İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında hayatını kaybeden sivillerin sayısı artıyor. Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı'nın açıklamasında, İsrail saldırılarında son 24 saatte 60 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Böylece 7 Ekim'den bu yana hayatını kaybedenlerin sayısı 62 bin 4'e yükselmiş oldu. Saldırılarda 156 bin 230 kişi de yaralandı. Maalesef şuan köşe yazımda Gazze'de öldürülen insanların sayısını belirtirken biraz sonra bu sayısal veriler değişecek ve tekrar tekrar insanlar öldürülecek...

Bugün dünya üzerinde İslam inancına tâbi ve bu inanç ile örtüşmeye gayret gösteren tüm müslümanlar, Gazze'de yaşanan bu vahşete karşı, içinde bulundukları bu ölü sessizliğe bir son vermeleri gerekiyor. Daha sonra Müslümanlar dönüp kendilerini yöneten devlet yöneticilerini sorgulamaları gerekiyor. İsrail'in bugün Gazze'de sürdürdüğü insani dışı savaşı daha da şiddetlendirmeye giderken, Gazze'de her gün sivil halk bombaların altında, açlık ve susuzluk içinde acımasızca katlediliyor. Bugün Dünya'da özellikle Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinde dünya tersine dönmüş deyiminin gerçekliğini yaşıyor. Müslümanların ev sahipliği yaptığı Ortadoğu coğrafyasında İsrail, Gazze'deki Müslümanların kanını akıtırken, kendilerini müslüman devleti olarak nitelendiren devletler bu vahşete karşı tabiri yerindeyse deve kuşu gibi başını kuma gömerek, gaflet uykusuna yatıyorlar. Diğer tarafta Hristiyan dinine tabi Avrupa ve Amerika da birçok ülkenin vatandaşları bugün Gazze'de yaşanan sivil katliama karşı ses çıkarmak için sokaklarda protesto ve çeşitli eylemler düzenlemektedir. Gerçekten bu tezzatlığa karşı insanlar derin bir şaşkınlığı yaşatmakta.

Fazla değil birkaç hafta önce ABD'nin Maryland eyaletine gelen Suudi gemisi, İtalyan silah şirketi tarafından üretilen askeri teçhizatı alması planlanıyordu. İtalya'nın Cenova limanındaki liman işçileri, İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü soykırım savaşında İtalya'nın suç ortağı olmasına karşı çıkarak, İsrail işgali altındaki topraklara giden bir Suudi Arabistan gemisine silah yüklemeyi reddettiler. Bu eylem sonucunda İtalyan liman işçileri İsrail'e silah taşıyan Suudi gemisini engelledi. Düşünebiliyor musunuz? Bakın bu Avrupa'nın herhangi Hristiyan bir ülkesi değil, maalesef bu Ortadoğu'da kendisini İslam dini ile tanımlayan Suudi Arabistan devleti. Gazze'de ki müslümanların İsrail tarafından katledilmesine aracı oluyor ve İsrail'e kendi gemisi ile silah tedarik ediyor. Maalesef bu durum bana Türkiye'de iktidar yönetiminin 15 Temmuz Şehitler Köprüsün'de Gazze için miting düzenlerken, aynı zaman diliminde köprünün altında bakanların gemileriyle İsrail'e ticari sevkiyatın gerçekleştirildiği zamanı hatırlatıyor.

İşte bu ironik sahada Hristiyan devletlerinde vatandaşlar Gazze için sokağa çıkarken, çeşitli eylemler düzenlerken, kendisini müslüman devleti olarak tanımlayan Ortadoğu'daki devletlerin fiilleri doğrultusunda tüm samimiyetsizlikleri açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Hristiyan devleti Fransa mazlum Gazze halkı için ABD ve İsrail'i karşısına alarak Filistin'i devlet olarak tanıyacağını söylüyor. Hristiyan ülkesi İtalya'da işçiler, İsrail'e silah taşıyan müslüman ülkesine engel oluyor. Yine Hristiyan Yunanistan ülkesi İsrail'in yaptığı soykırıma karşı, İsrail vatandaşlarını ülkesine girerken limanda geri çeviriyor. Ama ne hikmetse bizim Müslüman diye nitelendirdiğimiz Azerbaycan, Gazze soykırımın en ciddi döneminde İsrail ile ticari ve dostluk anlaşmaları yapıyor. Mısır devleti, savaştan kaçan İsrail vatandaşları için koridor açıyor ama açlığın, susuzluğun ve bombaların eşiğinde olan ve her gün yüzlerce insan Gazze'de katledilmesine rağmen kendi müslüman kardeşlerine bir yaşam koridoru dahi açmıyor. Yine ülkemizin dini politikasına baktığımızda bir tarafta İsrail'e parmak sallayıp Filistin bizim kırmızı çizgimizdir derken, diğer tarafta halen gemileriyle İsrail'e ticari sevkiyatlara devam ediyor. Bakın bu çok açık bir ifadedir ki bugün Ortadoğu'da müslüman devletlerinin içinde bulunduğu bu dağınıklık şunu gösteriyor. Ortadoğu'da yürütülen savaşlar İslam dini için değil, yalnızca iktidarlaşmayı hastalık haline getiren ve güce tapan devlet yöneticilerinin çıkarları doğrultusunda hesaplar yapılıyor. Kısacası din adı altında yapılan bu siyaset, Müslümanların gözüne perde çekmekten ve inançlı insanların dini hassasiyetlerini aldatmaktan öteye gitmiyor.

