Gazete Emek-Hrant Dink’in katledilmesinin üzerinden tam 15 yıl geçti. 15 yıl önce bugün genel yayın yönetmenliğini yaptığı Agos önünde arkasından gelen 17 yaşındaki Ogün Samast tarafından öldürüldüğünde tarih 19 Ocak 2007’yi gösteriyordu.

2007’de açılan davada karar ancak 2021 yılında çıktı. İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, 26 Mart 2021’de davayı karara bağladı. 78 sanıklı davada, 2 ağırlaştırılmış müebbet, 2 müebbet hapis ve çeşitli oranlarda hapis cezası olmak üzere toplam 26 sanık hakkında mahkumiyet kararı verildi. Mahkeme, 14 Temmuz 2021’de açıkladığı gerekçeli kararında, cinayetin “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından mensupları eliyle” yapıldığını ileri sürdü.

Dink ailesi karar sonrası şunları söylüyordu: “Bugün verilen karar bu hakikatten oldukça uzak. Maalesef, bugün de Hrant Dink’in hedef gösterildiği ve cinayetin işlendiği yıllarda hakim olan iklim ve ideolojinin benzeri hakim.”

Ali Kemal Özcan'dan 'İmralı' yorumu: "Sadece Öcalan, Demirtaş’ın canını kurtarabilir"

"KARARIN BİR KARŞILIĞI YOK"

Evrensel Gazetesi'nden Özlem Songül Albayoğlu ve Gözde Tüzer'e konuşan 

Danzikyan, avukatların kapsamlı bir itiraz dilekçesi sunduğunu ve çıkan karara itiraz ettiğini belirterek verilen cezalar ve soruşturmanın gereğince sürdürülmediği gerekçesiyle istinaf mahkemesine başvurduklarını söyledi.

“Daha açık konuşacak olursak mahkemenin ne yazık ki Dink’in hedef haline getirildiğini, yeterince soruşturmadığını ayrıca da böyle bir eylem olacağının bilinmesine rağmen Trabzon’daki grubun dağıtılmaması gibi eksikliklerle ilgili ayrı itirazlarda bulundu ve kapsamlı dilekçesini karar çıktıktan sonra sundu.” diyen Danzikyan, Dink ailesinin avukatlarının ve Hrant’ın Arkadaşlarının bu kararı kabul etmediğini söyledi.

Danzikyan ayrıca “Dink davasında adalet talebi yürütenler açısından bu kabul edilir bir karar olmadı. Hrant Dink’in ideallerini savunanlar ve inananlar açısından bu kararın bir karşılığı yok.” dedi.

"SİYASİ İKTİDAR HEDEF GÖSTERMEKTEN ÇEKİNMİYOR"

Hrant’ı ölüme götüren uzunca bir süreç vardı ve bu süreçte hedef gösterilmiş, nefret söyleminin hedefi olmuştu. Ve maalesef bugün de benzer ırkçı saldırılarla ya da onlarca nefret söylemi ile karşı karşıya kalıyoruz. Peki o günden bugüne ne değişti? Danzikyan’a göre “Ne yazık ki çok bir şey değişmedi” Siyasi iktidarın kendine muhalif gördüğü birçok kişiyi hedef olarak göstermekten çekinmediğini anlatan Danzikyan şöyle dedi: “İster hapiste olsun ister dışarıda. Osman Kavala için edilen laflar ortada. Hapse atılmış tek başına bir insan için hâlâ karalama kampanyası yürütüyorlar. Kendi siyasi rakipleri için ister; HDP ister CHP olsun; karalama kampanyası yürütüyorlar. Zaten Demirtaş için, halk savunucuları için söylenenler ortada.”  

HRANT'IN SÖZLERİNDEN, DÜŞÜNCELERİNDEN, İDEALLERİNDEN EKSİK BİR 15 YIL

Bu seneki Hrant Dink anmasının sloganı ise “15 yıl eksik”. 15 yılda Türkiye’de ne eksildi ve ne yaşandı? Danzikyan “Bu 15 yılda neyin eksik kaldığını bence Türkiye kendine sormalı. Umarım Türkiye de bununla yüzleşir.” dedi ve Türkiye’nin Hrant’sız 15 eksik yıl geçirdiğini aktardı. Danzikyan “Hrant’ın sözlerinden, düşüncelerinden, ideallerinden eksik bir 15 yıl geçti” dedi.

