Gazete Emek- Murray Bookchin ise bu anlayışı tersten yorumlayarak Kadın etrafından örülen yaşamın, dolayısıyla toplumsal düzenin yıkımıyla, devlet zoru ekonomik tekel ve toplumsal sorunların açığa çıkmış olduğunu savunur. Tarihsel veriler, antropologların yeni bulgular ışığındaki yorumları da Murray Bookchin’i doğrulamaktadır.

 

Tarihin ve aynı zamanda uygar toplumunda başlangıç noktası olan Neolotik çağda toplumsallık kadın etrafında gelişmiş ve gerçekleşmiştir. O dönemden kalma insan biçimli heykellerin hemen hepsinin kadını resmedip yüceltmiş olması bir tesadüf değildir. Tüm bunlar kadına olan inancın-tapıncın birer simgesi ve göstergesidir. Bu dönemde kadın devletçi uygarlık döneminde olduğu gibi bir mülk, cinsel obje olarak görülmez. Tam aksine büyük bir saygı öznesidir. Nitekim o dönemde ortaya çıkmış olan Tanrıça inancı da bunu doğrular. İnsanların yüzünü kutsal mekanlara dönerek ibadetlerini gerçekleştirdiği gibi o dönemde de insanlar yönlerini tanrıçalara ve onların figürlerine dönüp doğanın güçlerinden yardım dilerlerdi. Çünkü İlahı-ilahları Kadın biçimli düşünürlerdi. Bu dönem inancına göre ilahlar cinsiyet olarak dişiydiler.

Kadınlara büyük değerler atfedilirdi. Patriarki(ataerkil) dönemde dahi bunu gösteren emareler mevcuttur. Örneğin Yunan mitolojisinde Güzellik ve Aşk tanrıçası Afrodit, Zeka, sanat ve strateji tanrıçası Athena’dır.

 

Ana Tanrıça heykelleri M.Ö 7000 binlere dek dayanmaktadır. Bu heykeller ‘’Analığı, üremeyi, dişiliği, hayatın sürmesini ve dolayısıyla bereketi simgeler… Heykellerin bir bölümünde doğum yaparken görülür. Otururken ya da doğum anındaki bazı heykellerde yanında iki leopar veya aslan bulunur. Ana tanrıçanın kutsal hayvanı olan leopar, hayvanların kraliçesi olduğunu ve doğa üzerindeki, sınırsız egemenliğini simgeler.’’ Bu gerçekler aynı zamanda İlerleyen tarihin kadın için ilerlemediğine aksine gerilediğine de işaret etmektedir.

 

Özgür toplumun yolu kadınların her anlamda özgürlüğe kavuşmasıyla mümkündür. Çünkü kadın demek zaten toplum demektir. Her ne kadar ataerkil bir toplumda bulunsak da hala toplum kadın etrafında ve kadın emeğiyle büyüyüp gelişmektedir. Kadın, topluma katılan her üyenin ilk öğretmenidir. Kaldı ki tarih de bunu itiraf etmektedir. Sınıflı toplumda, ilk kez Sümer uygarlığında rastlanılan ‘Amargi’ kelimesi ‘Özgürlük’ demektir. Fakat bu kelime aynı zaman ‘Ana’ya dönüş’ anlamını da taşımaktadır. Yani ilk kez kullanılan özgürlük kelimesi aynı zamanda Anneye dönüş demekti. Çünkü O dönem hafızasında taze olan Anne etrafında örülmüş toplum düzeninde kölelik, zulüm, kan, sömürü ve gözyaşı bulunmamaktaydı. Herkes tıpkı bir tarağın dişleri gibi eşitti. Ayrıcalıklı bir sınıf dolayısıyla kölelik düzeni oluşmamıştı. Bu yüzden Özgür kadın özgür toplumunda teminatıdır diyoruz. Çünkü tarih de bunu doğrulamıştır. Bu açıdan özgürlük, barış, ekolojik ve özgür bir yaşam tarihsel gerçekliğin bilince çıkarılması cins sorunun özgürlük temelinde çözümüyle   mümkündür. 8 Mart tüm Dünya Emekçi Kadınlarına kutlu olsun.






 

Editör: TE Bilişim