa düşmüş gibi hissediyorsunuz. O sırada ailem bilmiyor çevren bilmiyor çalıştığım radyo hiç kimse bilmiyor. Belki çevrede tahmin edenler oluyordur ama benim söylediğim bir şey değil ve kimse bilmiyor. Bizim dernek genel merkezinin avukatı vardı. Onu aradım. Dedim hocam böyle böyle bir şey oldu anlattım ve o da onunla dalga geçtiğimi düşündü. Daha sonra haberi O da okuyunca tamam dedi ve bana istersen İstanbul'a gel dedi. Çünkü basın beni sürekli arıyor bütün ulusal gazeteler televizyonlar röportaj yapmak için beni arıyorlar. Ben de şey dedim en sonunda o ben değilim başkası. Ne yapacağımı bilemediğim için o ben değilim dedim. Daha sonra avukatımla konuştum ve sen İstanbul'a gel benim numaramı ver basına beni arasınlar dedi. Annem ve kız kardeşime klasman için yani torpil için Türkiye'de torpilsiz hiçbir şey yapılmıyor. İstanbul'a gideceğim dedim ve valizimi hazırladım. Ama yemek masasında otururken anneme bakamıyorum. Çünkü annemi kaybedeceğim korkusu yüzünden gözlerine bakamadım ve onlarla vedalaşıp evden çıktım. İstanbul'a geldim ve bir arkadaşım beni misafir etti. Ertesi gün avukatımla görüştüm neler yapabiliriz diye konuştuk. Arkadaşımla buluştuğumuzda beni otobüsten aldığında ona söyledim ve olabilir hocam ne var bunda dedi. Hiç sorun değil hocam dedi ve beni evine aldı. Bir boşluktayım yani televizyonlar sürekli arıyor acaba programa çıksak mı? Çünkü öyle bir hale getirdiler ki artık Trabzon'a gidecekler ailemi rahatsız edecekler mutlaka bulurlardı ailemi. Onları rahatsız etmesinler diye biz bir karar aldık ve o zamanın Telegol programına çıkmaya karar verdik. Ama o karar benim için artık ya öleceğim ya da tekrardan dirileceğini kararıydı. Çünkü ailemin, çevrenin ve toplumun ne tepki vereceğini bilmiyorum. Programa çıktım ve programdan sonraki o gece çok karanlıktı. O gece arkadaşıma geldim ve şöyle düşündüm bir tünele giriyorsunuz ve ışık yok. Beyniniz tamamen boşalmış ve hiçbir şey yok beyninizde. Artık ne bekliyorum, ne yapacağım hiçbir şey yok hiçbir şey bilmiyorum. Ne yapacağım diyorum kendi kendime odada telefonumu kapattım ve ağlıyorum. Allah'ım ben ne yapacağım ne olur bana bir yol göster. Çünkü arkadaşım da ne anlatabilir bana o da ilk kez böyle bir şeyle karşılaşıyor. Gece geç saatlerde telefonumu açtığımda kız kardeşim aradı. Bana annemin çok kötü olduğunu ağladığını ve onunla konuşmam gerektiğini söyledi. Annemle konuştuğumda dedim ki anne ben kötü bir şey yapmadım. Dedi ki oğlum kim ne derse desin, ne söylerse söylesin sen benim evladımsın ne olur bizi bırakma dedi. Ben onlar beni bırakır korkusu yaşarken tam aksine onlar da benimle aynı korkuyu yaşıyorlar. Annemin bu söylediği beni hem rahatlattı hem de üzdü. Çünkü annemi üzdüğüm için çok üzüldüm. Şöyle bir şey de yaşadım ben o programdan sonra üzerimde ben Ağrı dağı gibi bir yük taşımışım. Ondan kurtuldum. Bir hafta Abim ve babam aradı onların telefonlarına bakmadım. Daha sonra arkadaşın telefona cevap verdi ve dedi ki ‘’Mehmet amca, Halil İbrahim hocanın morali çok bozuk canı sıkkın o yüzden telefonlara şuan bakamıyor. ‘’Babam aynen şunu söyledi ve ben çok tuhaf oldum. ‘’Onun canını sıkanların bende canını sıkacağım’’ demişti. Ben hala söylüyorum o tarihten sonra babanla biz çok farklı olduk. Benim için babam koca bir çınar. O benim şu anda tek dayanağım zaten.

"FUTBOL VE EŞCİNSELLİK HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUN?"

