HAYRİ TEMOÇİN YAZDI

Tam hatırlamıyorum nereden izledim sanırım. Twitter'dan izledim önce bir afalladım ne diyor ya bu. Sonra tekrar izledim aslında ilk izlediğimde mizah yapıyor, yok yok bu kesin mizah başka türlü düşünmedim ya da düşünmek istemedim. 

Daha sonra tekrar baktım video'ya aha dedim kesin mizah yapmaya çalıştı. Ama değindiği konular öyle ağır öyle yaralı ki; her kesin özellikle biz Alevilerin incineceği bir konu. Sonra dan adının Pınar Fidan olduğunu öğrendiğim mizah yapmaya çalışan kadının toplumdaki reflekslerini, yorumlarını okumaya başladım. Bir de baktım ki hakaretler, küfürler gırla.

Aslında bu tür konularda çok sert ve net olan ben; nedense içimden hep mizah yapmaya çalıştı diye düşündüm. Gerçekten değindiği konular çok sert ve yarası henüz kabuk bağlamamış ve sürekli kanayan bir alan. Düşünsenize insanların otelde yakıldığı konuyu anlatacaksınız ve henüz adaletin yüzleşmenin yapılmadığı ve sürekli egemen aklın baskı aracı, yok saydığı bir alana değinmek, mizah yapmak ki buna ben mizah yapmaya çalışmış diyorum. Çünkü işin neresinden bakarsanız bakın yaralıyor. Bu yüzden ifadeler çok net olmalı zira bizim gibi toplumların refleksi hep düşüncesinden önce geliyor. O kadar yok sayılma var ki bunun dozajı da o kadar sert oluyor.

Videoyu ikinci defa izledikten sonra, arkadaşlara attım bir izleyin hele merak ediyorum yorumlarınızı dedim. Acaba ben mi yanlış anladım diye. Neyse arkadaşıma yolladıktan sonra ki ortak tepki çok sertti. Nedense ben halen işin başka boyutunda kaldım hep, yani mizah olduğuna inandırdım kendimi. Dediğim gibi çok incitici kabuk bağlamamış yaralar ortada iken; bu alanda mizah yapmak veya adı her neyse gibi tanımların içini doldurmuyor adeta. Zira toplum bu tür konularda peşin hüküm ve sertliğini hep korur. ‘’Böyle haberler oluyor sık sık üçüncü sayfalar da’’ bu söylem ile aslında niyetini anlatmak istediği nokta bu olsa gerek. Aleviler, Kürtler, Kadınlar ve diğer ötekiler toplumda hep üçüncü sayfalarda yer buldu, hatta hiç görülmedi. 

Daha sonrasında "hepsini bir otele tıkıp yakabilirsin" gülerek anlatması elbette ‘’acının derinliğini ‘’ anlatmak için gülmek, izahı zor ve tahrik edici bir eylem oldu. Daha önce de dediğim gibi kabuk bağlamamış yaralar üzerine konuşmak, oldukça zor bir alan. İyi düşülmesi gereken bir alandır zira halen acısı taptaze. Ve bunu anlatırken bizler bir şekilde yeniden o kanayan yarayı hatırladık. İyi de oldu aslında tartışmak ve güncel tutmalı, tutmalı ki yüzleşmek gerek.
 
Sosyal medya üzerinden yapılan onlarca yorum hatta yorum bile değil; küfür, hakaret ve dahası nicesi. Linç edilen bir kadın ortada. Elbette eleştireceğimiz şey belli. İfade ederken oldukça yetersiz kaldı, anlattığı oysa ki Aleviliğin aşağılanması, katledilmesi değil; aksine Alevilerin hep üçüncü sayfalar da yer alması dahası bir özeleştiri var Aleviler kendi kurumlarını sahip çıkmıyor aksine saldırganlar sizden daha sık gidiyor diye yorumladım. Bilmem belki de çok mu insani yaklaştım. Daha mı sert olmalıyım bilemedim. Olması gereken bu değil mi? Daha olayın ne olduğu belli değilken bu kadar kesin hüküm çok değil mi? Hele Alevilerin derin felsefesinde yatan "incitsen de incitme" felsefesi ne ola ki bu durum da. Evet hepimiz bir şekilde kendi öz değerlerimize bir şeyler dendiğin de tepki gösteriyoruz, göstermeliyiz de. Ama linç edecek yaklaşımlar olmamalı. Çağımız da sosyal medyanın yönlendirdiği her atak linçe doğru yönlendiriyor. Hızlıca yayılma durumu mevcut maalesef. Yer yer milletvekillerinin söylemleri, yer yer sanatçıların söylemleri gerçekten korkutucu düzeyde! Daha sakin olmamız gereken yerde sakin olamayıp tepki vermemiz gereken yerde sessiz kalıyoruz maalesef. 

Sonuç olarak biz bu linç kültürünü her yerde görüyoruz; bugün de kendi içimizde gördük ve yaşadık. Dahası inanmadığımız bir yargıya havale ettik. Polisleri, savcıları devreye sokarak aslında bizi anlatan, belki eksik anlatan ya da ifade edemeyen içimizden birini; öteki olanı aldık egemen yargı gücünün eline teslim ettik. Ne denir açıkçası işin buraya varacağını biliyordum. Benim gibi hiçbir ünvanı olmayandan vekiline, sanatçısına, Alevi kanaat önderine bu linç hepimizin! Nefret kusmak da nedir, aşağılamak, küfür etmek! Hangisi sizsiniz bilemedim? Yok edilen horlanan öteki mi; yoksa her denilene düşünmeden duygusal kırılganlıklar üzerinden değerlendirip anlık tepki vermek mi? Biliyorum işin sonunda amalar ile şekillenmiş cümleler kuracağız ki bu bizim var olan ruh halimiz. 


Tarihin çöp sepetine attığımız kabuk bağlamayan yaralarımız ile bir daha yüzleşme zamanı gelmedi mi? Elbette gerçek bir yüzleşme bu katliamı yapanlardan önce bizi bekliyor. Çünkü bizim yaramız kabuk bağlamadı, biziz o ağrıyı çeken ve biz hep dile gelmek zorundayız başkası değil. Elbette yüzleşmek zorunda olan biziz ta tekerrür eden tarihten bugüne! Bizim unuttuklarımızdır gelip bize vuran, başka şey değil. Milyon parçaya bölündüğümüz bir durumdan içimizdeki yapamama, hesap soramama duygusunu mizah yapmaya çalışan ki bizi anlatan birine yüklemek her zaman ki gibi bize basit geliyor. 

Tepkiler ne kadar yüksek ise unutkanlıklar da o kadar erken oluyor maalesef. Soykırım kıskacında bir inanç ve kendini parçalayan bir toplum. Buyurun bu linç bizim. Gelin kendimize kulak verelim. Parça parça ölmek yerine bir arada durarak hakikate dokunalım. O vakit öz değerlerimiz anlam bulur. Kabuk bağlamayan yaralarımız kabuk bağlar.
 

Editör: TE Bilişim