Gazete Emek-Hastane’nin acil hasta biriminde yüksek ateş sebebiyle bekleyen 150 insan var. Kimileri test yaptırmak istiyor, kimisi acilen tedavi görmeli. Ölmek üzere değilseniz doktoru görmek için 8-10 saat beklemeniz gerekecek. Yatarak tedavi görmenize karar verilirse de yatak verilmesi bir gün daha sürecek.

Acil servis doktoruyum ve biri Manhattan, diğeri Queens’ta olmak üzere iki farklı hastanede görev yapıyorum. Normal şartlarda dahi son derece kırılgan ve sosyal güvencesiz bir nüfusa hizmet versek de, işimi seviyorum. Bu insanların çoğunun altta yatan hastalığı var, dil engelinden ötürü sıkıntılarını anlatmakta zorlanıyorlar ve temel bakımdan dahi yoksunlar.

Tabii şu an normal şartlarda değiliz. En tecrübeli meslektaşlarım bile böylesi kötü bir durumu ilk defa gördüklerini söylüyorlar. Burada, hastalık ‘eğrisini’ zamana yayamadık. New York’ta testleri yoğunlaştırabileceğimiz bir dönem oldu, kaçırdık. Çin, İtalya’yı uyarmıştı. İtalya bizi uyarmıştı. Dinlemedik. Şimdi herkes New York’u dinlemeli. Amerika’daki birçok insan için virüs hala ‘görünmez tehlike.’ Fakat New York acil servislerinde korkunç derecede görünür oldu.

Alelacele kurduğumuz Covid-19 ünitesine gidiyorum; yüz siperimi, üç takım eldivenimi ve N95 maskemi alıyorum. 12 saatlik vardiyam boyunca bunları kullanıyorum. Belki soğuk pizza ve kahve için bir-iki mola verebiliyorum. Salgından önce her hastadan önce maske değiştirirdim. Şimdi yeterli maskemiz yok. Maske takmaktan burnumun üstü acıyor, kanamak üzere. Fakat kendimi şanslı sayıyorum. Çalıştığım hastanede beni ve meslektaşlarımı koruyacak maskeler hala az da olsa var.

Birçok hastamın, acilen tıbbi yardıma ihtiyaç duymadıkça evden çıkmamaları gerektiği bilgisini almadıklarını anlıyorum. Yüksek ateş ve öksürük gibi semptomlar test yaptırmak için geçerli sebep sayılmıyor bile. Taburcu olmaları için evraklarını uzatıyorum ve koronavirüs salgınının yayılmaması için yapmaları gerekenlerin listesini veriyorum. Kendilerini izole etmelerini söylüyorum ve bir sonraki hastaya geçiyorum. Hastaneye gelmeden koronavirüs kapmadılarsa, muhtemelen burada kapmışlardır. “10 kişiden fazla topluluklarda bulunmayın” tavsiyesi buraya kadarmış…

Bu esnada birçok meslektaşım yoğun bakım bölümünde kalan, oksijene ihtiyaç duyan, konuşacak nefesi kalmayan, entübe edilmesi gereken hastalarla uğraşıyorlar.

Aybaşında basınçlı oksijen maskelerinin tehlikeli olabileceği söylenmişti; virüsün havaya karışmasına sebep olup sağlık çalışanlara bulaşmasını kolaylaştırabilirlerdi. Fakat son günlerde ventilatörlerimiz [solunum cihazı] yetmez oldu ve insanları uyutmamak için bu makineleri kullanmaya çalışıyoruz.

Çok fazla insanı entübe etmemiz gerekiyor. Hemen hemen tüm ventilatörlerimiz kullanımda ve yoğun bakım üniteleri dolu. Çevre hastanelerden ilave ekipman tedarik ettik fakat bu, geçici bir çözümden fazlası değil. Yakında ventilatörleri hastalar arasında paylaştıracak mıyız? Böyle bir uygulama ilk olmayacaktır; Las Vegas’taki silahlı saldırıdan sonra genç hastalara ikili gruplar halinde oksijen verilmişti. Fakat Covid-10 hastalarının ciğerleri çok hassas ve ventilatörleri paylaştırmak çok daha tehlikeli. Yine de son çare olarak bunu nasıl yapabileceğimize kafa yormaya başladık.

Önümüzdeki hafta seçim şansımız olmayabilir. Evine yolladığımız yüzlerce hasta, solunum yetmezliği gerekçesiyle topluca hastaneye gelebilir.

Çarşamba günü, bir hafta önce evine yolladığımız bir hasta geldi. Ekranda adını gördüğümde çok üzüldüm. 50 yaşından genç, kronik hastalığı olmayan biriydi ve sağlıklı görünüyordu. Şimdi ise zar zor nefes alıyordu. Göğüs filmi de iyi gelmedi, Covid-19 olduğuna emindik. Hemen oksijene bağladık, nabzını takibe aldık ve yatılı hasta olarak kabul ettik.

Geçen hafta yaşlı bir kadını diyalize kabul etmiştik. Hafif bir öksürükle gelmişti. Yaşamsal fonksiyonları iyiydi ve ateşi dahi yoktu. Göğüs filmi temiz çıktığında kadını eve yollamaya karar verdik. Fakat hastayı alacak araç gelemeden ateşi fırlayıverdi. Yaşını ve hastalık geçmişini göze alarak hastaneye kabul ettik.

Sonraki akşam yanımdan tekerlekli bir sedye geçti. Doktorlarımızdan biri nakil esnasında hastaya kalp masajı yapıyordu.

Hastanın adını, ancak ölümü gerçekleştikten sonra öğrendim. Bir önceki gece gördüğüm hastaydı. Kalbi durduğunda, yatak sırası dahi gelmemişti. O, Covid kaynaklı ölen ilk hastamdı. Sonrasında ise devamı peşi sıra geldi.

Federal Acil Durum Yönetim birimi birkaç gün önce desteğe geldi. Test kitleri, ventilatörler ve ölenlerin muhafaza edilebilmesi için soğutucu kamyon getirdiler. Bunlar yeterli olacak mı, emin değilim. Meslektaşlarımla bunları tartışırken kendimizi çaresiz hissediyoruz. Çok şey düşünüyoruz fakat birbirimize söyleme dahi korkuyoruz.

Ön safhalarda bulunan biz doktorlar için kimin Covid pozitif çıktığını öğrenmek hasta tedavi etme –ya da edememe– kapasitemizi etkilemiyor. Asıl problem sağlıklı personel, koruyucu malzeme, yatak ve ventilatör eksikliği. Test kitleri artık problemi çözemez.

Sosyal mesafe önemli fakat uyarılar ve önlemler, New York’taki krizde çok geç geldi. Belki (yalnızca belki) sıkı önlemler aynı şeyin Amerika’nın farklı şehirlerinde yaşanmasını önleyebilir.

Kol gezen ölüme karşın çalıştığım hastanenin doktorları dün nihayet iyi bir haber aldı. İki haftadır ventilatöre bağlı yaşayan bir koronavirüs hastası artık kendi başına nefes alabiliyordu. Yoğun bakım birimimiz için bir ilkti ve önemli bir zaferdi.

Kaynak: Birgün

Editör: TE Bilişim