Gazete Emek - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. 

Kılıçdaroğlu'nun açıklamasından satır başları şöyle:

"Cezaevlerinde düşüncesini ifade ettiği için çok sayıda gazeteci, avukatlar, siyasetçiler var. Kimse 21. yüzyıl Türkiyesinde düşüncelerinden ötürü hapse atılmamalı. Aykırı düşüncelerin ne kadar değerli olduğunu her kişinin bilmesi gerekir. Sık kullandığım bir örnek vardır: Aksini düşünmek. Newton gibi... 

CKimse ötekileştirilmemeli. Birileri benim gibi düşünmediğin için seni hapse atarım derse o ülkede demokrasi olmaz.

Acılar var evet, bayramda da yaşandı. Sivas Katliamı'nın 30. yılı. Aydınların, gazetecilerin, şairlerin yakıldığı bir Türkiye... Asla kabul edilemez. Dünyanın hiçbir yerinde. Bir şairin, bir ozanın, bir insanın yakılarak öldürülmesi kadar vahşi bir şey yoktur ve bu bir insanlık suçudur. O ateş hala içimizde yanıyor. Adaletin sağlanması lazım. Adaletin olmadığı bir dünyada insan haklarından söz edemezsiniz. Adaletin olmadığı bir dünyada özgür düşünceden söz edemezsiniz. İnsanlığa karşı işlenmiş bir suçtur Sivas olayları... Zaman aşımı olmaması lazım. Takipçisi olmaya devam edeceğiz. 

Can Atalay... 50 günü geçti. Nasıl bir dünyada, nasıl bir ülkede yaşadığımızı daha güzel bir örnek göstermez herhalde. YSK, vekil adayı olabilirsin diyor. Vekil seçiliyor. Tutuklusunuz, mahkum değilsiniz ve dışarı çıkarılmıyorsunuz. Numan Kurtulmuş'a seslenmek isterim. Bir TBMM Başkanı, yasalara aykırı şekilde hapiste tutuluyorsa ve kendisi girişimde bulunmuyorsa TBMM'nin itibarını ayaklarının altına alıyor demektir. Kurtulmuş'a çağrı yapıyorum. Cindoruk'un yazılarını çıkarabilir, nasıl mücadele ettiğini görebilir. Artık TBMM Başkanı karar alırken, saraydan irade almamalı. 

Gezi davası tutukluluları başlı başına bir dramdır. Yargıtay kararının bir an önce açıklanması lazım. Onlar da saraydan bekliyor görüş. Bir yargıcın, savcının iradesi saraya ipotek edilemez. İpotek ediliyorsa o artık yargı mensubu değildir. 

Osman Kavala tam 2072 gündür özgürlüğünden mahkum edildi. AİHM kararı var suçsuzdur diye. Türkiye'de iki ayrı mahkeme tahliye kararı verdi. İki mahkeme beraat için karar verdi ama kararları takan kim. Ben vicdan sahibi herkese sormak isterim, neden içeride? Yapmayın etmeyin diye uyarılar var.

75 80 85 yaşında eski komutanlar içerideler. Genelgeyi takan yok. İnsanda biraz adalet duygusu kırıntısı olur. Bunları her ortamda dile getirmeye çalışıyorum. Biz bunların özgürlüğüne kavuşmalarını istemezsek siyaseten görevimizi yapmıyoruz demektir. Belki CHP'ye oy da vermediler ama bir partinin temel görevi ülkesinde adaleti, hakkı, hukuku savunmaktır. 

Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. 

Merdan Yanardağ... Bir gazeteci, bir yazar, televizyoncu. Niçin içeride? O da 7 gündür tutuklu. Bir komisyon oluşturduk partide, ziyaret edildi. Bir gazeteciyi tutuklamak, hangi aklın işidir? Troller devreye giriyor, her suçlama yapılıyor. Suçlamalardan sonra savcılar harekete geçiyor. Tutuklanmaması gereken bir konuda tutuklama kararı veriliyor. Akıl alır gibi değil. 
 

