Son dönemlerde çetelerin ifşalara başlaması ile başlayan süreçte, muhalif kanatlardan biri olan hatta en güçlü muhalif olup, Türkiye demokrasisi için kilit konumda bulunan Halkların Demokratik Partisi’nin(HDP) bir çalışanı İzmir’in göbeğinde öldürüldü.

Önce Suriye’de askeri eğitime tabi tutulup sonrasında İzmir HDP binasına elini kolunu sallayarak girip katliamını gerçekleştiren ve endişelenmeden polise teslim olan bir caniden ayrıntılı bahsetmemize herhalde gerek yoktur. Aslında bu katilden ve yaptığı katliamdan daha önemli olan şey; katile gösterilen tavırdır. Örneğin; katile “İSMİN NE ABİCİĞİM” denilmesi katilin kim olduğunu ve kimler tarafından yönlendirildiğini açıkça göstermektedir. 

Evet evet, şaşırdınız bir katilin gözaltına kelepçesiz alınışını görünce. Biliyorum alışık değiliz insanca yaklaşımlara! Hakkını arayan öğrencilere, işçilere, akademisyenlere, milletvekillerine, çocuklara, kadınlara, 80 yaşındaki dedelere varıncaya kadar nasıl davranıldığını gördüğünüzden eminim ki; bu cümleleri kurduklarına inanamıyorsunuzdur! 

Burada bir de derin devleti kısaca açıklamakta fayda var. 

“Derin devlet, legal devletin ve Türk Milliyetçiliğinin tohumudur.” Sayın Tanıl BORA’dan alıntıladığım bu cümle açıkça göstermektedir ki; aslında derin devleti ortaya çıkarıp bizlere sopa olarak gösteren Türk Milliyetçiliğinin ve Ulus Devlet olan Türkiye’nin özüdür. “Derin Devlet” olarak bir sır perdesine dönüştürülmesi ise; yine ortaya konan farklı bir oyunun parçasıdır. Yani “Devlet Tapıcılığı”nı aşılayan bir sistemdir denilebilir. MHP’li Dündar TAŞER’İn “Fenafi devlet” yani her şey devlet kutsallığı için feda edilebilir söylemini de derin devlet ile bağdaştırmak gerekir. Özetleyecek olursak derin devlet aslında sadece bir kavramdır ve kanımca böyle bir şey de yoktur! 

Neyse şimdi gelelim muhalefete… Daha katledilen DENİZ POYRAZ’ın evinde birlikte toplu fotoğraf vermekten çekinen muhalefet, nasıl seçimlerde başarıyı elde etmeye çalışıyor? Böyle bir süreçte bile sadece bir Tweetle kınamada bulunup, HDP ile yan yana gelemeyen bir muhalefet, iktidara gelse ne olur? 

Şimdi gelelim GÜNAH KEÇİSİ HDP’ye. Öncelikle en içten buruk bir şekilde DENİZ POYRAZ’ın o değerli ailesine, sevenlerine, yoldaşlarına ve partisi HDP’ye başsağlığı diliyorum. 

Kahvehanede kumarı kaybeden ve sesini çıkarsa meydan dayağına uğrayacak ahmak bir babanın, geriye yapabileceği tek şey evine gelince masum ve umutla geleceğe bakan çocuklarına ahlaksızca saldırmasıdır. HDP de ne yazık ki, bu ülkede yıllardır o ahlaksız ve korkak babanın evlatlığını yapmaktadır. En basitinden bir PEKER’e bile ses çıkaramayan bir devletin hışımına uğruyor. Yapılan son saldırı aslında bu örneklemimizi doğrulamaktadır. 

Bu süreçte HDP ne yapmalı? Tabi, söyleyeceklerim sakın bir nasihat veya direktif olarak algılanmamalı! Ki, sürekli karalanan ve meydan dayağına tutulan bir partiye karşı böyle bir şey yapma ahmaklığına da düşmem. Sadece iktidarı değil, muhalefeti de çaresiz bırakacak birkaç hamle de bulunabilir diye düşünüyorum. 