Meral Akşener’den İmralı ve Demirtaş açıklaması: Sakın ha, sakın ha

BİR NORMALLEŞME İHTİMALİ VARSA BİZ BUNU DESTEKLERİZ

Türkiye - Ermenistan ilişkilerinde de “normalleşme süreci”ne girildi. Geçtiğimiz 14 Ocak’ta iki ülkenin özel temsilcileri ilişkilerin normalleşmesi konusunu ele almak üzere, Rusya’nın başkenti Moskova’da bir araya geldi. Toplantı sonrası “Tam normalleşme hedefiyle ön şartsız sürdürülecek” denildi. Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ve Ermenistan’ın ilişkilerin tam normalleşmesini hedefleyen müzakereleri ön şart olmadan sürdürme konusunda mutabık kaldıklarını bildirdi.

Danzikyan cuma günü Moskova’da yapılan görüşmenin olumlu geçtiğinin söylenebileceğini bunun da anlaşmanın kağıt üzerinde kalmayacağının göstergesi olduğunu aktardı. Danzikyan “AKP’ye muhalif olmak her şeyiyle muhalifliği gerektirmemeli.” dedi ve kim olursa olsun Türkiye-Ermenistan arasında bir yakınlaşma olursa bunu destekleyeceklerini belirtti.

"İLİŞKİLERİN SAĞLANMASI BİLE KAZANIMDIR"

Danzikyan Türkiye-Ermenistan ilişkilerine dairse şunları söyledi: “AKP’nin antidemokratik uygulamalar yürütüyor olması Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde de normalleşme sürecini kaldırıp çöpe atmamızı gerektirmez. Bir normalleşme ihtimali varsa biz bunu destekleriz. Desteklemeliyiz de. Bence Türk halkı da bunu yapmalı çünkü kapalı bir sınır var. O kapalı sınırın açılması, iki halkın daha rahat gidip gelmesi, diyolog kurması talebine kimsenin karşı çıkacağını sanmıyorum. Tabii süreç nereye gider bilemeyiz. İlerleyen zamanlarda ya Ermenistan ya Türkiye bir engel koyar ve süreç engellenebilir. Bu da mümkün ama bunu sadece bir ihtimal olarak görebiliriz. Türkiye ve Ermenistan arasında diplomatik ilişkilerin kurulması hayali vardı ve diplomatik ilişkinin kurulması bile bir gelişmedir. Türkiye-Yunanistan arasında sorunlar bitti mi, bitmedi ama her şey diplomasiyle çözülebiliyor. Türkiye’de Yunanistan Büyükelçiliği var, Yunanistan’da Türkiye Büyükelçiliği var. Bir sıkıntı olsa bile buralarda sorun çözecek mekanizmalar var. Dolayısıyla en azından bunun sağlanması bile bir kazanımdır.”

HRANT DİNK ÖNERGESİ REDDEDİLDİ 

Genel Kurul’da Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç tarafından Hrant Dink cinayetinin tüm yönleriyle araştırılması amacıyla verdiği Meclis araştırma önergesi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.

Önerge görüşmelerinde söz alan HDP Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan, “Hrant Dink benim gibi Malatyalıydı ve Hrant Dink, içinde doğduğu fakir evde kolu kanadı kırılmış bir halkın evladı olarak bu dünyaya geldi. Hrant Dink, yaşadığı Malatya'da halkından geride kalanlardan büyük felaketi öğrendi, dedelerinin, ninelerinin yaşadığı büyük felaketi öğrendi. Bu yetmemiş gibi yeni felaketlerle de Ermeni halkı yüz yüze kaldı; varlık vergisini öğrendi Hrant Dink, 6-7 Eylül 1955 pogromunu öğrendi” dedi.

"DEVLETİN BÜTÜN VARLIĞIYLA KATLEDİLDİ"

Hrant Dink’in Türkiye ve Ermeni halkının hikâyesini ve yaşadığı acıları Türkiye halklarına Türkçe olarak anlatmaya karar verdiğini aktaran Paylan, “Bunun için de bıçak sırtında olan bir yolu tercih etti. Hrant Dink etkiliydi ve dokunduğu herkesi barışa ve adalete ikna ediyordu. Bunun için de tehlikeli görüldü, müesses nizamın zebanileri Hrant Dink'i bir tehdit olarak görüyordu ve organize bir şekilde medyada Hrant Dink'le ilgili nefret söylemleri organize edildi. Aynı zamanda devreye sokulan yargı da ‘Hrant Dink'in Türklüğe hakaret ettiği’ iddiasıyla Hrant Dink'e bir yafta yapıştırmaya çalıştı. Hrant Dink, ırkçı saldırılara maruz kalıyordu ama o günlerde devletin içindeki karanlık Hrant Dink'i susturmaya karar vermişti ve Hrant Dink 19 Ocak 2007 günü organize bir cinayetle, devletin bütün varlığıyla içinde bulunduğu bir cinayetle katledildi” diye konuştu.