Denize düşen yılana sarılır diye bir atasözümüz var bizim. Önce Türkiye’yi borç batağına sürüklediler, şimdi emir alıyorlar. Dünyanın kaderini parayı kontrol eden belirler. Erdoğan uluslararası tefecilerin kontrol ettiği ve yönlendirdiği biridir.

Biz CHP olarak bunları içimize sindiremiyoruz. Bizim temel görevimiz ülkenin ekonomik ve siyasal bağımsızlığını sağlamaktır. Öyle bir noktaya geldi ki borçlar, dışarıya mahkum olduğunuz zaman dışarının parasıyla işlem yapmaya mahkum oluyorsunuz.

Bankalardaki toplam mevduatın yüzde 70.3’ü vatandaşların binde 6’sına ait. Bazı vatandaşlarımız benim dolarla işim yok diye düşünebilir. BU kardeşime seslenmek isterim. Hayır kardeşim bu kadar borçlanan Türkiye’de doğmamış çocuğa bile yükümlülük getiriyoruz. Döviz kurundaki 1 liralık artışın maliyeti devletin borçlanması açısından 145 buçuk milyar lira. Bu 145 buçuk milyar liralık artışın getirdiği yükü 85 milyon ödüyor. Doları olanlar, beşli çeteler değil. Onlar kazanıyor.

Hepinizin bildiği gibi CHP tek adam partii değildir. Partimizin kurucusı Atatürk’ten bugüne her zaman kadro partisi olmuştur. Doğruları yanlışları olmuştur. Ama bu hareket her zaman ve her zaman ezilenlerin sesi duyulmayanların, haksızlığa uğrayanların yanında olmuştur. CHP zulme karşı milyonları kapsayan çoğulcu bir duvardır. Cumhuriyetin temellerinde demokrasi mücadelemizin tam ortasında CHP kadrolarının imzası vardır. CHP’nin tüm kadroları dünden bugüne kişisel ikballerinin peşinde koşmamıştır.

Örneğin Atatürk gibi Saray ve işgal kuvvetlerinin kendisine sunduğu hayatı elinin tersiyle itmiştir.

Atatürk'ün sözleriyle ifade etmek gerekirse, CHP'nin felsefesi vatandaşları her türlü ayrılıktan ve ayrışmadan uzak tutmaktır.

Uluslararası tefeciler, düne kadar faizi artıramam diyen Erdoğan'a tükürdüğünü yalatıyor.

Öyle bir noktaya geldik ki borçta. Bugün Türkiye Cumhuriyetinin bankalarında dolar cinsinden tutulan paranın oranı yüzde 69. Türk Lirası sadece çarşıda pazarda geçiyor yani. 

CHP, bir tek adam partisi değildir. Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Atatürk'ten, günümüze CHP her zaman bir kadro partisi olmuştur. Bir tek adam partisi hiç olmamıştır. Tarihinde doğruları yanlışları olmuştur. Ama bu hareket her zaman haksızlığa uğrayanların, adalete susamışların yanında olmuştur. CHP'nin tüm kadroları dünden bugüne siyasi yaşamlarının hiçbir döneminde kişisel ikballerinin peşinde koşmamışlardır. Atatürk gibi saray ve işgal kuvvetlerinin iştihamlı hayatını elinin tersiyle itip kuvayi milliyeyi kurmuştur. İnönü, 1950 seçimleri sonuçlarını benim en büyük zaferimdir diye nitelendirmiştir. Ecevit, uluslararası tüm tehditlere pahasına Kıbrıs'a barış harekatı düzenlemiştir. Baykal, 1 Mart tezkeresindeki kararlı duruşuyla Türkiye cumhuriyetini orta doğu kaosunun dışında tutmuştur. Atatürk'ün sözleriyle, 'CHP'nin kuruluşundan günümüze, tüm yönetici kadrolarının ortak felsefesi vatandaşlarımızı her türlü ayrılıktan ve ayrılmadan uzak tutmaktır.'

Son 10 yılda Türkiye giderek büyüyen bir ekonomik krizle karşı karşıya. Aile yapısını temelden sarsıyor. Boşanmalar artıyor. 

Göçmen politikası ülkemizin demografisini değiştirmiş, Türkiye'yi Avrupa'nın sığınmacı deposu haline getirmiştir.

