Daha önce adalet için yolculuğuyla gündemde olan Kemal Kılıçdaroğlu, bu sefer umuda dair bir yolculuğa adım atmakta...
Yaklaşık bir senedir ülkede mevcut olan yönetimin gitmesi adına bir araya gelerek farklı ideolojilerin, düşüncelerin ve fraksiyonların içinde yer aldığı 6'lı masa (Millet ittifakı) sonuç itibariyle ortak bir karar ve adaya imza atmayı başarabildi. İktidara karşı yürütülen mücadelede birbirinden farklı görüş ve düşüncelere sahip olmalarına rağmen (Millet İttifakı) 6'lı masa partileri defalarca bir araya gelerek kutuplaşmaların önünü açarak böylece aralarındaki buzların erimesinde başarılı oldu. Ülke için koalisyon oluşum mimarı olarak yer edinen Kemal Kılıçdaroğlu, koalisyonun başından beri tüm çalkalanmalara rağmen sağduyulu ve uzlaşmacı politikaları ile masanın ortak kararıyla Cumhurbaşkanlığına aday olma hakkına sahip oldu. Önümüzdeki bu seçim, tarihi anlamda bir fırsat niteliğinde olup ve aynı zamanda Türkiye halkları için çok umut dolu bir gelişmedir. 20 yıllık AKP iktidarının son dönemlerinde ülkede yaşattığı korku krallığının temelleri yavaş yavaş sarsılmaya başladı. Halk özellikle bu sefer ki Cumhurbaşkanlığı seçiminde umutlarla sandığa gitmekte epey bir hevesli görünüyor.
Bizler ülke olarak AKP iktidarın deneyimiyle beraber öğrendik ki ülke için yönetim şekillerinde ne padişahlık yönetimi ne de hanedanlık sistemi bu ülkenin insanları için zarardan başka bir faydası olmadığını gayet net anladık. Yani işin özü şu ki saray tok, halk aç olamaz ve olmamalı. En iyi yönetim şeklinin özü, halkın eşit mesafede söz sahibi olduğu bir yönetim anlayışından geçer. Bu yönetim anlayışında halkın yöneticilerden korkmadığı, aksine yöneticilerin halktan çekindiği bir yönetim anlayışı daima insanlar arasında barışı, huzuru ve refahı sağlar.
21 yıllık AKP iktidarını enkaza sürükleyen temel dayanak şüphesiz ki getirmiş olduğu başkanlık sistemiyle beraber tamamen kendini imhaya götürdüğü inkâr edilemez bir gerçektir. Durumu anlaşılır bir ifadeyle açıklarsak, 85 milyon insanın kaderini tek bir insanın iki dudağının arasına terk edilmesi ancak eğitim seviyesi düşük toplumlarda görülebilinen bir durumdur. Çünkü demokratik ilke ve inkılapları kendisine tüzük edinmiş bir devlet asla kendisiyle çelişemez, çelişmemelidir. Şöyle bir soru ile biraz düşünelim, bir ülkenin hukuku, yargısı, eğitimi, sağlığı, ekonomisi ve altyapısı vb. gibi buna birçok birim dahil edebiliriz. Bu birimlerin yönetiminde, alanında eğitimini almış uzmanların yani işin ehli insanların elinde olursa daha mı akılcıl olunur? Yoksa bütün bu birimlere tek bir insanın istediği şekilde yön vermesi mi daha akılcıl olunur? Bu nedenledir ki ülke vatandaşları deneyimlenen fiiler ile beraber başkanlık sisteminin iyi birşey olmadığını çok net bir şekilde idrak edebildi.