"SOYLU BİLDİKLERİNİ YARGIYA ANLATMADI"

Hiçbir zaman devletin içindeki karanlıkla yüzleşilmediğini kaydeden Paylan, “Hrant Dink'i öldür” diyenlerin yargılanmadığını kaydetti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 8 ay önce Dink cinayetinin baş sorumlularından "Erhan Tuncel'i Sedat Peker'le kim ortak yapar?" dediğini hatırlatan Paylan, “İçişleri Bakanı bu kişi- üzerinden sekiz ay geçti hiçbir savcı harekete geçmedi ve Süleyman Soylu bununla ilgili bildiklerini gidip yargıya anlatmadı. Bu bile, Hrant Dink cinayetinin Ankara'nın karanlık dehlizlerinde hâlâ o karanlıkta tutulma iradesinin korunduğunu gösteriyor. Bu ülkenin aydınlarından, bu ülkenin vicdanlı insanlarından Hrant Dink'in katledilmesinin üzerinden on beş yıl geçti ve sevgili Rakel Dink'in Hrant Dink cenazesinde söylediği gibi, bebeklerden katil yaratan karanlıkla yüzleşmenin artık zamanıdır” ifadelerini kullandı.

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da Dink’in davasına 15 yıl boyunca katıldığını belirterek, şunları söyledi: “Ama maalesef bu cinayet Adalet ve Kalkınma Partisinin mutlak iktidarı döneminde planlandı, mutlak iktidarı döneminde gerçekleşti ve mutlak iktidarı döneminde de yargılaması yapıldı; maalesef kirli ilişkiler, organize ilişkiler Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasi ilişkisiyle ortaya çıkarılmadı. Bunun bizzat tanığıyım. İstanbul'da bir operasyon heyeti kurdunuz, operasyon heyeti -isimlerini burada vermeyeceğim ama ne söylediğimi çok iyi biliyorsunuz- o heyet ilk önce 26. Ağır Ceza Mahkemesi olarak Selahattin Demirtaş'a ve Sırrı Süreyya Önder'e ağır cezalar verdi, orada rüştünü ispatladıktan sonra 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nden tayin edildiler.

OPERASYON HEYETİ ORADAN ORAYA

Orada Sözcü gazetesine, Canan Kaftancıoğlu'na, akademisyenlere, Çağdaş Hukukçular Derneği üyelerine ağır cezalar verdiler. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Bu operasyon heyeti 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nden alındı, 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Neden sonra biliyor musunuz, neden sonra? 14. Ağır Ceza Mahkemesi bu cinayette çok önemli olan, MİT mensuplarının dinlenmesine karar vermişti, 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti ama ne yaptınız? 37. Ağır Ceza Mahkemesini siz, Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasi iradesi, bu operasyon heyetini aldınız, 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti yaptınız, aynı adliye içerisinde, 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, meşhur heyet ne yaptı biliyor musunuz?

MİT MENSUPLARINI DİNLEMEKTEN VAZGEÇTİLER

MİT mensuplarının dinlenmesi kararından vazgeçti. Eğer ortak değilseniz bu cinayete, siyasi olarak ortak değilseniz gelin, burada bu yargı operasyonunu neden yaptığınızı, o heyeti 37. Ağır Ceza Mahkemesinden alıp 14. Ağır Ceza Mahkemesine neden gönderdiğinizi, MİT mensuplarını dinleme kararından neden vazgeçtiğini gelin burada açıklayın.”

AKP grubu adına söz alan milletvekili Pakize Mutlu Aydemir, Türkiye’de AKP döneminde faili meçhullerin yaşanmadığını iddia etti. Aydemir, “Önergede bahsedilen olaylar yargının gündemine gelmiş, bağımsız yargı tarafından soruşturulmuş, bir kısım soruşturma da hâlen devam etmektedir” dedi.

MİT SORUSUNA YANIT VERİLMEDİ

CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun ısrarla “MİT mensupları neden dinlenilmekten vazgeçildi?” sorusuna ise yanıt verilmedi.

AKP’li Oya Eronat, “Mecbur mu? Sana mı cevap verecek?”  derken, AKP’li Ramazan Can’da “Dinle, dinle” sözleriyle sorulara engel olmaya çalıştı. Tanrıkulu ısrarla MİT üyelerinin neden dinlenmediğini sordu.

