Gazete Emek- İstanbul'da, 112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden olan ve haksız kazanç elde eden ‘yenidoğan çetesi’ne ilişkin iddianame tamamlandı.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 22’si tutuklu 47 sanık hakkında hazırlanan iddianame Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Mahkemenin iddianameyi inceleme süreci devam ederken çete üyelerinin de ifadeleri ortaya çıktı.

‘6 AY SİLİVRİ CEZAEVİ’NDE KALDIM’

İddianamede çete yöneticisi olarak adı geçen doktor İlker Gönen ifadesinde etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemediğini belirtti, kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmedi. Gönen, sorulan çoğu soruya “Bilgin ve ilgim yok” sözleriyle yanıt verdi. Şüpheli Gönen Kuleli Askerî Lisesi mezunu olduğunu, 2009 yılında Tabip Üsteğmen olarak görev yaptığı sırada askeriyeden ayrıldığı gerekçesiyle 6 ay Silivri cezaevinde kaldığını belirterek, bunun dışında hakkında herhangi bir yakalama ve cezai işlemin bulunmadığını söyledi. Gönen Fırat Sarı’nın sahibi olduğu Medisense Hastanesi’nde danışmak doktorluk yaptığını, hesabına transfer edilen paraların da ‘maaşı’ olduğunu kaydetti.

‘TEKİRDAĞ VE ÇANAKKALE’DEN HASTA SEVKİ SAĞLAYAN KİŞİ’

Ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’in Tekirdağ ve Çanakkale illerinden 112 aracılığıyla hasta sevkini ayarlamaya çalışan kişi olduğunu belirten Gönen, “Gelen hastanın duruma göre hastayı başka özel hastanelere de yönlendirdiğimiz oluyordu. Örnek olarak Medikal Park Hastanesi’ne hasta yönlendirdiğimiz olmuştur. Normalde 112 hasta defterlerine göre çetelem usulü sıra ile hastanelere hasta gönderir. Fakat il dışı 112’ler hastaya uygun yer bulmakta çok zorlanırlar. Gıyasettin de bu konuda il dışı 112’lere yardımda bulunuyor” dedi.

‘ORTADA ÖRGÜT YOK, BEN DE YÖNETİCİ DEĞİLİM’

Yaklaşık altı yıllık olan Medisense isimli şirkette bir yıla yakın çalıştığını, ortada bir örgüt olmadığını ve kendisinin de yönetici değil çalışan olduğunu kaydeden Gönen ifadesinde şunları söyledi:

Fatih Erbakan’dan asgari ücret açıklaması: Yüzde 40 yetmez Fatih Erbakan’dan asgari ücret açıklaması: Yüzde 40 yetmez

“Bana yapılan veya benim yaptığım aramaların çok büyük bir kısmı danışman doktor olmam sebebi ile tıbbi sorular veya sevk olunacak hastanın nereye sevk olacağı ile ilgilidir. Yaklaşık 6 aydır devlet memuru olarak çalışıyorum. Ben herhangi bir suç işlediğimi düşünmüyorum. Herhangi bir örgüte liderlik ettiğimi kesinlikle kabul etmiyorum. Ben kamuyu zarara uğratacak herhangi bir olayın içinde bulunmadım.”

‘BENİ USULSÜZ İŞLERİN İÇİNE SOKAN KİŞİ FIRAT SARI’DIR’

İddianamede adı geçen Hasan Doğukan Taşçı ise çetede yer alan hemşireler arasında. İfadesinde etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediği belirten Taşçı, İstanbul’a 2006 yılında ailesiyle geldiğini, lise mezunu olduğunu ancak çeşitli özel hastanelerde hemşire olarak çalıştığını, Fırat Sarı ile de Reyap Hastanesi’nde çalıştığı dönem tanıştığını söyledi. Kendisi ile aynı hastanede 2 ay çalıştığını, işten ayrılacağı zaman Sarı’nın Esenler’de bulunan Özel Güney Hastanesi’nde kendisine bağlı çalışmasıyla ilgili teklifte bulunduğunu, kendisinin de kabul ettiğini anlatan Taşçı, “Beni usulsüz işlerin içine sokan kişi Fırat Sarı’dır. Kendisi hastanede doktor bulundurması gerekirken doktor yerine beni bırakıyor. Ben de çocukların sağlığı için elimden geleni yapıyordum. İşler iyice çığırından çıktıktan sonra çocukların sağlığı tehlikeye girdikten sonra bu kişi ile sürekli tartıştım. Yaklaşık 4 aydır da kendisi ile görüşmüyorum. Kendisi ile kavga ederek ayrıldım” dedi.

‘BEBEK TÜCCARLIĞI YAPIYOR DİYE CİMER’E ŞİKAYET ETTİM’

Çete üyesi Gıyasettin Mert Özdemir ile birkaç defa telefonla ve yüz yüze görüştüğünü, bu kişiyi ‘bebek tüccarlığı yaptığı’ gerekçesiyle CİMER’e şikâyet ettiğini belirten Taşçı, Özdemir’in İstanbul dışında da kendisine bir ağ kurduğunu şu sözlerle anlattı:

“Bu kişi 112 acilde ambulans şoförü olarak çalışır. Birçok özel hastane ile iş yapar. Genelde hastanelerde başhekimlerle, hastane müdürleri ile anlaşarak hastanelere dışarıdan yenidoğan bebeklerin gelip yatışını yaptırıyor ve bundan kar elde ediyor. Bu işlemlerde hastanenin bu yenidoğan bebekler için uygun olup olmadığına bakmadan sadece para kazanmak için bebeklerin canını tehlikeye atarak hastanelere sevkini yapıyor. Aynı zamanda da İstanbul dışını organize etmek için de S. Y. isimli şahsı kullanıyor. Bu şahıs vasıtasıyla İstanbul dışındaki hastaneleri ayarlayarak anlaştığı özel hastanelere sevk ettirip yatışını yaptırıyor.”

