Gazete Emek - Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, Halk TV'de 'Liderler Masası' programının konuğu oluyor. 

Gazeteciler Bengü Şap Babaeker ve İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtlayarak, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu'nun söyleşisinden öne çıkanlar şöyle:

"Ben bu iktidara güvenmiyorum. Ankara'nın ortasında Sinan Ateş katledildi, Saray sessizliğini korumaya devam ediyor. Bu cinayetin aydınlatılması lazım. Polisin tutanakları savcıya göndermesi lazım. Toplum bunu izliyor biz de izliyoruz. Olayı örtmeye çalışacaklar. Aileye söz verdim, bu bizim için namus meselesidir dedim. Gerçek failleri tutuklanıncaya kadar bu işin takipçisi olacağız dedim, bu bir insanlık görevidir. Siz o sanığı hangi gerekçeyle evinizde tutuyorsunuz, bunlar sorulacak, az kaldı.

Sinan Ateş cinayeti hakkında: "Polislere ve savcı arkadaşlara söylüyorum, cesaretli olun"

Siz bir ülkeye adaleti getiremezseniz hiçbir şey getiremezsiniz. Siz devlet olarak bu tür bir olaya izin veremezsiniz. Arkasında hangi mesele var,  tüm bunlar araştırılması gerekiyor, siz olayı kapatıyorsunuz. Neden, güç başka bir yerde, yargıya, savcıya, polislere baskı yapıyor. Polislere ve savcı arkadaşlara söylüyorum, cesaretli olun, hiç endişe etmeyin, bu olayı tüm ayrıntılarıyla yazın, davanızı açın, onların güvencesi olacağız.

Delil kararttığınız andan itibaren katilleri koruyorsunuz demektir. Bir kamu görevlisi yargının önüne çıkarır katilleri, devlette bir şey kaybolmaz, umarım böyle bir şey yoktur. Tutanağı tutanlar da imha edenler de hayatta, ortaya çıkar. Bu ülkede polis tutanak tutmuşsa, o polisin namusudur. 

Ayşe Hanım adalet istiyor. Gözleri yaş dolu, ağladı. Kendisini teselli ettim. Ankara'nın ortasında eşim katledildi diyor. Çocuklarım babasız kaldı diyor. Hangi gerekçeyle katledildi? Ülkücünün çok sevdiği bir insan, akademisyen. Yetenekli bir kişi, siz yeteneği yok ediyorsunuz. 

Beşli Çeteler dediğim, devleti soyanlar, haksız kazanç elde edenler, tüyü bitmemiş yetimin hakkını alanlar. Ben neden cumhurbaşkanı olmak istiyorum, sarayda oturmak için değil. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını ben sormayacaksam neden cumhurbaşkanlığı yapayım.

Beşli Çete, elbette böyle bir adam istemiyorlar. Devletin bazı kurumlarını ele geçirdiklerini, bürokratlarını beslediklerini biliyorum. Elbette bunlar Kılıçdaroğlu gelmesin diye toplantı yaparlar. Ama ben bu milletin sağ duyusuna güveniyorum. Bir de devleti yöneten temiz bir adam gelsin. Vatandaşın cebini düşünen, sorunları çözecek, israftan kaçınacak sade bir insan istiyor. Buna tahammül edemiyorlar. 

Bunların tamamını soracağım. O 418 milyar doları alacağım, bu ülkeye getireceğim. Hiçbir uluslararası mahkeme bir devletin soyulmasına evet dememiştir. Bütün kararlar o ülkenin lehine çıkmıştır.  
 

Arama kurtarma ekiplerinin yeteri kadar olmadığını, askerin hiç olmadığını gördük"

Deprem olduğunda Kahramanmaraş milletvekilimiz Ali Öztunç sabah 4:30-5:00 arasında aradı. Büyük bir yıkım olduğunu söyledi. Ben hemen televizyonu açtım. Valileri aradım bilgi aldım, belediye başkanlarını ayrım yapmadan aradım, baş sağlığı diledim. Ertesi gün deprem bölgesine gittim, felakete tanık olduk. Arama kurtarma ekiplerinin yeteri kadar olmadığını, askerin hiç olmadığını gördük. İlk gittiğimizde su ve ekmek yoktu. Enkazların başında devlet nerede diye bağıran anneler babalar çocuklar gördük, tam bir insanlık dramı. Arsuz'da kaldığımız yerde elbiseyle yattım, çok soğuktu. Üzerime iki battaniye aldım ama ısınma şansım yoktu.

"Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kıbrıs'a başsağlığı dilemedi"

Başlangıçta bizim belediyelere bazı zorluklar çıkardılar.  CHP'li belediye diye niye engelliyorsunuz? Ekmek getirecek, su getirecek. Engel olmanın mantığını anlamak zor. Ankara Büyükşehir Belediyesi havalimanını düzenledi. Vay efendim orayı biz yapıyoruz, onlar yapmıyor diye. Çocukça işler, devleti yönetmesini bilmiyorlar. Ayrımcılık yapılır mı Allah aşkına.

