Gazete Emek - Rivayet edildiği üzere Budha saraydaki Sefahatten bir gün halkın arasına karışır ve gördükleri onu şaşkına çevirince yılları bulan bir inziva sürecine girer. İşte bu inzivadan "aydınlanmış" olarak yani Budha adını alarak toplumuna döner. Denilebilir ki Budha'da uyanan hakikat onun yolculuğu olur. Kendini bulma serüveninde kâh bedenen kâh zihnen, inzivadan Süzer hakikatini ama uyanır, aydınlanır ve arınır. Öylece döner ama sarayı terk eder.
Aslında terk ettiği saray değildir. Sarayın sefahatidir. Bedenen ve zihnen hakikatten kopuşunu görür. Hakikatin 8 yolunu ve 4 ilkesini belirlemeye kendini adadıysa günümüz insanın yolculuğu daha sancılı ama daha görkemli olmaktadır. Modernliğin ilmek ilmek ördüğü yalan ve riyakarlığın dibine vuran bugünün insanı hakikatten fersah fersah kaçmaktadır. Modern zamanların sanal yaşamını en iyi özetleyen de uyutulmaya yatırılmış hakikat olmaktadır.
Uyandırılmaya korkar hale gelen modern insan sanal alemi yaşamayı Özgür yaşam diye yüceltmektedir. Bu insanın gözüne hakikatin ışığını tutmak zaten körelmiş gözlerini daha da köreltmektedir. Bir korku sarmalında yaşamaktadır. Beşeriyatından öyle bir soyulmuş ki beşer olanın şaşkınlığıyla hakikate uyanmaya utanır haldedir. Farkındadır gerçeğin. Bilmektedir yalanı yaşadığının ve bilse de uğrunda bir şeyler yapılması gerektiğini, bekler bir başkasının bu hakikat ateşinde yanarak uyandırılmış hakikati yaratmasını. Prometeler her gün ciğerlerini parçalayan leşçilere inat ateşi diri tutarken bu uyanmaya korkan cahiller prometrenin acısını büyütmektedir.
Hakikate uyanmak merakla başlar. Arayışla büyür. Buna ilgi ve dikkat odaklanması diyen de olmuştur ama hakikat arayışı korkuyla olmaz. Tıpkı İnanna'nın "104 Me"sini (Antik Mezopotamya Tanrıçasıdır. Me'ler uygarlığın tüm olumlu ve olumsuz yönlerini temsil eder.) Almak için Enkidu'nun yeraltı dünyasına inerken her katta bir parça elbisesini bıraktığı gibi korkulardan, ezberlerden ve alışkanlıklardan soyunmakla ulaşılır. Hakikat Bir destan gibidir. Destanları kahramanlar yazarmış. Kahramanlık ise kendi sınırlarını aşan toplumsal hareket eden insanların eylemidir.Ekonomik eşitsizlikle mankurtlaştırılmaya çalışılan insanların tek çıkar yolu hakikatle bilinçlenmeleridir. Bilmenin çokça hali ve yolu vardır. Hakikat yolundaki bilmenin hali destan kahramanları gibi olmayınca sadece hikaye anlatıcısı olunur. Destanların her zaman sonu iyi bitmez. Trajediler de böylesi destanlardan çıkar. Tragedya yazarları birçok trajedileri anlatmıştır. Trajedi yaşayan kendi sonunu ödenmesi gereken bir bedel olarak tarif ederek mağrur bir edayla yaşaması gerekenlerin peşinden Truvalı hektor gibi gider.
İşte bu nedenle başta Ortadoğu toplumları olmak üzere hakikat yolunda yapılması gereken bilme hali tıpkı Budha'nın öğütlediği gibi sonsuz mutluluktaki acılardan sıyrılmak dahil yüreğini beyaz gülün dikenine çekinmeden yatırmaktır. Hakikat aynı zamanda böyle bir cesareti öğütler. Tıpkı Bruno gibi hakikati celladın yüzüne haykıracak cesarettir...