Gazete Emek- “bugünün Türkiye’sinde mafya olarak adlandırılan hukuk dışı yapılanmaların insanların ya da şirketlerin tapulu mallarına, kayıtlı şirketlerine, menkul ya da gayrimenkullerine ‘çökebileceğini’ ilk ondan duyduk” diyen Altaylı,” Mehmet Ağar’ın bu cümlesi ile Türkiye artık kişilerin malları, varlıkları, edinimleri üzerinde bir devlet garantisi olmadığını, garantinin ancak güçlü, etkili kişiler vasıtasıyla elde edilebileceğini en ‘devlet’ ağızdan duymuş oldu” ifadelerini kullandı.


“Gücü yeten istediği yere çöküyordu. En güvenilir kurum olması gereken devletin verdiği “tapu senedi” artık karşılıksız çıkabiliyordu. Herkes gücü yettiğince bir yerlere çökebiliyordu. Ve tüm bu ‘çökmelerin’ nedeni yargının ‘çökmüş’ olmasıydı. Vatandaşın güç odaklarına karşı son savunma hattı olan ve gücü gücü yetene olmasın diye güvendiğimiz yargıydı aslında asıl ‘çökmüş’ olan” diye yazan Altaylı, yazısının devamında, “Tatili erken kesip eve dönüyorum. Yokluğumdan istifade bizim eve de çökmesinler. Ne olur ne olmaz!” dedi.

ALTAYLI'NIN YAZISININ TAMAMI ŞU ŞEKİLDE:

Böyle bir fiili durumun olasılık dahilinde olduğundan haberdar olmamızın nedeni aslında ne Sedat Peker’di ne de dün akşam Meral Akşener’in Habertürk’te söylediği gibi “Paramount Otel”e çökülmüş olması.

“Çökme” kavramını bize ilk öğreten bu ülkede Emniyet Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü, milletvekilliği, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı yapmış ve oğlu da AK Parti’den milletvekilliği yapmakta olan bir isim oldu, Mehmet Ağar.

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un mektubuna Erdoğan'dan cevap: Fenerbahçe sayesinde başarısızlığa uğradılar

Öncelikle ondan duyduk, bugünün Türkiye’sinde mafya olarak adlandırılan hukuk dışı yapılanmaların insanların ya da şirketlerin tapulu mallarına, kayıtlı şirketlerine, menkul ya da gayrimenkullerine “çökebileceğini”.

Ağar, Türkiye’nin ve belki de dünyanın sayılı güzel marinalarından biri olan Yalıkavak Marina ile ilgili kendisine yönelik iddialara “Ben olmasan buraya mafya çökerdi” dedi.

Mehmet Ağar’ın bu cümlesi ile Türkiye artık kişilerin malları, varlıkları, edinimleri üzerinde bir devlet garantisi olmadığını, garantinin ancak güçlü, etkili kişiler vasıtasıyla elde edilebileceğini en “devlet” ağızdan duymuş oldu.

Gerçi Ağar oluşan tepkiler üzerine bu söylemini değiştirip “dil sürçmesi”ne getirdi işi ama laf ağızdan çıkmıştı.

İlk söylenilen gerçekti.

Nitekim arkasından başka “çökmeler” de ortaya çıktı.

Bodrum’da bir güzel otele de çökmüştü birileri.

Gücü yeten istediği yere çöküyordu.

Osman Müftüoğlu'ndan 3. doz aşıyla ilgili merak edilen 5 soruya cevap

En güvenilir kurum olması gereken devletin verdiği “tapu senedi” artık karşılıksız çıkabiliyordu.

Herkes gücü yettiğince bir yerlere çökebiliyordu.

Ve tüm bu “çökmelerin” nedeni yargının “çökmüş’ olmasıydı.

Vatandaşın güç odaklarına karşı son savunma hattı olan ve gücü gücü yetene olmasın diye güvendiğimiz yargıydı aslında asıl “çökmüş” olan.

Yargı çökünce, herkes bir yere çökebiliyordu.

Peki devlet böyle bir şeye nasıl izin verebiliyordu?

O kadarını bilecek noktada değilim.

Ama yıllar önce iş dünyasının önemli isimlerinden biri ile artık iş dünyasında olmayan bir başka işadamının dedikodusunu yapıyorduk.