Ülkenin tek adam rejimine en çok karşı olan ve HDP'nin de içinde yeraldığı bir diğer siyasi ittifak Emek ve Özgürlük ittifakıdır. Özellikle HDP bünyesinde Kürt seçmenlerin bu süreçte baskı, sindirme ve hukuksuzca cezaevi süreçlerini üzerinde yaşadığı ve bu durumla da kalmayıp partisini kapatma sürecine kadar götüren bu gidişata yönelik en çok zarar gören HDP seçmenlerin, çok net bir ifade ile tek adam ve başkanlık sistemine karşıdır. Şüphesiz ki Başkanlık sistemi ve tek adam yönetimine karşı en büyük muhalif siyasetçi sembolünü üzerinde taşıyan ve halen hukuksuzca cezaevi sürecinde tutulan HDP'nin eski genel başkanı Selahattin Demirtaş'dır diyebiliriz.
Peki halkın içerisinde başkanlık sistemi yönetimine dair düşünceler ne tür boyuttadır? Elbetteki halk yaşanan ekonomik bunalımın yegane sebebinin mevcut yönetimde olduğunu çok iyi idrak etmektedir. Yani halk öyle bir ekonomik bunalım yaşıyor ki, bu seçim sürecinde ideolojiye, düşünceye, etnik ve mezhepsel görüşe bakılmaksızın sandığa gidip geleceği için oy hakkını ihya etmek adına sabırsızlanıyor. Ülkede şuan gerek siyasi partilerde gerek halk tabanında sağ-sol, sosyalist ve muhafazakar gibi ideolojik düşüncelere dair bir seçilim görünmüyor. Görünen o ki tamamen yönetimin ülkede açmış olduğu bu kötü krizin ve enkazın altında bir an önce çıkıp, daha insani bir yaşamın inşa edilmesi isteniyor. Kısacası bu seçim bir kurtuluş seçimidir diyebiliriz.
Yaklaşan seçim günlerine doğru Cumhur ittifakın, Millet ittifakını sarsmaya dair ve tökezlemesi adına birçok eğilimlerde bulunduğu inkar edilemez bir gerçektir. Bunu gerek Kemal Kılıçdaroğlu'nun Alevi mezhebi kimliği nedeniyle Sünnilere yönelik kışkırtmalarıyla kendi tarafına oy çekme politikaları veya gerek milliyetçi kesimin oylarını almak adına, Kürtler üzerine ırkçı saldırgan politikalara destek vermek gibi kirli seçim provakatörlüğünden başka bir tanımı olamaz. Cumhur ittifakı Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde amaç için herşey mübahtır anlayışı ile ilerlerlerken, özellikle HDP'yi kapatma ve Kürt seçmenlerinin oylarını dağıtmak gibi politikaların sonucunda beklenilenin aksine şaşırtıcı bir durum ile karşılaştı. Çünkü HDP'nin kapatılması ve Kürt seçmenlerin oylarının dağılması Cumhur ittifakın lehine olurdu. Bu durumda HDP'nin alternatif bir partiye zemin hazırlaması ve Yeşil Sol Parti (YSP) ile seçime giderek Cumhur ittifakını yanıltması çok akıllıca bir poltika oldu. HDP dahilinde Emek ve Özgürlük ittifakının, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleme kararıyla seçime dair Kılıçdaroğlu'nun diğer adaylar arasında seçilme ihtimalini daha da güçlendirdi.
Kılıçdaroğlu umut yolculuğuna başladı diye yazıma başlarken, Evet ülke insanlarımız gerçekten yeni bir umudun yeşermesini sabırsızlıkla bekliyor. Çünkü bu ülkenin insanları artık dışlanmak, ötekileştirilmek istemiyor. İnsanlar yönetimin eksikliklerini eleştirirken, düşüncelerini ifadeye kavuştururken sen şucusun, sen bucusun gibi bir anlayış ve üslubun dışında kimsenin yaka-paça cezaevlerine atılmayacağı, korkutulmayacağı yeni bir umudun gelişini bekliyor. Bu umudun içinde samimiyet, şeffaflık, hoşgörü ve hakkaniyeti ilke edinmiş ve en önemlisi insani yaşam özgürlüğüne saygı duyan, kıymet veren bir anlayışın başat gelmesini istemektedir. Giderek yaklaşan tarihi Cumhurbaşkanlığı seçiminde halk diğer adaylara nazaran Kemal Kılıçdaroğlu'nun ülkeye umut getireceğine inanıyor.