İslam dini hukukunun egemen olduğu ülkemizle beraber Ortadoğu ve birçok ülkede hakim olan, geçmişte İslam dini hukuku ve adil yönetim anlayışı benimsenerek gelen bu görüş, ne yazık ki günümüzde bu coğrafyalarda insanlardaki o yüce kudretli adalet, hukuk bağları çoktan çözülmeye yüz tutmuş durumda.

Kimse kendi insani kutsal terazisi olan vicdanıyla hareket edemiyor. İnsanlar bir konuda hukuki, adil davranışlarına başlarken vicdani yargılamadan önce çıkarlarını gözetmeyi, korku ve endişelerini düşünmekten adil davranamıyor. Bir anayasa hukukunda görevli yargıç bile bırakalım vicdani terazisine bakmayı, anayasada kabul edilen yasaya bile bakamıyor. Ya çıkarların boşluğunda kalıyor ya da ülke genelinde herkeste olan o kara hissin korku ve endişelerin yumağında terli muhasebeler geçiriyor. Ortadoğu'da Müslümanlar dini hukuklarını, adil yönetimlerini bırakıp, ahlaki ve adil olmayan yönetim biçimleriyle bu coğrafyanın insanlarını yönetiyorlar.

Ortadoğu'da yöneticiler ahlaki davranmıyor! Birçok Müslüman devleti İslam dininin o meşhur adil hukukunu bırakıp, haklarını Avrupa İnsan Hakları kurumlarında arıyor. Geçmişte Ortadoğu’da kurulan Osmanlı devleti gibi İslam dini hukuku ile yönetilen birçok devlet Avrupa’nın ve birçok kıtanın tebaaları için adil yönetim anlayışının sembolü iken, bugün ise bu coğrafyanın insanları adil yönetim anlayışı olarak Avrupa ülkelerinde, Avrupa insan hakları kurumlarında hukuka, adalete dair beklentiler içine giriyor. Ortadoğu'da yaşayan Müslümanlar yönetimlerinden hoşnut değiller. Kendi ülkelerinde barışı, huzuru, sosyal refahı, adil dağıtımdaki paylaşımı, eşitliği, adaleti, hür olma gibi insanı var eden en temel hakları olan bu değerleri ne yazık ki yaşayamıyorlar.

 Her günü savaş, huzursuzluk, mutsuzluk, adaletsizce gelir dağılımı ve yaşam haklarındaki eşitsizlikler, baskı, korku adeta bu coğrafyanın kaderi haline gelmiş. Her geçen gün Ortadoğu ülkelerinde Müslümanlar kendi ülkelerinden kaçışlar ile batı ülkelerine göçler veriyor. Oysaki İslâm dini anlayışındaki huzur, hoşgörü, barış, adil yaşam hukuku, paylaşım, eşitlik, hür irade gibi değerler İslam dininin temelini kapsarken, günümüzde bölgede yaşanılan ahlaki dışı yönetimler dini değerleri yok etmiştir. Belki de tarihte büyük düşünürler Ortadoğu hakkında lanetli bölge demelerinin sebebi bu... Yüzlerce Peygamber ahlakının ev sahipliği yaptığı bu topraklarda, Peygamberlerin gidişinin ardında ahlaki bağların hemen çözüldüğü çokça tarihte yer alır. Ortadoğu bugün tarihini tekerrür etmektedir. Peygamberlerin bıraktıkları dini anlayışı ile güzel ahlakını ellerinin tersiyle itmiştir.

Örneğin bir dergide okumuştum, Çinli bir iş adamı ile Ortadoğu'dan Çin'e giden birkaç büyük Arap iş adamları üzerine izlenime dayanarak bir yazı yazılmıştı. Ve yazıyı okuduğumda bu durumu bugünkü Ortadoğu'da birçok Müslümanın yaşantısına benzetmeye giderek bayağı etkilenmiştim. Yazıda Çinli iş adamı şöyle başlar konuşmasına, Ortadoğu'da ülkemize gelen Arap Müslüman iş adamları ticari alışveriş için bize gelip, almak istedikleri normal standartlarda olan ürünlerin üzerine ünlü markaların adlarını yazmamızı istiyorlar. Ancak onları yemeğe götürdüğümüzde, bize sunduğumuz yemeklerin helal olup olmadığını soruyorlar... Merak ediyorum, İslam dininde sahtekarlık yapmak,  taklit ürün satmak helal mi? diye yazı devam ediyordu...

Oysaki İslâm dini anlayışı ve hukuku ahlaki olmayan hiçbir şeyi içinde barındırmaz. Ortadoğu yaşayış biçimiyle görünürde İslam dini rengini alsa da, fillerinde dinin çok uç ötesinde davranıyor. Böylece Müslümanlar kendi aralarında helal-haram kavgası yaşarken, dinin asıl gayesi hakikati yani ahlâki davranmayı unutuyor. Sadece bu örnek ile sınırlı değil, Ortadoğu’da Müslüman ülkelerin yöneticilerinden çoğu kendi halkına, Müslüman kardeşine her geçen dönem daha da zulüm ediyor ve Ortadoğu ülkelerinin çoğunda savaşsız geçen bir dönem nerdeyse yok denilecek durumda. Ümmetçilik ve din kardeşçiliği propagandaları yıllardan beri yanı başlarında olan İsrail'in, Filistin üzerindeki zulmüne tepkisi bir sosyal medya paylaşımından öteye gidemiyor.

Yazımı bitirmeden önce şunu belirtmek isterim ki sadece Müslümanlar için değil, yeryüzünde her canlıya ahlaki ve âdil davranılması insan olabilmenin ödevlerindendir. Herkes için adalet istemek boynumuzun borcudur. Mynmar’da  zulme uğrayan bir Müslüman için, Çin'de zulme uğrayan Uygar Türk'ü için, ötekileştirilen-horlanan Romen için, Amerika' da dışlanan Siyahiler için, zulüm çarkından geçirilen Boşnak için, İsrail zorbalığı altında ezilen masum Filistin çocuğu için ve Ortadoğu'da gözyaşı içinde olan Kimliksiz Kürt kadınları ve çocukları için isteyeceğim tek şey Adalet! Hakikat ancak adalet ile sağlanabilir. Bilinmelidir ki bir ülkede insanların huzur ve refah içinde yaşama hakkı, o ülkeyi yöneten yöneticilerin ahlaki ve adil davranışlarından geçer.