Gazete Emek - 140journos tarafından AKP dönemi ekonomisi hakkında hazırlanan “Tarih Tekerrür” belgeselinin sayfasında video ile ilgili yorum yapan Rasim Ozan Kütahyalı, “Bizim kuşak refahı Z Kuşağı’ndan çaldı. En başından beri AK Parti’ye oy veren bir insan olarak bu özeleştiriyi yapmak gerektiğine inanıyorum” dedi.

12 büyük futbol kulübü Avrupa Süper Ligi'ni kurduklarını açıkladı

AKP’nin eski yöneticilerinin özeleştiri vermesi gerektiğini savunan Kütahyalı şunları yazdı:

“Bundan tam bir hafta önce bu gece benim de konuşmacı olarak içinde olduğum “tarih tekerrür” isimli bir belgesel YouTube’dan sessiz sedasız ve sıfır duyuru ile yayınlandı. 

140journos ekibinin yaptığı bu belgeseli sadece 1 haftada 3 milyona yakın insan izledi. 

Toplumdan olağanüstü bir ilgi gördü. Anlaşılıyor ki 140journos’un şu ana kadar en çok izlenen işi bu olacak. Ayrıca bu belgeselin altına 25 bin kişiye yakın insan yorum yapmış.

O belgeselde en objektif ve en özeleştirel konuşma gayretindeki insan benim.

Zaten bu yüzden en hakiki, kanlı canlı ben konuştuğum için de bu filmde en çok ön plana çıkıp, hakkında en fazla konuşulan yorumcu da ben oldum.

Yorumları detaylı okumaya da uzun bir vakit ayırdım. 18-25 yaş arası genç kardeşlerimin yazdıkları beni derinden yaraladı ve uzun uzun düşünmeye sevk etti. 

Son 5 gündür kafam tamamen bunlarla dolu. Gençlerin bu yaşadıklarından ötürü kendimi de sorumlu tutuyorum. 

Son anket: MHP’lilerden Erdoğan’a 128 milyar dolar şoku

Rasim Ozan olarak kendi adıma mesuliyetten kaçıp bu yazılanlara ‘Vah vahhh’ etmeyi şerefsizlik sayıyorum. 

Fakat ben bile kendimde mesuliyet bulup özeleştiri yapma ihtiyacı hissederken asla en ufacık bir özeleştiri yapma gereği görmeyen ve asla en küçük mesuliyet duymayan biri var. 

O da 2002-2018 arası kesintisiz AK Parti milletvekili olmuş ve ancak 2019’un Temmuz ayında partiden ayrılabilmiş, 13 sene kesintisiz çeşitli bakanlıkların başında bulunmuş, Başbakan yardımcısı olarak hükümetlerin ikinci adamı olmuş Ali Babacan...

Ali Bey kendisinin de çok önemli bir politik ve ekonomik aktör olduğu 2002-2015 dönemine dair ve özellikle de 2002-12 periyoduyla ilgili küçücük bir özeleştiri bile yapmıyor.Adeta o dönem asr-ı saadet, dört halife devri Babacan’a göre.

Maalesef 140journos belgeselinde de o lale devri döneminde atılan yanlış tohumların da bugün gelinen noktada büyük sorumluluğu olduğunu söyleyen yalnızca benim. 

Diğer sözde AK Parti muhalifi yorumcular dövizin yapay şekilde aşırı baskılanarak ithalatın patlatıldığı, sanal bir refahın doğduğu bu dönemi 'mükemmel dönem' olarak anlatıyorlar. Bu nasıl muhalifliktir? Pek anlayamadım...

Oysa o dönem o ithal malların ucuzluğunu bol bol cari açık vererek doyasıya yaşayan bizim kuşaklarımız bugünkü genç kuşakların geleceğinden çalarak o sanal refahı yaşadık.

İçeride TL ile mal satıp bankalardan döviz borçlanması çok önceden yasaklanması gerekirdi AK Parti buna uyanamadı. Ali Babacan’ın da bu skandalda mesuliyeti yok mu?"