‘ARALARI BOZULDU, HASTA SAYISI DÜŞTÜ: ‘BANA ŞİKAYET ET DEDİ, ETTİM’

Fırat Sarı’ya çalıştığı dönemde bazı doktorların yerine birçok kez epikriz raporu yazdığını, bunların doktorların bilgisi dahilinde gerçekleştiğini söyleyen Taşçı, ifadesinde geceleri nöbetçi hekim olması gerekirken tüm sorumluluğun üzerine yıkıldığını kaydetti ve ekledi:

“Bir tane hastanın yaşama şansı az olmasına rağmen ben elimden geleni yaptığım için Fırat Hoca bana “O hastayla ilgilenme boşuna, bırak ölsün” diyerek işimi yapmamı engelledi. Fırat Hoca işletmelerine ve iş birliği içerisinde olduğu hastanelere hasta gelmesi için ilk zamanlarda ambulans şoförü olan Gıyasettin Mert Özdemir ve Fehmi Alptekin ile anlaşarak hasta getirtti. Bir süre sonra Gıyasettin Mert ve Fehmi ile arası kötü olunca da bunlarla irtibatı kesti. Bu kişi ile arası açılınca işlerde azalma oldu. Bu yüzden de bu kişiyi şikâyet etmemi istedi. Çünkü işlettiği hastanelerde hasta sayısı düşmüştü.”

’12 HASTANEDE 350 YATAK KAPASİTESİ: YOĞUN BAKIMLAR ÇOĞUNLUKLA FULDÜ’

Şüphelilerden hemşire Hasan Basri Gök de etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini söyledi. Gök’ün iddianameye yansıyan ifadesine göre Fırat Sarı İstanbul genelinde 12 özel hastanenin yoğun bakım işletmeciliğini yapıyor. Sarı’nın yanında şoför olarak çalıştığını ancak hemşire maaşı aldığını, Sarı ile geceleri hastaneleri gezdiklerini anlatan Gök, “Yaklaşık 350 yatak kapasitesine sahip olan Fırat Sarı isimli şahsın işletmeciliğini yaptığı yoğun bakımlar çoğunlukla fuldü. Fırat Sarı isimli şahıs bu bebekler için SGK’ya faturalandırma yapıyordu. Bunun için de epikriz raporları gerekiyordu. Bu raporların neredeyse tamamı da usulsüz olarak düzenleniyordu. Yoğun bakımda tedavi gören bir yeni doğanın bir adet ilaç alması gerekiyorsa beş ilaç kullanılmış gibi gösteriyor ve bunu fatura ediyorlardı” ifadelerine yer verdi.

‘YATIP İÇİN AİLEDEN 38 BIN ALDI, HASTANEYE 25 BİN VERDİ’

Gök ifadesinde Serdar Ova isimli bir bebeğin de doğumundan ölümüne kadarki ihmaller zincirini şu sözlerle anlattı:

“Bebek Birinci Hastanesi’ne solunum sıkıntısı olarak geldi ve yatış yaptı. Yatış yapmadan önce Fırat Sarı bebeğin ailesi ile görüştü ve bebeğin Birinci İnternational Hastanesine yatışının yapılabilmesi için ailesinden günlüğü 5 bin TL para istedi. Fakat hastaneye ödeyeceği para günlük 2 bin 500 TL idi. Fırat Sarı ailesi ile konuştu ve kendi cebinden bebeğin yatış ücreti olarak verdiği bir günlük 2 bin 500 TL parayı bana vezneden ödettirdi ve Birinci İnternational Hastanesine bebeğin yatışı yapıldı. Daha sonradan Fırat Sarı bebeğin ailesinden bu parayı yatış yaptıkları gün kadar elden aldı. Sanıyorum toplamda ailesinden 38 bin kadar bir para aldı ve hastaneye toplamda 25 bin TL ödeme yaptı.”

‘ACİL AMELİYAT EDİLMESİ GEREKEN BEBEĞİN SEVKİ SAĞLANMADI, ÖLDÜ’

Bebeğin hastanede yatışının ikinci ya da üçüncü gününde kalbinde anomaliyeye rastlandığını ve bebeğin acil bir şekilde ameliyat edilmesi gerektiğini belirten Gök,

“Fakat Birinci İnternational Hastanesi’nde ne bu ameliyatı yapacak bir imkân de bir doktor yoktu. Acilen bu bebeğin 112 ile irtibat kurularak ameliyatının yapılabileceği uygun bir hastaneye sevk edilmesi gerekiyordu fakat bebeğin sevki sağlanamadı. Bu şekilde bahse konu bebek hatırladığım kadarıyla 1,5 ay kadar yaşadı” ifadelerine yer verdi.




 

Kaynak: Artı Gerçek