Gazete Emek - Kürt sorununun demokratik çözümü ve Türkiye’de barışçıl bir geleceğin inşası hedefiyle Barış İçin Toplumsal Girişim tarafından düzenlenen “Barışa Giden Yol” konferansı, İstanbul Eyüpsultan’daki Eyüp Sultan Kültür ve Sanat Merkezi’nde başladı.

Farklı siyasi görüşlerden siyasetçiler, akademisyenler, hukukçular ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getiren etkinlikte, barış sürecinin çok boyutlu yapısı masaya yatırılıyor.

“Umut ve sorumluluk birlikte taşınmalı”

Konferansa katılan Kürt siyasetçi ve Diyarbakır Belediyesi eski Eş Başkanı Gültan Kışanak, Rûdaw’a yaptığı açıklamada barış sürecine dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

İmralı Heyeti ile Erdoğan görüşmesi başladı
İmralı Heyeti ile Erdoğan görüşmesi başladı
İçeriği Görüntüle

Umut kavramının tek başına yeterli olmadığını belirten Kışanak, “Umut bir sorumluluktur. Barış için mücadele etmezsek, adım atmazsak, umutlu olmak tek başına hiçbir işe yaramaz. Umudu, sorumlulukla birlikte düşünmeliyiz” ifadelerini kullandı.

“Barış, sadece silahların susması değildir”

Kışanak’a göre barış, yalnızca silahlı çatışmaların sona ermesi anlamına gelmiyor. Kalıcı barışın ancak Kürt halkının kimliği, dili, yönetime katılım hakkı ve siyasal temsiliyetine ilişkin sorunların çözümüyle mümkün olacağını vurgulayan Kışanak, şunları söyledi:

“Şimdiye kadar sadece silahla anılan bir sorunu çözmeye çalışıyoruz. Oysa bu sorun, Kürt halkının varlığıyla, kültürüyle ilgili. Türkiye’nin son 100 yılına baktığımızda, silahlı isyanlar bastırılmış ama sorun çözülmemiş. Çünkü temel haklar güvence altına alınmadıkça, bu mesele bitmiş sayılmaz.”

“Toplumsal müzakere şart”

Kışanak, barış sürecinin sadece karar verici aktörlerle değil, toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla yürütülmesi gerektiğinin altını çizdi.

Gültan kışanak, “Siyasetçiler kimi zaman ‘toplum bunu istemiyor’ diyerek talepleri öteleyebiliyor. O nedenle toplumun ne istediğini ortaya koymak zorundayız. Konferanslar, toplantılar, platformlar aracılığıyla toplumsal müzakere masaları kurmalıyız” ifadelerini kullandı.

“Farklı adlandırmalar sorun değil, diyalog devam etmeli”

Barış sürecinin kamuoyundaki isimlendirilmesine dair tartışmalara da değinen Kışanak, iktidarın “Terörsüz Türkiye”, Kürt siyasi çevrelerin ise “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” şeklinde adlandırmalarda bulunduğunu hatırlatarak, bu farklılıkların süreci sabote etmemesi gerektiğini söyledi.

Kışanak, “Tarafların farklı bakış açıları olabilir. Önemli olan müzakere ve diyalogun kesilmemesidir. Süreç, tarafların her konuda uzlaştığı bir an değil, birlikte yürünecek bir yoldur. Yeni başlıyoruz ve bu süreçte farklı anlamlar yüklemek doğaldır” diye konuştu.

“Kaygılarımız bizi durdurmasın”

Barış sürecine dair toplumda oluşan kaygıların sağlıklı olduğunu belirten Kışanak, bu duyguların mücadeleyi ve diyaloğu geliştirmeye vesile olması gerektiğini ifade etti.

Kışanak, “Hiçbir şey olmuş bitmiş değil. Tam tersine daha çok yolun başındayız. Kaygılar, bir halkın kendini inşa etme iradesinin göstergesidir. Bu kaygılar bizi durdurmamalı; tam aksine daha fazla diyalog ve çözüm arayışına yönlendirmelidir” şeklinde konuştu.

“Her gece kendimize şunu sormalıyız…”

Kışanak, her bireyin barış sürecinde vicdani ve tarihsel sorumluluk taşıdığını belirterek sözlerini şöyle tamamladı:

“Kafamızı yastığa koyduğumuzda şunu sormalıyız: Barış için yarın ne yapmalıyım? Bu yolu nasıl açabilirim? Meseleye böyle yaklaştığımızda, barışa gerçek anlamda hizmet etmiş oluruz.”

Konferans, gün boyu devam eden oturumlarla barışa giden yolları tartışmaya ve çözüm için ortak akıl üretmeye devam ediyor. “Barışa Giden Yol” başlıklı bu girişim, Türkiye’de kalıcı barışın ancak çok aktörlü, kapsayıcı ve toplumsal düzeyde yürütülecek bir süreçle mümkün olabileceğine dikkat çekiyor.