O iş adamının yanında çalışan pek çok yönetici hızla zenginleşiyordu ve çok açık biçimde işadamını soyuyordu.

İş dünyasının önemli ismine, “Peki bunu siz görüyorsunuz, biz görüyoruz da o işadamı görmüyor mu?” diye sordum.

“Patron çalıyorsa, yöneticisi de çalar?” dedi.

Meseleye profesyonel bakış bu herhalde.

Ona da aklım ermez.

Ama bildiğim bir şey var, tatili erken kesip eve dönüyorum.

Yokluğumdan istifade bizim eve de çökmesinler.

Ne olur ne olmaz!

Meral Akşener’den dikkat çeken açıklamalar: İmralı ile görüşmelerin sürdüğünü biliyorum

Gerçekten merak etmiyor musunuz!

TBMM’nin en önemli yetkisi yasama ise ikinci önemli yetkisi de denetimdir.

Başkanlık sistemine geçişle birlikte yasama ve denetleme yetkilerinde önemli kayıplar yaşanmış olsa da, yine de az da olsa bazı yetkileri var.

Yaptırım gücü çok zorlaştırılmış olan denetim yetkisi de hala sürüyor.

Önceki gün Marmara’nın hızlı yok olmasında önemli bir rolü olduğu bilim insanlarınca iddia edilen Ergene Nehri’ndeki kirliliğin araştırılması için TBMM’ye bir önerge verildi.

Bırakın milletvekili falan olmayı, vatandaş olarak bile gerçekten merak edilen, merak edilmesi gereken bir mesele idi bu.

Ülkenin en önemli kurumu gelecek nesiller için bunu araştıracak ve bir rapora bağlayacaktı.

Ancak bu araştırma TBMM’de iktidar koalisyonunun oyları ile engellendi.

Niye!

Anlamak mümkün değil. Ülkenin geleceği, nesillerin geleceği ile ilgili bir çevre araştırması.

Siyaset yok, suçlama yok, yaptırım yok.

Karar vericiler sağlıklı karar alabilsin diye yapılacak bir araştırma.

Sadece muhalefetin oluşturacağı bir komisyon da değil, tüm partilerin olacağı bir komisyon.

Bu engellendi.

Yol kapattılar! "AK Partiliyim, acımızdan ölüyoruz"

Böyle bir meseleyi bile araştırtmayacaksanız, böyle bir çevre felaketinin nedenini bile merak etmiyorsanız Allah aşkına niye milletvekili oldunuz arkadaşlar.

Kendine güvenen herkes yetkisinin artmasını ister, herkes etkisinin artmasını ister.

Siz ise kendi kendinize etkinizi ve yetkinizi baltalıyorsunuz.

Niye bir söyleyin.

Bana değil gençlere söyleyin.

Lütfen.

Hatta belki hiç gerek olmayacak.

Bu öngörü ile dünya lideri olursa

Dünyanın içinde bulunduğu vahim durumun nedeni acaba ABD’nin “ahmaklığı” olabilir mi!

Bir ülke bu kadar öngörüsüz, bu kadar akıl dışı bir biçimde yönetilirse ve o ülke aynı zamanda dünyanın en güçlü ve önemli ülkesi ise o dünyadan hayır gelir mi!

Bakın bu dergi kapağı ABD’nin en önemli dergilerinden birinin, Time’ın kapağı.

ABD 2001’de Afganistan’ı işgal kararı aldığı zaman Time böyle bir kapakla çıkmış.

“Taliban’ın son günleri.”

Bu kapaktan günler sonra Amerikan Ordusu Afganistan’ı işgal etmiş, 20 yıl boyunca ülkede kontrolü ele almaya çalışmış.

Binlerce asker kaybetmiş.

Yüz binlerce Afganlıyı asker veya sivil demeden soykırıma uğratmış .

Yıl 2021 olmuş.

ABD ülkeden çekiliyor ve ülkenin nenedeyse yüzde 90’ı Taliban’ın kontrolünde.

Ve ABD çekilebilmek için bile Taliban’ın hoşgörüsüne muhtaç.

Bu öngörüye ve bu beceriye sahip bir ülke dünyayı yönetirse dünya da böyle bir dünya olur ancak.

Kaynak: HT

Editör: TE Bilişim