“Gündelik yorumlara ara verip kitap yazacağım”

Güvensiz 41 maske markası açıklandı

Belgesele gösterilen büyük ilgi üzerine daha önce yazmaya başladığım ama son 1 yıldır da rafa kaldırdığım iki kitap projesine geri dönme kararı aldığını belirten Kütahyalı, “Gündelik siyasi olayları takip etme ve yorumlamaya ara verip tamamen yazdığım iki kitaba odaklanacağım. Yayıncımla da sözleşme imzaladık. Hayırlısı olsun. Bunlardan biri Türkiye’nin son 150 senesinin de hikayesi anlamına gelen ‘Sultan Hamid, Kemal Paşa ve Tayyip Bey’ isimli eserimdir.  Öbürü de son 15 sene içinde yaşadıklarımızı roman şeklinde, gerçek karakter isimleriyle anlatan ‘Üç İstanbul Reloaded’ isimli romanımdır. Şu andan itibaren okuma, düşünme ve yazarlık mesaimi tamamen bu iki esere vereceğim. İnşallah 2021-22 sezonu içinde de yayınlayacağız. Yayıncımla da o şekilde anlaşma yaptık" dedi.

Rasim Ozan Kütahyalı'nın açıklamasının tamamı şöyle:

Bundan tam 1 hafta önce bu gece benim de konuşmacı olarak içinde olduğum “tarih tekerrür” isimli bir belgesel YouTube’dan sessiz sedasız ve sıfır duyuru ile yayınlandı.140journos ekibinin yaptığı bu belgeseli sadece 1 haftada 3 milyona yakın insan izledi. Toplumdan olağanüstü bir ilgi gördü. Anlaşılıyor ki 140journos’un şu ana kadar en çok izlenen işi bu olacak. Ayrıca bu belgeselin altına 25 bin kişiye yakın insan yorum yapmış.

"Çarpık enformasyon veren kimi konuşmacılar..."

Ben 140journos ekibine bu belgesel bağlamında epey kapsamlı bir söyleşi verdim. Onlar 28 dakikalık format gereği bu söyleşinin çok azını kullanmışlar. Fakat bana söz verdi 140journos ekibi. Benim tüm söyleşimi monoblok halde de bana iletecekler. Ben de o 140journos röportajını bir bütün halinde yayınlayacağım. O zaman bu belgesel içinde konuşan ve tamamen çarpık enformasyon veren kimi konuşmacılara da cevap olacaktır o söyleşi.

Tamamen tek yönlü, yanlış bir bakış açısıyla konuşuyorlar"

Hem Babacan ideolojisinden hem de Eski Türkiye ekolünden konuşanlar tamamen tek yönlü, yanlış bir bakış açısıyla konuşuyorlar. Bir zerre kendilerine dair özeleştiri yapmıyorlar, objektif konuşmuyorlar, tipik Ortadoğulu bir tavır içindeler. O belgeselde en objektif ve en özeleştirel konuşma gayretindeki insan benim. Zaten bu yüzden en hakiki, kanlı canlı ben konuştuğum için de bu filmde en çok ön plana çıkıp, hakkında en fazla konuşulan yorumcu da ben oldum.

"İki kitap projemi yeniden aktive etme kararı aldım"