Futbol çok özür diliyorum cinsel uzuvlarla oynanmıyor. Futbol ayak, kafa, beyin ve vücutla oynanıyor. Ülkemizdeki maalesef kadın futboluna da bakış yani pardon kadın futbol da yanlış bir ifade futbol futboldur. Bunu kadınlar da oynar. Kadınların oynadığı oyuna da karşı çıkıyorlar. Kadınlar ne anlar futboldan diyerek karşı çıkıyorlar. Bir milletvekili vardı o dönem ona bir soru soruldu eşcinsel falan diye eşcinsel hakemlik yapamaz dedi. Eşcinsel denince akla sadece cinsellik mi geliyor. Ben bunu anlamakta zorlanıyorum. Eşcinsel bir hakem sahaya çıktığı zaman o da düdük çalıyor veya bayrak kaldırıyor, kuralları uyguluyor. Futbolun kadını, erkeği, eşcinseli yoktur veya sporun hiç fark etmiyor. Yapılan araştırmalarda dünya genelinde en çok eşcinsellerin biseksüellerin futbolda olduğunu, spor branşların da olduğunu zaten herkes biliyor. Türkiye'de yok mu tabii ki var çok var. Ama dediğiniz gibi işte eşcinsel olduğunu söylerse eyvah. Ne kadar iyi bir futbolcu olursa olsun futbolu biter. Almanya'da bir milli futbolcu futbolu bıraktıktan sonra eşcinsel olduğunu açıkladı. Hakem camiasında olsun futbol camiasında olsun Hatta daha çok Eski dönemlerde bir Başkanla futbolcusu Türkiye'de bilinen bir şey aşk yaşıyorlardı tabii bunu kimse bilmiyordu. ama sahaya çıktığında hepsi  maço hepsi erkek tırnak içerisinde ama ben sahaya eşcinsel olarak hakem forması giyip sahaya çıktığında hakemlik yapamıyorum.

"NEREYE GİTSEM KAPILAR KAPATILIYORDU"

2010 yılından bu yıla kadar abartısız söylüyorum 150'ye yakın iş başvurusu yaptım. Çoğu zaten geri dönüş yapmadı. Ama birebir yüz yüze bir kadın arkadaşla görüşmüştüm. Büyük bir kafe ve orada futbol maçları da izleniyor. Ertesi gün tekrar ikinci kez görüşmeye çağırdığında patronlarla ben durumu görüştüm. Ancak siz eşcinsel hakem olarak tanıdığınız için burada da çok futbol izlendiği için erkek izleyiciler sizi  tanırlar ve problem  yaşayabiliriz diye patronları kabul etmemiş. Yine bir kafe eşcinsel bir arkadaşın işlettiği bir kafe aşçısı vardı aşçısı da benim arkadaşımdı. Aşçısı dedi ki Halil İbrahim benim yanında biraz çalışsın bulaşık yıkasın harçlığını çıkarsın. Ama olmaz dedi onu müşteriler tanır eşcinsel olduğunu anlarlar. Düşünebiliyor musunuz bunu söyleyen bir eşcinsel. Yine bir gece kulübünde 2 ay kasiyerlik yaptım. Daha sonra bana mesajlar geliyordu işte tehditler Türkiye'de çalışamazsın, ülkeyi terk et diye. O gece kulübünde çalışırken bir gece İstiklal'de yolumu kesti birileri ve beni ara sokağa çektiler. Biz sana söylemedik mi bu ülkede çalışmayacaksın, terk et falan diye. Ben de dedim ki ne yapacaksınız şimdi yapın eğer yapmazsanız daha güçlü bir şekilde mücadele edeceğim. Sen kendini düşünmüyorsan aileni düşün dediler ve o zaman tabii her şey bitti. Ben ölürüm, mücadele ederim, kavga ederim hiç önemli değil ama ailem söz konusu olunca akan sular durur. Sırf ailem İçinden bir bahane bularak o işten ayrılmak zorunda kaldım. Bana şey dedi patron hani iş arıyordun neden ayrılıyorsun diye ama bana biz gerekirse iş yerini de basarız dediler.

‘’HAYALİM MERKEZ HAKEM KURULU BAŞKANI OLMAK’’

Annemin ölümünden sonra kanser olduğumu öğrendim. Aslında bir nevi mutlu oldum çünkü annemin yaşadıklarını yaşıyorum hissediyorum o neler yaşamış. Bir nevi onun acılarını sanki paylaşmış gibi oldum. Ama atlattım çok iyiyim şu anda onu da yendim. Benim hayalim bu ülkede Merkez Hakem Kurulu Başkanı olmak. Türk hakemliğini yönetmek. Çünkü benim projelerim var ve ben 2 yıl öncesinde açıkladım ve medyada bu konuşuldu. Ben bu ülkede milletvekili olmak istiyorum. Ben hep şunu söylüyorum. Hiçbir şeyden korkmayın. Ben hayatım boyunca korkularımın üstüne gittim korkularınızdan kaçarsanız bir gün o korkular sizi esir alır ve ömür boyu korkak olarak yaşarsınız.
 

Editör: TE Bilişim