Ülkemizde gerçekleştirilen 31 Mart 2024 mahalli ve yerel seçimler ile beraber Anamuhalefet'in 20 yıldan fazladır ilk defa siyasi arenada coşkulu bir seçimle beraber mevcut hükümeti derin bir hezimete uğrattı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yıllar sonra AKP siyasi iktidarın elinde bulunan birçok İl ve ilçe yerel yönetimlerini demokrasi ile kazanarak, AKP hükümeti'ne güçlü bir darbe vurdu. Siyasi iktidar olan AKP hiç olmadığı kadar derin bir çıkmazın içine girdi. Hatta bu çıkmaz AKP iktidarını öyle bir hale getirdi ki seçim sonrasında mevcut iktidarın seçimdeki mağlubiyetini düşünüp, tartışmak yerine hemen ilk hamlesi Kürt seçmenlerini cezalandırmaya gitti. Bu cezalandırma yönteminde geçmiş yıllarda alışılmış Kayyum politikalarından çok farklı olarak tamamen hakkı, hukuku ve demokrasiyi yok sayarak, Kürt halkının iradesine resmen çökmeye çalışıldı. Bu öyle bir çökme ki Halkın iradesiyle seçilmiş bir adayın zaferini yok sayarak, belediye başkanı mazbatasını kendi adayına zorla vermeye çalıştı.

Hukuki olarak bu zorbalığa karşı DEM Parti seçmenleri iradelerini teslim etmemek için sokaklara, caddelere döküldü. Bu duruma karşı ülke genelinde bazı kesimler bu durumu bir nevi kaos yaratılmaya çalışıldığı yönünde yorumlarken,  diğer taraftan aydın gazeteci, hukukçu ve yazarlar bu durumu halkın gasp edilen iradesine sahip çıkmak adına haklı bir direniş olarak yorumlaya gidildi. Bu duruma dair çizilen tablo şöyle ki Ülkemizin siyasi gündeminde ve kayyum politikalarında defalarca zulümler yapılmaktadır. Bu zulümlere karşı Halk irade sahibi olarak, iradesinin yok sayılmasına karşı elbette ki bir tepkisi olacaktır. O zaman sizlere soruyorum bu çok normal bir durum değil midir? Sizin olan bir şeyin sizden zorbalıkla almaya çalışmaları ve buna karşı ses çıkarmak kadar doğal bir hak var mıdır? Bugün yaşanılan bu olayların kaynağına inecek olursak, durum çok net bize şunu gösteriyor. Mevcut iktidar bir taraftan koltuğundan gitmeme hırsına kapılırken, diğer taraftan yine iktidar koltuğunu kaybetme korkusu ve endişesini beraber yaşamaktadır.

Tarihte demokrasi ülkelerine bakarsak bu tür yaşanmış demokrasi darbelerin sayısız örnekleri vardır. Uzun süre iktidarda kalan yönetimler bir zaman sonra demokrasi ile geldiğini ve yine demokrasi ile gitmesi gerektiğini unuturlar. Bu kabullenememe psikolojisi ve koltuğunu bırakmama hastalığıyla başta hukuku görmezden gelmek üzere tüm kanunları çekinmden çiğnerler. Yönetimdekiler iktidarlarını kaybetme korkusuyla öyle bir hırsa bürünürler ki bir yerden sonra zulüm ve zorbalıklar onların gözüne gelmez. Böylece halka karşı öfkelenirken kontrollerini kaybederek peş peşe hatalar yaparlar. Bugün mevcut hükümetin yaptığı zulüm ve zorbalıklar tamamen bundan ibarettir. Aslında bu Yerel seçimlerde AKP hükümeti DEM parti öncülüğünde Kürt seçmenleri ile uğraşmaktan, Anamuhalefetin bu şekilde güçleneceğini kestiremedi. Tabi Kürt seçmenleri seçim ile beraber özellikle İktidarın en çok yakındığı ve kazanmayı en çok istediği İstanbul Büyükşehir Belediye seçimini, sırf AKP hükümetine kaybettirmek adına Anamuhalefet'e tam destek vererek AKP'nin kaybetmesinde büyük rol oynadı. Elbette bu sadece bir sebep, diğer başka bir sebep ise Kürt seçmenleri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu samimi görmesi de tercihin bu yönden kullanmasını güçlendirdi.