Özellikle kapatılması an be an yaklaşıyorken HDP kapatılmaktan ziyade HDP, kendisini kapatmalıdır! (bugüne kadar kapatılan HDP çizgisindeki partileri burada hatırlatmakta fayda var: ÖZGÜR PARTİ, HEP, DEP, ÖZDEP, DEHAP, DTP, HADEP, BDP, DBP, HDP . eeeee NE OLDU? )       

Bu kapatmadan kastettiğim şey şudur: Öncelikle şunu HDP’li herkes çok biliyor ki; biz dışardan bakanların gözünden, HDP sistem partilerinin dışında bugüne kadar kendisini taşımayı başarmış bir partidir. Sistem partilerinden kastım başta ana muhalefet partisi ve ittifak ortaklarıdır. Tabi, ben siyasetçi olmadığım için rahatça konuşabiliyorum. Çünkü bir pragmatik kaygım yok! Yine herkesçe bilinmektedir ki; ana muhalefet TBMM’de yapılan kritik görüşmelerde HDP’yi yalnız bırakabilmiş ve hatta bugüne kadar kendileriyle fotoğraf vermekten bile çekinmiştir. Yani muhalefet, iktidarın illegal bir parti olan PKK ile yaptığı cesaretli görüşmelerinden bile ders çıkarabilseydi legal bir parti olan HDP ile açıkça güç birliği yapmaktan çekinmez ve liseli âşıklar misali köşe bucakta HDP ile görüşme için yalvarmazdı! 

Bu ve buna benzer çıkarımlardan ötürü inzivaya çekilen bir HDP’ye bütün partiler her zaman olduğundan daha fazla ihtiyaç duyacaktır. Tabi, TBMM’ye sadece yoklama döneminde gelen bir HDP, bütün teşkilatlarıyla birlikte sahaya inerse, ülkeyi iç ve dış politikada zora düşürecektir. Zaten sokaktan hiç kopmayan bir parti olduğundan bu kendisi için hiç de zor olmayacaktır. 

Yani ANKARA’dan AMED’e taşınan bir HDP, seçimlerde 65 olan milletvekili sayısını en az 90’a çıkararak TBMM’ye daha güçlü ve anlamlı bir şekilde girecektir. Zaten kapatılması için her şey yapılıyor ve yapılmaya da devam edecektir. Eğer; kapatılırsak muhalefet partileri bize destek olacak diye düşünüyorlarsa şöyle bir tarihe dönüp bakmaları kendilerine en sert şekilde cevap verecektir. 

HDP’nin; teskerelerde, dokunulmazlıklarda, iktidarla baş başa seçime girdiği kritik yerlerde bile ana muhalefetin kendisini yalnız bırakarak AKP’nin yanında yer aldığını unutmuş değildir diye düşünüyorum. Örneğin; yıllardır AKP ile HDP arasında Muş’ta yapılan bütün kritik seçimlerde ana muhalefet iktidar partisinden yana rey kullanmıştır. Sırrı SAKIK’ın Ağrı Belediye Başkanlığı seçimi döneminde de CHP, AKP’ye oy vermişti. Çünkü tam o anda CHP’liler, HDP ile PKK’yi bağdaştırma gayretine girişiyor ve milliyetçilik duyguları ile demokrasiden yana değil iktidardan yana tavır takınıyordu ve bence bundan sonra da bunu devam ettireceklerdir. 

Ayrıca kapatılması son bir karara bağlı olan HDP, kapatılmazsa bile bütün siyaset yürüten takımı siyasi yasaklı olduğundan ötürü siyaseti bu şekilde yürütmekte zorlanacaktır. Sanımca iktidar, HDP’yi kapatmayı da göze alamayacaktır. Nedeni ise; dış politikada kendisine uygulanacak olan yaptırımlardır. Avrupa Birliği’ne girmek için bütün değerlerini yıllardır ayaklar altına alan bir devletten bahsediyoruz. Dolayısıyla bu kadar dışa bağımlı bir ülkenin HDP’yi sadece sözde kapatma ile tehdit ettiği kanısındayım. Ayrıca bakanlarıyla, mafyasıyla, rüşvetiyle, ekonomisiyle bu kadar pespaye hale gelmiş bir ülkenin global dünyada bu cesareti göstereceğine kesinlikle inanmayan biriyim. 

Sonuç olarak; yukarıda saydığım nedenlerden ötürü HDP, tarihsel geçmişini de göz önünde bulundurarak TBMM’den gönüllü bir şekilde ayrılmalıdır. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki; HDP, düzenin kendisine dayattığı siyasi atmosferden çekilir ise; Keleşlerle Helikopterler bugüne dek hiç olmadığı kadar çok sert bir şekilde karşı karşıya gelecektir. Yani HDP, sadece HDP’liler için değil başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu için bir umut ışığıdır denilebilir. 

Başka bir konuda başka bir yazıyla buluşana dek sağlıkla kalın...