Acı olan nedir biliyor musun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kıbrıs'a başsağlığı dilemedi. 

"AFAD'ı körelttiniz, Kızılay'ı tepeden tırnağa yok ettiniz"

Fay hattının nereden geçtiğini hepimiz biliyoruz, artık biz de deprem uzmanı olduk. Devletin kadroları bunu biliyor zaten. Depremin olacağını, yıkılacak binaları rapora yazmışlar. Siyasi otorite raporları bir köşeye atmış. 199 depremin sonrasında TSK'da afet taburu oluşturuldu. Talimat vermiyorsunuz. İnsanlar donarak öldü. Tüm bunların sorumlusu devleti yönetenler değil mi? Yüzyılın felaketi diyorsun, yüz yılın katliamı çıktı ortaya. Devlet kurumunu çalıştırmadınız, AFAD'ı körelttiniz, Kızılay'ı tepeden tırnağa yok ettiniz, rant alanına dönüştürdünüz. Vali eli kolu bağlı ne yapacak? Devlet yönetmeyi bilmiyorlar.

"Siz depremzedelere parayla ev satamazsınız"

Kızılay'ı eski ruhuna kavuşturacağız. Kuruluş amacına uygun yeniden yapılandıracağız. Söz verdim, eski sahiplerine, gönüllü yardım yapanlara, rant aracı olarak görmeyenlere teslim edeceğiz. Nasıl olur da Kızılay çadır yapamaz. Bir Allah'ın kulu sorumluluk almadı. 50 bin kişinin günahı kimin boynuna. Siz depremzedelere parayla ev satamazsınız. Bu kadar yüzsüzlük olmaz.

Bu kavganın son bulması gerekiyor"

Seçim birinci turda biter. Vatandaş sandığa gidip kararını verir. Vatandaş değişimden yana. Bu kavganın son bulması gerekiyor. Siyaset kavga aracı değildir. Hiç kavganın olmadığını görecekler. AKP ve MHP muhalefeti dışlamış durumda. Bunun böyle olmayacağını görecekler. 

"Memleket Partisi'ni de ziyaret edeceğim"

Her partinin genel başkanına saygı duyarım. Taktir kendisine aittir. Kaybedecek zamanımız yok, 1 saati bile kaybetmek istemiyoruz. Hakarete karşıyım. Kim olursa olsun. Eleştirebilirsiniz ama hakaret olmaz. Siyasi partileri ziyaret ediyorum. Memleket Partisi'ni de ziyaret edeceğim.

"Herkes elinden geldiği kadar çaba harcadı"

Birinci turda bu işi alıp Türkiye'yi artık ikinci kez yormamak gerekiyor. İkinci kez sandık, harcama, masraf, bunlara gerek yok, doğrusu budur.  Siyaset eğer şikayet alanıysa, siyaset olmaktan çıkar. Şikayetin dışına çıkmak lazım. Kimin kusura kimin yanlışı var bunlar oturulur konuşulur. Bir şeyi geri getiremezsiniz. Herkes elinden geldiği kadar çaba harcadı. Ben gece 2'de metinler yazdım, çalıştım, çabaladım. Geçmişe dönük eleştiri üzerinden bugün bir şeyler ortaya koymayı makul bulmuyorum, olabilir. Sayın İnce'nin görüşü budur, haklı tarafları da olabilir. Söylediklerinin tamamı yanlış değildir, eksik, yanlış, kusurumuz olabilir.

Sayın Türkan Elçi kabul ederse aday olur. Milletvekili olarak da görev yapar, benim en büyük arzularımdan birisidir. Biz de bölgede kendimizi görmek istiyoruz. Altı siyasi parti yeri geldiğinde rekabet ediyoruz. Ortak konular, demokrasi, insan hakları, yolsuzluklara karşı olma, vergilerin hesabını verme gibi...

"Kadınların parlamentoda fazla olması lazım"

Her yıl toplanan vergileri nerelere harcadığını Ulusal Vergi Konseyi bir rapora bağlayacak, herkes görecek. Vatandaş diyecek ki, ben vergi verdim devlete, bu vergilerin nereye harcandığını görüyorum diyecek. Vatandaş bilecek, bir güven bağı oluşacak.

Kadınların parlamentoda fazla olması lazım. Burada başarılı değiliz kabul ediyoruz. Ama fazla olması lazım. Kadın sayısının yönetimde de fazla olması lazım. Olabildiğince yapmaya çalışıyoruz. 

Bakan olmak isteyenler milletvekili olmayacak, böyle bir görüş birliği var. Bakan olmak isteyen arkadaşlar milletvekili olmasın diye söyledim.

Editör: Bekir GÜNEŞ