AKP iktidarı Van Büyükşehir Belediye seçim sonuçları sonrasında yaptığı zorbalıklar ve yaşattığı demokrasi darbesine karşı mücadelede bulunan DEM Parti seçmenleri, bu sefer Türkiye demokrasi taraftarları tarafından yalnız bırakılmadı. Bu demokrasi mücadelesinde başta Gazeteciler, Siyasi Muhalif Partiler, Barolar, STK'lar ve Demokrasiye taraf tüm Türkiye hakları demokrasi mücadelesinde yer edinerek ve ortak hareket ederek, Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi zeminine güçlü bir demokratikleşmeyi hayata geçirdi. Eğer bugün DEM parti öncülüğünde, Kürtler demokrasi darbesine karşı yalnız bırakılarak sindirilmiş olsaydı, bugünkü iktidarın hukuksuz fiilleri yarın İstanbul'da ve Ankara'da kayyum politikalarının önünü açmış olacaktı.

AKP hükümeti seçim sonuçlarına olan hazımsızlığı ile beraber ne yazık ki bu yapmış olduğu zulümlere binaen bu uğurda hukuku çiğneyerek Yargı'yı ve YSK'yı da kendi günahlarına alet etmektedir. İktidar dün yerel seçimlerle kaybettiği koltuklarını, bugün Van Büyükşehir Belediyesini çeşitli zorbalıklarla elde etme girişimleriyle beraber böylelikle bütün itibarını da kaybetmiş oldu. Yunus Emre der ki; "Zulüm ile âbad olanın akıbeti berbat olur" Yani zulüm ve adaletsizlik yoluyla elde edilen başarı ve zenginliğin kalıcı olmayacağını ve sonunda kötü sonuçlar doğuracağını ifade etmektedir. Bu durum gösteriyor ki AKP hükümetinin geçmişte yaptığı zulüm ve zorbalıkların sonucunda, bugün yaptıklarının bir bir bedelini ödemektedir.

Peki Türkiye'de yaşanan demokrasi mücadelesinin kazanmında en büyük etken nedir diye sorarsak bunun cevabı ne olurdu? Şüphesiz bunun net cevabı Türkiye'de ve Dünya'da Sosyal medya'nın günümüz çağında en iyi iletişim gücü olduğu kuşkusuz derin bir gerçektir. Bugün AKP hükümetinin seçim alanlarında yapmış olduğu zulüm ve zorbalıkları artık eskisi gibi karanlık perdeler arkasında kalmıyor. Günümüz sosyal medyanın çok ileri bir gelişim katetmesi ile beraber gerek Türkiye'de gerek Dünya'da yaşanan tüm olayları herkes elindeki telefonlarda bulunan sosyal ağlarla yaşanılan olayları tüm çıplaklığıyla izliyor, tepkiler gösteriyor ve bu tepkiler sonucunda örgütlü topluluklar meydana geliyor. Seçimden bu yana AKP hükümetinin tüm yerel yönetimlerde bulunan İl ve ilçelerde halkın iradesine yapmış olduğu usulsüzlükleri ve hukuksuzlukları artık herkes sosyal medya ağları aracılığıyla görüyor ve iyi bir şekilde analiz ediyor. Daha önceki köşe yazılarımda da belirttiğim üzere 21.yy'da en büyük güç ve silah şüphesiz ki Medya'dır. Bugün VAN'da yapılan zulümleri, zorbalıkları eğer sosyal medyada tüm çıplaklığıyla Türkiye'nin dört bir yanında izlenip, tepkiler gösterilmeseydi bugün VAN'da demokrasi yeninden kazanamazdı. Sözlerimin sonlarına gelirken şuna değinmek istiyorum. Umuyur ve diliyorum ki AKP hükümeti dün VAN'da yapmış olduğu zulüm ve zorbalıklarına karşı Türkiye demokrasi mücadelesinde halkların direniş gücünü görerek bir daha bu tür zorbalıklarını devam ettirmez. Doğrusu VAN'da gerçekleştirilen demokrasi darbesine karşı, İnsan iradesinin üstün gelmesi kadar güzel bir şey yok...

Selam olsun Demokrasiyi ve Adalet'i kendilerine şiar edenlere !