Bu belgesele gösterilen olağanüstü ilgi üzerine daha önce yazmaya başladığım ama son 1 yıldır da rafa kaldırdığım iki kitap projemi de yeniden aktive etme kararı aldım. Açıkçası bu konuda çok meşhur bir yayıncı da bu hafta benim evime kadar gelip beni ikna etti. Gündelik siyasi olayları takip etme ve yorumlamaya ara verip tamamen yazdığım iki kitaba odaklanacağım. Yayıncımla da sözleşme imzaladık. Hayırlısı olsun. Bunlardan biri Türkiye’nin son 150 senesinin de hikayesi anlamına gelen “Sultan Hamid, Kemal Paşa ve Tayyip Bey” isimli eserimdir. Öbürü de son 15 sene içinde yaşadıklarımızı roman şeklinde, gerçek karakter isimleriyle anlatan “Üç İstanbul Reloaded” isimli romanımdır. Mithat Cemal Kuntay’ın “Üç İstanbul” adlı başyapıt olan romanına atıfla bu ismi verdim kitaba. Mithat Cemal de Türkiye’nin o zamanki üç dönemini anlatmıştı. Ben de bunu bugüne uyarlıyorum. Yine ve yeniden “Üç İstanbul”.

andan itibaren okuma, düşünme ve yazarlık mesaimi tamamen bu iki esere vereceğim. İnşallah 2021-22 sezonu içinde de yayınlayacağız. Yayıncımla da o şekilde anlaşma yaptık.

Yeniden 140journos belgeseline dönersek... Yorumları detaylı okumaya da uzun bir vakit ayırdım. 18-25 yaş arası genç kardeşlerimin yazdıkları beni derinden yaraladı ve uzun uzun düşünmeye sevk etti. Hayat problem çözmektir ve önümüzdeki bu problemi de çözmek zorundayız. Gençliğimizin şu an yaşadığı acılar kanlı canlı ve hakikidir. Son 5 gündür kafam tamamen bunlarla dolu. Gençlerin bu yaşadıklarından ötürü kendimi de sorumlu tutuyorum. Rasim Ozan olarak kendi adıma mesuliyetten kaçıp bu yazılanlara “Vah vahhh” etmeyi şerefsizlik sayıyorum.

“Özeleştiri yapma gereği görmeyen ve asla en küçük mesuliyet duymayan biri var”

Fakat ben bile kendimde mesuliyet bulup özeleştiri yapma ihtiyacı hissederken asla en ufacık bir özeleştiri yapma gereği görmeyen ve asla en küçük mesuliyet duymayan biri var. O da 2002-2018 arası kesintisiz AK Parti milletvekili olmuş ve ancak 2019’un Temmuz ayında partiden ayrılabilmiş, 13 sene kesintisiz çeşitli bakanlıkların başında bulunmuş, Başbakan yardımcısı olarak hükümetlerin ikinci adamı olmuş Ali Babacan...

“Bizim kuşaklarımız bugünkü genç kuşakların geleceğinden çalarak o sanal refahı yaşadı”

Ali Bey kendisinin de çok önemli bir politik ve ekonomik aktör olduğu 2002-2015 dönemine dair ve özellikle de 2002-12 periyoduyla ilgili küçücük bir özeleştiri bile yapmıyor. Adeta o dönem asr-ı saadet, dört halife devri Babacan’a göre. Maalesef 140journos belgeselinde de o lale devri döneminde atılan yanlış tohumların da bugün gelinen noktada büyük sorumluluğu olduğunu söyleyen yalnızca benim. Diğer sözde AK Parti muhalifi yorumcular dövizin yapay şekilde aşırı baskılanarak ithalatın patlatıldığı sanal bir refahın doğduğu bu dönemi “mükemmel dönem” olarak anlatıyorlar. Bu nasıl muhalifliktir? Pek anlayamadım... Oysa o dönem o ithal malların ucuzluğunu bol bol cari açık vererek doyasıya yaşayan bizim kuşaklarımız bugünkü genç kuşakların geleceğinden çalarak o sanal refahı yaşadık. Evet bizim kuşak şu an 20’lerinde olan Z kuşağından çaldık o refahı.

“AK Parti’ye oy veren bir insan olarak bu özeleştiriyi yapmak gerektiğine inanıyorum”

Ben de en başından beri AK Parti’ye oy veren bir insan olarak bu özeleştiriyi yapmak gerektiğine inanıyorum. O lale devri dönemine de objektif ve eleştirel bakabilmeli Babacan.

Editör: TE Bilişim