Gazete Emek- Burjuva sınıfı, feodal derebeylere karşı kendi iktidarını kurmak için cumhuriyet kavramına ve çeşitli özgürlük değerlerine sımsıkı bağlı bir şekilde hareket ediyordu, kimi yönleriylede kendisini devrimci ve aydınlanmacı olarak gösteriyordu. Bütün bunlar tabi halkın özgürlük ideallarine uygun hareket edip, iktidara gelmek için kullanılan siyasi argümanlar olmaktaydı. Çünkü hiçbir siyasi güç toplumsal hak ve hukuktan söz etmeden, toplumun sorunlarını öne sürmeden toplumu etkileyemez ve kuracağı sistemi toplum nezdinde meşru kılamaz. İşte bundan dolayı cumhuriyet kavramı ve ulus devlet aygıtı son 300 yıldır etkili bir şekilde kullanılmıştır.

Kimi gelişmiş sanayi ülkelerinde halkın mücadele etmesi sonucu bazı haklar elde edilmiş ama özgürlük tam olarak halka ait bir değer haline gelememiş, sistemi devam ettirmek için sadece bir siyasi argüman olarak kalmıştır.

***

Kapitalist partiler olarak  olarak tarif ettiğimiz burjuva düzen partileri adı geçen cumhuriyet sistemleri içinde burjuva sisteminin temel lokomotifi olma işlevini görmüşler, sistemin her türlü hizmetini layıkıyla yerine getirmişlerdir. Bu düzen partileri her ne kadar toplumsal sorunları dillerinde hiç düşürmeleselerde, her defasında topluma hizmet ettklerini dile getirselerde aslında bu partiler birer sömürü makinesi olarak çalışmışlar, toplumun sırtını kamburlaştırmışlardır. Rantiye partilerinin en büyük sloganları kendilerini halka hizmet eden siyasi kurumlar olarak göstermeleridirler. Kapitalist sistemin temel ihtiyacını karşılamak ve sistemin gelişimini sağlamak amacıyla yapılan yollar, barajlar, köprüler yapmayı hizmet olarak gösteriyorlar. Yol yapılacak ki çok araba satılsın, baraj yapılacak ki elektrik daha çok üretilsin ve teknoloji daha çok kullanılsın, çünkü günümüz tekniği elektriksiz çalışmıyor ve gerekli elektriğin üretilmesi gerekiyor, aksi durumda teknolojik ürünler kullanılamaz, satılamaz. Yollar ve köprülerde  aynı amaç için yapılıyor, paralı geçişler rant elde etmenin en iyi yoludur. Teknoloji bir ihtiyaçtır ve yaşamı daha kolaylaştırıyor, geliştiriyor ama kapitalist sistemde bilim ve teknoloji kapitalizmin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılıyor. Yani insan ihtiyaçları, kapitalizmin para kazanma aracı haline getirilmiş.

***

Cumhuriyet olarak tarif edilen sistemlerde seçimlerin yapılmasıda halkın kendi kendisini yönetme olarak gösteriliyor. Demokrasi sadece seçimlerde oy kullanmak olarak bilindiği için halk seçimlerde oy kullandığı için kendi kendisini yönettiğine inanıyor, inandırılıyor.  Demokrasi kültürü gelişmeyen birey ve toplumlarda seçimlerde sadece oy kullanmanın kendi kendini yönetme konusunda yeterli olduğu zihniyeti var. Bundan dolayı bir ülkede yolsuzluk oluyor, rüşvet alınıyor, her türlü büyük hırsızlıklar devleti  yapılıyor ama bunların hiç biri suç olarak görülmeyip hesap sorulmuyor.

***

Kapitalizm zaten hırsızlık düzenidir. En büyü hırsızlık emeğin yasal  yollardan gasp edilmesidir. Artı değer, işçinin emeğinin kanunen çalınmasıdır. En büyük hırsızlık artı değere el konulmasıdır. Bir işçi ve emekçi fabrikada günde 300 liralık emek yani değer üretir ama bu ürettiği değerin çeyreğini ancak alıyor, büyük bölümü kapitalistin cebine giriyor. İşte bu resmiyet kazanmış, kanuni, yasal, yasallaşmış hırsızlıktır.

Yüz yıldır Türkiye'de, toplumsal sorunlar bir türlü çözülmüyor, çözülemiyor. Çünkü kurulan sistem gerçek anlamda cumhuriyet değildir, cumhuriyet maskeli sınıflı sistem saltanatıdır. Cumhuriyet, özgürlük olduğuna göre, Türkiye'de özgürlük var mı ki, cumhuriyet var olsun? Cumhuriyet kavramının sıkça kullanılması, sadece seçimlerde oy kullanmayı kendi kendini yönetme olarak gösterme, halkı kandırmaktan başka birşey olamaz. Toplumun büyük bir kesimi fakirlikten kırılıyorsa, kimse bu durumdan şikayetçi olmuyorsa, hesap sormuyorsa, soramıyorsa, orada halk kendi kendini yönetebilir mi? Gerçek cumhuriyet (özgürlük) halkın ekonomisinin  olduğu, sınıfların ortadan kalktığı komünalizmde olur...

Editör: TE Bilişim