Konuşmasını sürdüren AKP’li Aydemir, “Dink cinayetini gerçekleştiren bazı kamu görevlilerinin eylemi başından sonuna kadar planlayıp icrasının yolunu açtıkları ve denetledikleri, cinayetin işlenmesine nezaret ettiklerini, potansiyel şüphelileri ve eylemi gerçekleştirenleri bildikleri hâlde FETÖ/PDY amaçları doğrultusunda Dink'in öldürülmesini engellemedikleri aksine suça iştirak ettikleri belirtiliyor. Eğer devlet içerisinde çöreklenen illegal yapılar varsa yine bu illegal yapıların hukuki çerçevesinde, zaman içerisinde nasıl ortaya çıkarıldığını ve hukuk önünde hesap verdiklerini unutmamak gerekiyor. Devam eden davayla ilgili bir araştırma komisyonu kurulması da İç Tüzük gereği mümkün değildir” ifadelerini kullandı.

Söz alan HDP Milletvekili Garo Paylan, “Hrant Dink 2005 yılında valiliğe çağrılıp MİT yetkililerince tehdit edildi. Bu yetkililerin mahkeme önüne çıkarılması için karar verildi geçen yıl, bu yıl bu karar kaldırıldı. Bu kararı neden kaldırttınız?” sözlerine AKP’li Aydemir, “ Mücadele ediyoruz, biz bu yapıyla mücadele ediyoruz” dedi.

Paylan, “Bu cinayetin üstü örtülüyor. Üstündeki sis perdesinin kaldırılması için siyasi bir irade gerekir, bunun için bu araştırma önergemizi destekleyin, bu cinayetin üzerindeki sis perdesini hep beraber kaldıralım” diye belirtti.

Yapılan oylama ardından önerge, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.

TGC: TETİKÇİTLERİN ORTAYA ÇIKARILMADIĞI BİR ÜLKEDE YAŞIYORUZ 

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu 19 Ocak 2007 yılında kurucusu olduğu Agos Gazetesi önünde katledilen gazeteci-yazar Hrant Dink’in ölüm yıldönümünde bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

“Agos Gazetesi’nin kurucularından gazeteci-yazar Hrant Dink’in hain bir saldırı sonucu öldürülmesinin 15. yılındayız. Evrensel barışı savunan Hrant Dink’i iki ülke halklarının kardeşlik içinde yaşaması uğruna verdiği mücadeleyle hatırlıyoruz.

TGC Basın Müzesi’nde Öldürülen Gazeteciler Galerisi’nde Hrant Dink ile birlikte 66 gazetecinin fotoğrafları yer alıyor. 66 gazeteci cinayetinin azmettirenlerinin, tetikçilerinin ortaya çıkarılamadığı bir ülkede yaşıyoruz.

Düşündükleri ve yazdıkları nedeniyle gazetecilerin yargılanmasının, gözaltına alınmasının ve tutuklanmasının olağan hale geldiği bir ortamda basın özgürlüğünden söz edemiyoruz. Halkı doğru ve yansız bilgilendirme görevini üstlenmiş meslektaşlarımız, ne yazık ki, hala baskı ve tehditler altında çalışmayı sürdürüyor.

Uzun yıllar Türkiye’de demokrasinin yerleşmesi için uğraş veren Hrant Dink’i hiç unutmayan biz meslektaşları, onun katilleri ve azmettiricileri için açılan davalarda adaletin yerini bulmasını hala bekliyoruz.

Irkçılığın ve ayrımcılığın olmadığı bir toplumda barış içinde yaşamak için medyada nefret söylemini ortadan kaldırmanın hepimizin sorumluluğu olduğunu biliyoruz. Hrant Dink'i ölüm yıldönümünde bir kez daha sevgi ve özlemle anıyoruz.”

15 YILDA NELER YAŞANDI? 

Yargı sürecinin 15 yıllık seyri, soru ve yanıtlarıyla, özetle şöyle:

1- Cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal, polis tarafından biliniyor muydu?

Yasin Hayal, Trabzon Emniyeti'nin yakından tanıdığı bir isimdi. 24 Ekim 2004'te Trabzon'daki McDonald's şubesine bomba attı ve çoğu çocuk 6 kişi yaralandı. Trabzon polisi, Hayal'i birkaç gün sonra yakaladı. Olağan şartlarda bombalama gibi bir eylemin ardından dosyanın terör savcılığına, Erzurum'a gönderilmesi gerekiyordu. Ancak Trabzon polisi, dosyayı hiç Erzurum'a göndermedi. Olay, basit bir adli vaka olarak ele alındı. Olay, terör suçu kapsamında görülseydi, Yasin Hayal'in aldığı hapis cezası muhtemelen yarı oranında artırılmış olacak, 11. ayda tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması zorlaşacak, daha önemlisi "terör suçu" olduğu için örgüt bağları araştırılacaktı. Hayal'in telefon kayıtları bile araştırılmadı. Bu bağların araştırılması Dink cinayeti bağlarının daha o zaman çözülebilmesi demekti. Ancak bu yapılmadı. Polisin ve Trabzon'un zaten tanıdığı Hayal için özel muamele yapıldı.

