ÖZEL HABER/ YEŞİM KARAAĞAR

Gazete Emek- Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden sonra Doğu Anadolu Bölgesi’nin Erzincan ve Erzurum gibi illeri ile beraber kalaycılık sanatının en yoğun olduğu kentlerden olan Van’da da durum aynı. Son yıllara kadar birçok atölye ve ustanın olduğu kentte, atölyeler hızla kapandı, ustalar ise ya yaşamını kaybetti ya da meslekten savruldu. Şu sıralar kentte sayılı sayıda kalaycı bulunuyor. Bu ustalardan biri olan İzzet Şahin, biraz heves biraz da inatla kalaycılık işine başlıyor. 47 yaşındaki Şahin, daha önce inşaatlarda çalıştığını fakat inşaat işi kendisine zor geldiği için tamir işine başladığını söylüyor. Kalaycılık hikâyesi de böylece başlamış oluyor.


 

BİRAZ İNAT, BİRAZ HEVES, BİRAZ DA TALEP ÜZERİNE BAŞLADIM’


 

Yaklaşık 25 yıl önce tamir işine başlayan İzzet Şahin, zamanla talep olması üzerine kalaycılığa başladığını söylüyor. Tamir için gelen müşterilerinin kalaylama yapıp yapmadığını sorması üzerine bu işe başlamaya karar veriyor. “Aslında sadece talep değil. Bir tane usta vardı. Ona götürüyordum kalay işlerini. O da götürdüğüm işleri erteleyip birazda minnet etmeye başlayınca inat ettim bu işi öğreneceğim dedim,” diyor.

Tek ustanın olması ve insanların kalaylama işlerini diğer illere gönderdiklerini söyleyen Şahin, kalaycılık hikâyesini şöyle anlatıyor: “İnsanlar kalaylanacak eşyaları Siirt, Kahramanmaraş, Gaziantep’e gönderiyorlardı. Bunu görünce bu işi öğrenmeye karar verdim. Antep’te akrabalarım vardı. Onlardan kalaylama malzemelerini istedim. Kendime güveniyordum. Malzemelerim gelince hemen işe koyuldum. İlk birkaç denememde başarısız oldum. Ama pes etmedim. İnat etmiştim çünkü. Diğer denemelerde başarılı olunca devam ettim. Şu an çok iyi yapıyorum kalaylamayı. Müşterilerim de çok memnun yaptığım işten.”

Bir ürünü kalaylamak için bir başka kente göndermenin oldukça maliyetli olduğunu belirten Şahin, insanların Van’da bir kalay ustasına ihtiyaçları olduğunu söylüyor. Biraz heves, biraz inat, biraz da taleple başladığı işi severek yaptığını söylüyor Şahin.

KALAY EL EMEĞİNE DAYANIYOR’


 

Kalayın el emeğine dayanan ve oldukça zor bir iş olduğunu belirten Şahin, kalayın yapılma aşamalarını anlatırken bu işin eskiden kollu küllüklerle çevrilerek yapıldığını söylüyor. Kendisi de kollu küllüklerle üretim yapmış. Oldukça zor bir iş olan kalaylamayı şu an tüpte yaptıklarını söyleyerek başlıyor bir kalayın yapılış aşamalarını anlatmaya: “Kalayı önce tüpte ısıtıyorum. Daha sonra toz nişadır atıyoruz. Pamukla temizleyip toz nişadırı vurduktan sonra kullanıma hazır hale geliyor.”

Bakır bir tencerede pişen bir yemekle bir çelik ya da alüminyum tencerede pişen yemeğin tadının aynı olmadığını belirtiyor Şahin. “Yine çelik tencere için tüpün altının tamamını açmak gerekirken bakır tencerede çok kısık bir ateş yeterli oluyor. Hem tadı daha güzel oluyor hem daha sağlıklı oluyor,” diyor.


 


 

VAN’DA KALAY USTASI YOK DENECEK KADAR AZ’


 

Kalay fiyatlarının ebadına göre değiştiğini söyleyen Şahin, küçük kapların 50 TL ile 70 TL arasında değiştiğini, demlik takımlarını da 150 TL’ye kalayladıklarını söylüyor.

Şu an Van’da he ne kadar kalay ustası olmasa da ileride olacağına inanıyor Şahin. Bunu da talep yoğunluğuna bağlıyor. Şu an kendisinin bir çırağı olmadığını söylüyor. Kendi çocuklarına bu işi öğretmek istediğini fakat ilgi duymadıklarını da ekliyor biraz sitemle. Böyle olunca usta yetiştirme şansının da olmayacağını söylüyor ve “Ben öldükten sonra gam değil. Kim yapıyorsa yapsın bu işi,” diyor gülerek.


 


 

PARLATMA İŞİ DE YAPIYORUM’


 

Sadece kalaylama yapmıyor Şahin. Aynı zamanda tencere, demlik ve elektronik ürünlerin tamirini yapıyor. Bunun yanında parlatma işi de var.

Şahin, “Çelik parlatma yapıyorum. Kalaydan çok tamir ve parlatma gibi işler geliyor. Şu an çelik olmayan bir demlik takımı 600-700 TL. Müşterilerim, eski çelikleri getirdikleri zaman parlatıyorum yeniden farkı kalmıyor. Sıfır bir ürün gibi oluyor. Bu ürünler fabrikadan çıktıktan sonra bir şekilde bizim elimize geliyor. Tamir işine girdiği için. Bu ürünlerin geri dönüşümü yok çünkü. Sapı kırılıyor veya rengi bozuluyor, müşteri getirip sapını değiştirip rengini parlatıyor yepyeni bir demliğini evine götürüyor. Sıfır ürün gibi oluyor ve 20-30 yıl kullanabiliyor bu demliği. Bir daha sapı kırılır rengi giderse bir daha getiriyor. Çelik sonuçta çürüme olmuyor,” diyor.

Not: Bu haber, "Yeni Medyada Emek Gazeteciliğini Geliştirmek" projesi kapsamında Fransa'nın Türkiye Büyükelçiliği tarafından desteklenmektedir. 

Editör: TE Bilişim