Engin Okuducu yazdı:
Toplumsal güven her geçen gün biraz daha eriyor. Tereddüt, umutları kemiriyor. Barış kapısını aralamak için diyalog şart; bunu hepimiz biliyoruz ama bir türlü adım atamıyoruz.
Milli Dayanışma, kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çalışıyor, didiniyor. Farklı kurumlarla, partilerle, toplum kesimleriyle görüşmeler sürüyor. Ama asıl mesele şu: Abdullah Öcalan'la doğrudan temas.
Komisyon tam da burada takılıp kalmış durumda. Net bir irade göremiyoruz, ortada bir belirsizlik var.
Yıllardır süregelen aynı argüman, Sorunun gerçek muhatabını dışlayarak çözüm arayışı. Devlet içinde farklı sesler, kısa süren diyaloglar, yarım kalan süreçler...
Her seferinde toplumdaki güven biraz daha
sarsıldı. "Teröristle görüşülmez" mantığı sorunu çözmedi, derinleştirdi. Artık bu kısır döngüyü kırmak gerekiyor.
Barış istiyorsak, diyalog kaçınılmaz.
Komisyon'un tereddüdü sürecin önündeki en büyük engel haline geldi. Görüşmelerin uzaması, somut adımların atılmaması sadece zamanı değil, insanların sabrını da tüketiyor. Her geçen gün, dış müdahalelere daha fazla zemin hazırlıyor.
Toplumun farklı kesimleri, siyasetçiler, sivil toplum vb. defalarca söyledi: Gerçek çözüm, sorunun gerçek muhatabıyla doğrudan konuşmaktan geçer. Komisyon'un görevi politik risk hesapları yapmak değil, çözüm iradesini ortaya koymak.
Eğer samimiyetle barış istiyorsak, Öcalan'la görüşmek bir tercih değil, zorunluluk. Bu görüşme bir lütuf değil, demokratik siyasetin gereği. Oyalamanın, ertelemenin kimseye faydası yok. Halkın sabrı tükeniyor, süreç giderek zayıflıyor.Zaman daralıyor. Komisyon, Öcalan'la doğrudan diyalog kurarak bu
sürece yeni bir soluk getirmeli. Barışın yolu açık, adresi belli: Gerçek diyalog, kalıcı çözümün tek anahtarı.