2- Bombalama eyleminden sonra Hayal, nasıl serbest kaldı?

Yasin Hayal, Trabzon 1.  Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaya başlandı. Sadece 11 ay tutuklu kalan Hayal, bu sürenin 3 ayını da akıl hastanesinde geçirdi. "Akıllı" raporu aldıktan kısa bir süre sonra tahliye edildi. Eylül 2005'te Hayal, tutuksuz yargılanmaya başlandı.

3- Tahliye kararı nasıl verildi?

Kararla ilgili en dikkat çekici detay, mahkemenin asıl heyetinin izinli olmasına rağmen, nöbetçi heyetin tahliye kararını vermesiydi. Çok basit davalarda bile nöbetçi heyetler kritik kararlara imza atmazken, dosyayla bütünüyle ilgisiz olan bir ticaret mahkemesi üyesi ile icra hâkiminin yer aldığı heyet, tahliye kararını verdi. Bu heyet, üstelik Hayal'e yurtdışına çıkış yasağı bile koymamıştı.

'BOMBALAMA' SUÇU İÇİN İNDİRİM VE EN ALT SINIRDAN CEZA 

4- Yasin Hayal, bombalama suçundan ne kadar ceza aldı?

Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi dava sonunda Hayal'e, cezasında indirim yaparak 6 yıl 8 ay ceza verdi. Bombalama ve yaralamanın söz konusu olduğu bu davada, bütün cezalar alt sınırdan, indirimle verildi. Adalet Bakanlığı müfettişleri, daha sonra Hayal'i serbest bırakan hakimlerle ilgili bir soruşturma açmaya gerek görmediler.

DİNK CİNAYETİNİ AZMETTİRDİĞİ TARİHTE CEZAEVİNDE OLABİLİRDİ 

5- Hayal, neden hemen yeniden cezaevine konulmadı?

Mahkeme, Yasin Hayal'i 14 Haziran 2006 tarihinde 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırdı. İnfaz Yasası indirimleri sonucu bu ceza 32 aya düştü. Hayal yeniden hapse girmedi, çünkü önceden yattığı süre vardı ve cezanın tamamını yatması için kararın Yargıtay tarafından onanması gerekiyordu. Yargıtay'daki olağanüstü gecikme Yasin Hayal'in dışarıda kalmasına yol açtı. Hayal'in avukatlarının temyiz başvurusu Yargıtay'a 2006 Temmuz ayında geldi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, Hayal'in mahkûmiyeti ile ilgili tebliğnameyi hazırlayıp ilgili daireye göndermesi yaklaşık 8 ay aldı. Başsavcılık tebliğnameyi 6 Şubat 2007 tarihinde gönderdi. Bu arada Hrant Dink, Hayal'in de dâhil olduğu organizasyonla 19 Ocak 2007 tarihinde öldürüldü. Yargıtay'ın ilgili dairesi, Trabzon'daki mahkemenin Hayal'le ilgili kararının bazı yönlerini onayıp, bazı yönlerini bozduğu kararını 2 Mayıs 2008  tarihinde aldı. Yargıtay, bu kararı 2008'de değil de 2006 ya da 2007 yılında almış olsaydı, Hayal'in 11 aya ek olarak  21 ay daha hapis yatması gerekecek, Hayal'e yeniden cezaevinin yolu gözükecekti. Bu durumda da Hrant Dink'in öldürülmesi organizasyonunda yer alamayacak, tetikçi Ogün Samast'a Hrant Dink'in hayatına son veren silahı veremeyecekti.

6- Hayal'in yargılandığı bu dönemde, polis muhbiri olan ve Dink cinayetinin azmettiricilerinden sayılan Erhan Tuncel'i polis tanıyor muydu?

Polis, hem Erhan Tuncel'i tanıyordu hem de Yasin Hayal'le daha o tarihten ilişkisini biliyordu. Başbakanlık Teftiş Kurulu raporuna göre, Trabzon'daki Mc Donald's şubesinin bombalanması olayını Erhan Tuncel'le Yasin Hayal birlikte organize etmişlerdi. Rapora göre, Tuncel'in bu bombalama eyleminin organizatörlerinden biri olduğu o dönemde İstanbul Terörle Mücadele Şubesi'nin raporlarında da vurgulanmıştı.


 

Editör: TE Bilişim