Mahmut Çiftçi yazdı: İstanbul Sözleşmesi ile yeni bir yaşam mümkün!

Klavyenin başına geçip bir konuda yazı yazmak istediğinizde aslında çok da zorlanmıyorsunuz Çünkü sizlerin de bildiği gibi ülkemiz gibi adil, eşitlikçi, demokratik ve sosyal bir devletin hâkimiyeti altında yaşayıp da uzun uzadıya tartışılacak konu bulamamak acizlik olsa gerek.

Bu yazımızda; 6284 (İstanbul Sözleşmesi) sayılı kanun olarak bilinen “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi” ya da “CEDAW”(Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women), kara konusu üzerinde kısa bir teorik bilgilendirmeden sonra tartışma yürüteceğiz. BM tarafından kabul edilip Türkiye tarafından ise 11.05.2011’de imzalanıp, 20.03.2021’de feshedilen bu kanunun amacı şudur. Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Tabi ki, amacımız bir kanunun maddelerini tekrarlamaktan ziyade kanunun pratikte niçin zorlandığını anlamak ve feshe zorlanmasının arka planında yatan gerçekleri tartışmaktır. Evet, öncelikle bu kanunun feshine şaşırmadığımı belirtmek isterim. Çünkü bu kanun ancak ve ancak medeniyetle tanışan ve insani ilkeleri pratikte yaşatan bir ülkede karşılık bulur. Eğer; 6284’ün uygulandığı tarihlerde bile ülkede taciz, tecavüz, kıyım, şiddet, katletme, erilleştirme, hakaret vb. daha birçok insanlık dışı muamele yapılıyorsa bu kanunun çok da gerekli olduğunu söyleyemeyiz.

Örneğin; bu kanun yürürlükte iken gelin neler yapılmış, karşı duruş sergilemediğimizden dolayı hep birlikte utanarak hatırlayalım! Özgecan’lar, Aleyna’lar, Nadirova’lar, Gülistan’lar, Taybet Ana’lar ve daha binlerce kadın sokak ortasında öldürülüp hatta cesetleri günlerce sokakta köpeklerin salyaları ve çocuklarının gözyaşları altında, deniz kıyılarında, orman kuytuluklarında bekletildiğinde 6284 sayılı kanun geçerli değil miydi?

Vakıflarda, okullarda, kurslarda, evde, sokakta otobüste, metroda, işyerinde tecavüze uğrayan onlarca kız çocuğunun bedeni leş kargalarının elinde kirletilirken 6284 sayılı kanun geçerli değil miydi?

İşin trajikomik tarafı 6284 sayılı kanunda kadın, cinsiyetçi bir muamele gördüğünde en yakın karakola başvurabiliyormuş! Peki, onlarca kolluk görevlisinin de içinde bulunduğu tecavüz listeleri yayınlanmadı mı? Acaba Musa ORHAN’a da telefon açıp “Gelin beni kurtarın!” diye imdat çağrısında bulunmak da bu yasanın içinde yer alıyor muydu ki; malum kişilerce Musa ORHAN serbest bırakıldı?

Evet, tabi ki “İstanbul Sözleşmesi Feshedilmesin!” diye hep birlikte haykıralım, isyan edelim ama bu kanunu çıkaranların “Bir kereden bir şey olmaz” diyenler olduğunu da unutup yasalarda yer alan her şeyi meşru kılmayalım! Meşru kılmayalım derken yine burada kadın hareketlerine karşı olduğumuzu da kimse içinden geçirmesin ama bugün 6284 diye haykıranların oy verdikleri partilerin içinde yer alan kadın sayısına da bakmaları ve buna göre tavır takınmaları bence daha samimi olacaktır.

Bakınız bugün bu yazıyı kaleme alırken ülkeyi tüketen pardon yöneten TBMM’deki kadın temsiliyetine şöyle bir göz attım. Edindiğim verilere göre; siyasi partilerde yer alan kadın yüzdelik oranları şu şekildedir. İP %6, MHP %10, CHP %12, AKP %17, HDP %37. Evet, sözde cumhuriyet ülkesi bir parlamentodaki 600 milletvekili içinde sadece 103 kadın milletvekili bulunmakta ve neredeyse çoğunun da; 6284 yürürlükte iken haksızca hakaretlerde bulunularak hapislere tıkandığını biliyoruz. Ayrıca kadın milletvekili oranında dünyadaki 192 ülke içinde 117.nci sırada, Avrupa’daki 37 ülke içinde ise sondan üçüncü sırada yer alan Türkiye, Kadın milletvekili oranında da yine birçok Afrika, Asya ve Orta Doğu ülkesinin gerisinde yer alıyor.

Evet, Cumhuriyet ile yönetilen bir ülkede hal böyle iken 6284 ile her şeyin çözüme kavuşacağını söylemek devekuşu misali bir yaşama razı olmak demektir. Kadına Yönelik Şiddet acaba böyle erillikle yönetilen bir ülkede son bulur mu? Kadın özgürlükçü politikalara yer vermeyen ve iktidarı bu konuda eleştiren muhalefet partileri üzerlerine düşen görevlerden kaçını yerine getirebilmektedir? Her gün Eş Başkanlık sistemine hakaret eden bir parlamentodan Kadına Yönelik Şiddeti durdurmasını beklemek saflık olmaz mı? Çözüm bütün kadın hareketlerinin kimlikler üstü bir çatı altında el ele vermesi ile mümkündür. Örneğin bir Feminist’in kendini Taybet Ana için sokaklara atmasıyla Kadına Yönelik Şiddet durdurulabilir. Farklı bir kitleden daha bahsedecek olursak; İstanbul Sözleşmesi’nden taraf olmak, kadını sadece simgesel olarak içinde barındıran bir partiye tepki göstermekle ancak mümkün olabilir. Peki, biz “6284’ü uygula” diye haykıran biz erkekler acaba çevremizde bulunan kadınlara nasıl davranıyor ve onlara ne diye değer verdiğimizi hiç düşündük mü? Son olarak 6284 tarafında yer almak eril bütün sistem ve tarzlara isyan etmekle mümkün olur. Erili savunarak veya eril davranarak Kadına Yönelik Şiddeti önleyemeyeceğimizi de bilmek gerekir. Daha özgür, demokratik ve eşit bir yaşamda ve yazıda buluşmak üzere…

#6284’Ü UYGULA VE UYGULAT Kİ İNSANCA BİR YAŞAM MÜMKÜN OLSUN!