Kayıp Tribünden Metin Bayki yazdı


Amedspor uzun zamandır ilk kez taraftarla, halkla ve kendi hafızasıyla yeniden bağ kurmaya çalışıyor. Yeni yönetimin dili, yaklaşımı, altyapıya dair attığı adımlar Amedsporlulara gerçek bir heyecan veriyor. Bu, boş bir iyimserlik değil. İnsanlar kendini yeniden bu kulübün parçası gibi hissetmeye başladı. Bu çok kıymetli.

Ama futbol, sadece doğru niyetle yürümüyor.

Futbol, doğru zamanda doğru reaksiyon gerektiren acımasız bir alan.

Amedspor’ın 2-1 galip ayrıldığı Erokspor maçında Tahir Elçi pankartı açıldı
Amedspor’ın 2-1 galip ayrıldığı Erokspor maçında Tahir Elçi pankartı açıldı
İçeriği Görüntüle

Bugün Amedspor’un elinde bu lig için çok özel, çok zor bulunan iki futbolcu var. Gol yükünü sırtlayan, oyunu değiştiren, Süper Lig seviyesinde isimler. Bu oyuncular sadece bu sezonun değil, Süper Lig’e çıkılması halinde yarının da ana omurgası. Herkes bunun farkında. Rakipler de, menajerler de, piyasadaki herkes de.

O yüzden son dönemde yaşananlar tesadüf değil.

Transfer dedikoduları, kamuoyuna yansıyan tartışmalar, teknik direktör–oyuncu gerilimleri… Bunların hiçbiri tek başına okunamaz. Bu bir zincir. Ve zincirin ilk halkası sahada değil, iletişimde oluştu.

Sinan Kaloğlu’nun daha ilk dönemlerde Diagne için kullandığı “Balotelli’den daha akıllı”, “mesafeli” gibi ifadeler, iyi niyetli olsa bile etiketleyici bir dildi. Kariyeri olan, kendini kanıtlama derdi olmayan bir oyuncu için bu dil, üstten kurulan bir ilişki olarak algılanır. Diagne bunu sahada tartışmaya çevirmedi, içine attı ve performansla cevap verdi. Gol attı, takımın yükünü sırtladı.

Ama bazı şeyler içe atıldıkça kaybolmaz, birikir.

Sonra o Instagram paylaşımı geldi. Yabancı oyuncuların nasıl kullanıldığına, nasıl değersizleştirildiğine dair satırlar… Bu bir motivasyon yazısı değildi. Birikmiş bir rahatsızlığın dışa vurumuydu. Ardından transfer söylentileri çıktı. Ve bu söylentiler havada kalmadı; Antalyaspor uçağı Diyarbakır’a indi. Somut, ciddi teklifler vardı. Ama Diagne gitmedi. Parayı da, Süper Lig’i de elinin tersiyle itti. “Söz verdim, kalıyorum” dedi.

Bu, aidiyet meselesidir.

Tam da bu noktada yaşanan saha içi gerilim, yani son dakikalarda oyundan alınma meselesi, tek başına bir değişiklik değil; biriken her şeyin patlamasıydı. Üstelik burada sadece bir oyuncunun egosundan değil, sportif akıldan da söz ediyoruz. Diagne gibi bir oyuncu, son dakikalarda sadece gol tehdidi değildir. Top tutar, faul alır, rakibi geri iter, oyunun kontrolünü sağlar. Kritik anlarda onu oyundan almak, skoru değil oyunu riske atar.

Aynı şey Dia Saba için de geçerli. Bu ligde böyle bir 10 numara bulmak kolay değil. Oyun aklı olan, bağlantı kuran, skora dokunan bir oyuncu. Ama doğru sistemde, doğru anlarda kullanılmazsa bu tip oyuncular kaybolmaz; kulüp onları kaybeder. Bu bir tercih değil, doğrudan bir sportif kayıptır.

Buradaki asıl mesele kişiler değil, tercihlerdir.

Yeni yönetimin belki de en büyük hatası, önceki yönetimin seçtiği teknik direktörü “bizim de haberimiz vardı, birlikte seçtik” diyerek sahiplenmesi oldu. Yeni bir yönetim, yeni bir vizyon ve yeni bir hedef varsa, teknik akıl da en baştan netleşmeliydi. Bu yapılmadığında sorumluluk muğlaklaştı, hatalar normalleşti ve bugün yaşanan gerilimler kaçınılmaz hale geldi.

Şu çok net:

Bu yaşananlar Amedspor’un menfaatine değil.

Aksine, Amedspor’un en değerli futbolcularını koparmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor.

Yeni yönetim doğru bir yolda yürüyor. Ama futbolda bazı durumlar vardır ki “kaos büyümesin” diye beklemek, kaosu büyütür. Erken, net ve sakin bir reaksiyon kaos yaratmaz; kaosu önler. Bugün küçük görünen bir sorun, yarın şampiyonluk yolunu tıkayan bir kırılmaya dönüşebilir.

Bu bir karşı duruş yazısı değil.

Bu, kulübünü sevenlerin uyarısıdır.

Amedspor doğru yolda.

Ama doğru yolda yürürken ayağına dolanan taşı zamanında kenara atmazsan, yolun güzelliği ve doğruluğu kurtarmaz.