Ülkemizde son bir yıldır kıyametler kopuyor. OHAL ilanı ile birlikte yüz yılda yaşanmayacak kadar hak ihlali son bir yılda yaşandı. 

Türkiye'deki en çok oy almış 3. siyasi partinin Eş Genel Başkanları Tutuklandı. 10'dan fazla milletvekili tutuklandı. 3'ü büyükşehir belediye Eş Başkanları olmak üzere onlarca belediye başkanı tutuklandı. 

Yüzlerce televizyon, gazete, radyo, internet sitesi, dernek, sendika, vakıf kapatıldı. 10 binlerce kişi ihraç edildi, işsiz bırakıldı. Binlerce gazeteci işsiz kaldı, gözaltına alındı, tutuklandı. Peki, son bir yılda bütün bunlar olurken, CHP ve onun Genel Başkanı Gandi Kemal ne yaptı? 


Gazeteciler bu yaşananları sormadığı sürece bir açıklama yapma gereği bile duymadılar. Birçok hayati meselede sırf AKP, "Bunlar HDP ile birlikte hareket ediyor" dedirtmemek için yanlış saflarda yer aldılar. 


"Biz ülkenin 80 yıllık kurucu partisiyiz kimse bize dokunamaz" anlayışı ile dokunulmazlıkların kaldırılmasında işbirliği yaptılar. HDP'liler tutuklandığı zaman da "ee kardeşim siz de terörle aranıza mesafe koysaydınız" diyerek bıyık altından güldüler. 


Bunun bir 'terör' meselesi olmadığını, kendileri tutuklandığında anlayacaklardı, umarım anlamışlardır. 

Referandum'da AKP ile MHP açık açık itifak yaptıkları halde CHP yine HDP ile yan yana durmaktan itina ile çekindi. Neden? "Aman efedim sonra CHP, HDP ile birlikte hareket ediyor" diyecekler diye. Referandum sonuçlarına bütün 'hayır' cephesi 'şaibe var' diye çok sert muhalefet ederken hiç ummadıkları bir isim Gandhi Kemal de onlara muhalefet etti. 

Bir anda önüne Deniz Baykal ve 2019 gündemlerini attılar, 'dikta rejimi' diye eleştirdiklerine taş çıkartırcasına kendisine yönelik eleştirilerde bulunan Fikri Sağlar ve Selin Sayek Böke'yi kenara ittiler. Sağlar ve Böke bu günleri o günlerden görüyorlardı onun için Gandi Başkan onları öngörüsüz diye saf dışı bıraktı. 

Böylece Referandum'u kabul edip 2019'un planlarını yapmaya başladı. Tabi o bu planları yaparken hayat da ona başka planlar hazırlıyordu. 


Önce Cumhuriyet Gazetesi sonra Sözcü Gazetesi'ne operasyon yapıldı. 

Mehmet Metiner karşısında programlarda 8 düğme ilikleyenlerin Kılıçdaroğlu karşısında amuda kalkıp soru sordukları programlara kaldı. 

Teker teker üstündeki elbiseleri çıkarılıyordu, haberi yoktu sevgili Gandi Başkan'ın. Ama o çok emindi kendinden. Her seferinde en büyük siyasi rakibi AKP'ye zorlandığı vakitlerde can yeleği olmuştu. Onlar için olgun, ülkesini düşünen bir siyasi liderdi. 

Peki kendi cephesi onun için ne düşünüyordu. Sanırım bu Kılıçdaroğlu için çok da dert değildi. 

Ve hiç beklemedikleri o gün geldi. Kendi milletvekileri Enis Berberoğlu, kendi ayağı ile gittiği mahkemede tutuklanarak cezaevine gönderildi. 

İşte o an kıyamet  koptu. 

Kıyamet Berberoğlu için  kopmadı yanlış anlamayın. 

Eğer Enis Berberoğlu, CHP değil de HDP milletvekili olsaydı sadece birkaç televizyonda 7 saniyelik bir  altyazıdan ibaret kalırdı. Bir altyazı olması bile şanstı. 

Tutuklanan Enis Berberoğlu şahsında diğer milletvekileri ve Kılıçdaroğlu'nun tutuklanmama ihtimaliydi aynı zamanda. 

Bir anda Gandi Kemal "Tuz Yürüyüşünü" ve 'adalet' kavramını hatırladı. "Eyy CHP'liler İlk Hedefimiz Güvenpark'tır İlerii" diyerek kendi kafasında yeni bir 'kurtuluş mücadelesi' başlattı. 

Halbuki kendi gençlik kolları başkanına sorsa, ona bu günlerin yaşanacağını çok rahatlıkla söylerdi. O öngörüde açıklamalar yapan bir gençlik kolları başkanları vardı. 

Kılıçdaroğlu, Güvenpark'tan aldı, reklam puntolu adalet dövizini ve yürümeye başladı. "Bütün Dünya ve Avrupa iyi bilsin burada bir dikta rejimi var" açıklaması yaptı. 

Hollanda krizinde "Biz hükümetimizin yanındayız içeride siyaset yaparız ama dışarıda ülkenin birlik ve bütünlüğü için birlikte hareket ederiz" diyen Sayın Gandi Kemal ne oldu da 2 ay içinde kendi ülkesinin içinde yaşanan bir olayı Avrupa'ya ve Dünya'ya şikayet etmeye başladı. 


Çünkü ufukta kendisine yönelik de bazı işaretler görmeye başladı da ondan. Enis Berberoğlu için falan değil bu yürüyüş bunu herkes de biliyor. 


Artık dikkaete alınmayan kaale alınmayan bir siyasi lider konumuna geldi. İktidar cephesinden başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım tarafından bu tutuklama ve yürüyüşe ilişkin 2 gün boyunca tek bir açıklama gelmedi. 


AKP yerine Twitter'dan cevap veren bir MHP ve kendilerine destek çıkan bir HDP oldu. Buna karşın, "HDP ile birlikte hareket eden milletvekillerimi partiden atarım" diyen bir CHP var tekrar karşımızda.

Çok umutlu olmasam da umarım bu yürüyüş hak, adalet ve demokrasi mücadelesi için önemli bir adım olur. Her ne kadar eleştirsek de, kızsak da desteklenmesi gereken bir yürüyüştür. Demokrasi ve adalet için  atılan her adım kutsaldır, değerlidir...