İsrail bugün Gazze'de cellada bürünmüş, orada yaşayan insanların, canlıların tüm yaşam haklarını ellerinden alıyor. Sivil halk savunmasız bir halde bombaların hedefinde katlediliyor. Diğer taraftan sınırlar abluka altında ve oradaki insanların en temel insani yaşam hakkı olan yeme içme gibi hakları gasp edilmiş, böylece çocuklar ölüme terk edilerek acımasızca ölümü yaşıyor. Bu nasıl bir vahşettir? Dünya göz göre göre bir topluluğun yok oluşunu sessizce izliyor. Maalesef bu zulüme karşı izlemekle kalmayıp, orada kanlar içinde yatan ve öldürülen çocukların ölümüne sevinen geniş bir Yahudi kitlesi de yer alıyor. Bakın bu yaşanan soykırımı bir dine, bir millete veya ideolojiye indirgemeyin. Bu yaşanan acıya insani bir kimlikle bakalım. Tolstoy'un dediğ gibi “Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın.”

Bugüne kadar yeryüzüne gelmiş geçmiş tüm toplum sözleşmelerinde, dinlerin üstün hukukunda ve ideolojilere dayalı yasaların çerçevesinde çok açık ve net bir savaş ahlakı ve kuralları yer almaktadır. Bu kuralların genelinde şu çok açık bir ifadedir. Savaş esnasında elinde silah bulunmayan, savunmasız sivil halk kesinlikle hedef alınmazdı. Savaşta çocukları, yaşlıları ve kadınları öldürmenin suç sayıldığı ve savaş esnasında insanlar için temel yaşam malzemeleri olan su kaynakları, erzak depoları ve sağlık alanları kesinlikle hedef gösterilmezdi. Kısacası savaş, elinde silah bulunan askerler arasında yaşanırdı. Maalesef tarih boyunca insan haklarını en çok vurgulayan ve savunan günümüz modern dünyası, insanlık tarihi boyunca en çok insan haklarını istismar eden bir anlayışı bizlere yaşattı. Günümüz modern dünyası ile beraber savaşlarda ahlâkî bir ölçütün olmadığı ve ilkel yasaların yolunda "amaç için herşey mübahtır" anlayışı bize bugün Gazze'de yaşanan savaşın, soykırımın tüm çıplaklığını gözler önüne sermektedir. Şuan İsrail Gazze'de insanları topraklarında zoraki bir şekilde sürmeyi amaçlıyor. Bu doğrultuda uluslararası tüm savaş kurallarını ihlal edip, acımasızca insan kıyımını gerçekleştirmektedir. Bu durumda dünyada söz sahibi olan güçler bu tabloya karşı halen utanmadan savaş hukuk kurallarından, insan haklarından bahsediyorlar. Sorsanız, bu toplumda en büyük ahlaksızlığı yapanlar onlar, ama paraları olduğu için en çok itibar sahibi yine onlar.

Dünya'nın neresinde olursa olsun, hiçbir savaş çocukların, kadınların, yaşlıların öldürülmesini haklı çıkaramaz. Savaşın her türlüsü kötüdür. Savaşlar can yakar, göz yaşı döker ve acı çektirir. Bugün Gazze'de insanlar acı, gözyaşı içinde kıvranarak bir bir ölüyorlar. İnsanlar birbirlerinin acılarına karşı yabancılaşmamalı, duyarsız olmamalı. Bugün Gazze'de yaşanan zulüme karşı ve dünyada nerede olursa olsun mazlumların zulüm gördüğü her yerde insani ortak bir ses olmalıyız. Yeryüzündeki tüm canlılar renkleri, düşünceleri birbirlerinden farklı olabilir. Fakat unutmamalıyız ki acılar içinde akan tüm canlıların gözyaşları aynı renktedir. Bugün TV ekranlarında Avrupa'da meclis kürsülerinde Gazze'li müslüman çocuklara ses olmaya çalışan Hristiyan kadın milletvekillerini görüyoruz. Kürsüde hıçkıra hıçkıra ağladıklarına şahit oluyoruz. Bu zulümün bitmesi adına, oradaki çocukların bombalar altında, açlık ve susuzluk içinde ölmesin diye gözyaşları içinde ses olmaya çalışmaları şunu gösteriyor ki, insanları birbirinden ayıran şey dinler, milletler, ideolojiler veya renkler değildir. İnsanları birbirinden ayıran tek şey iyi veya kötü olmalarıdır.

Bugün Ortadoğu'da mazlum Gazze halkının yaşadığı zulüme karşı insan kalabilmenin yolu, bu zulümlere karşı ses çıkarmaktan geçer. Bugün etnik köken ve kimlikten, farklı inanç veya düşünceden çok insani bir kimlik edinilmeli ve böylesine kanlı bir savaşa karşı topyekûn birleşerek büyük bir tepki doğmalıdır. Unutulmamalı ki bu toplumsal tepki insani bir ödevimizdir. Bu durum sadece Gazze'de değil, yeryüzünde savaş suçlarının işlendiği ve insanların katliamlara maruz kaldığı her yerde aynı ortak tepki gösterilmelidir. Bugün İsrail'in öncülüğünde Yahudiler'in Gazze'de yaşattığı soykırıma karşı başta kendisini Müslüman devleti olarak tanıtan devlet yöneticileri ve sonrasında tüm dünya devlet liderleri bu suça karşı sessiz kalarak, İsrail'in işlediği suça ortak olmaktadırlar. Bu kanlı savaşa karşı sessiz kalmanın diğer bir anlamı ise bu katliama göz yumarak, onay vermek demektir.