Daha acısı, iktidar ailesi üyelerinin dış ülkedeki mal varlıklarının, dış politikada pazarlık unsuru haline gelmiş olmasıdır. Türkiye, bu ve benzeri korkunç sorunun sorumlusu olan otoriter bir iktidar tarafından teslim alınmıştır. 

Bu gerçekler karşısında CHP olarak sessiz kalmamız, klasik muhalefet yapmamız beklenemezdi. Konumum gereği yapılması gerekenleri yapmalıydım. Ne mi yaptım? Asla, görüşülemez denilenlerle görüştüm. Bir araya gelinemez denilen toplumsal kesimlerle bir araya geldim. Görmezden gelinen toplumsal kesimleri helalleşmeye çağırdım. Kimseye kin tutmadım, ötekileştirmedim. Adalet hedefiyle yaptım bunları. Kardeşçe ve özgürce yaşayalım diye bu çabaları gösterdim. Batıya şirin görüneyim diye yanlış olan göçmen politikasını eleştirmekten geri durmadım. Doğuya şirin görüneyim diye Uygur Türklerine uygulanan politikaya ses çıkartmaktan vazgeçmedim. Biz ülkemizin tüm sorunlarına karşı çözüm önerileri ile vatandaşlarımızın karşısına çıktık ve TBMM'yi adres olarak gösterdik. 
 

CHP Tek Adam Partisi Değildir: Cumhuriyet Halk Partisi bir tek adam partisi değildir. Mustafa Kemal Atatürk'ten günümüze CHP her zaman kadro partisi olmuştur, tek adam partisi olmamıştır. Doğruları yanlışları olmuştur ama bu hareket her zaman ve her zaman ezilenlerin sesi duyulmayanların adalete susamışların partisi olmuştur. CHP zulme karşı milyonları kapsayan çoğulcu duvardır. CHP'nin tüm kadroları dünden bugüne kişisel ikballerin peşinde koşmamıştır.

Kuruluşundan günümüze tüm kadroların ortak ideali vatandaşlarımızı her türlü ayrışmadan uzak tutmaktır... Atatürk böyle söylemiştir.

Görüşülemez denilenlerle görüştüm: Son 10 yılda Türkiye giderek büyüyen ekonomik krizle karşı karşıya. Toplumun neresine giderseniz gidin bunu hissediyorsunuz. Özellikle aile yapısını temelden sarsmıştır.

Uygulanan göçmen politikası ülkemizin demografisini değiştirmiştir. İktidar ailesi üyelerinin dış ülkedeki mal varlıklarının ülkenin dış politikasında pazarlık unsuru haline gelmiştir. Türkiye bu ve benzeri korkunç sorunların kaynağı alan otoriter iktidar tarafından teslim alınmıştır. Bu gerçekler karşısında CHP olarak sessiz durmamız beklenemez. Konumum gereği yapılması gerekenleri yaptım. Ne mi yaptım? Asla görüşülemez denilenlerle görüştüm, bir araya gelinemez denilenlerle bir araya geldim.

Herkes için adalet diyerek yaptım. Kardeşçe yaşayalım diye tüm bu çabaları gösterdim.

Eğer bizim hayat görüşümüz haksızlığa karşı mücadele ise doğru yolda olmanın verdiği haz her şeyden üstündür.

Ne biz seçimi aldığımızda haksızlığa karşı mücadeleyi bırakacaktık ne de alamadık diye mücadeleyi bırakacağız. Türkiye'yi bu kabustan çıkarmak için kararlılıkla mücadele edeceğiz.

Ne ben tek başıma 25 milyon kişiyi bu namuslu davama kattım ne de tek başına CHP kattı. Bu 25 milyon kişinin tamamı haksızlık karşısında susmama koalisyonunda olmak istedi. Onlar burada çıkar birliği yok halkın birliği var dediğimiz için geldiler. Burada her alanda hakça bölüşüm var dediğimiz için geldiler.

Çete kuramazsınız ancak hak ettiğiniz iş kadar para alırsınız dediğimiz için geldiler. Öyleyse biz doğru yoldayız.

Değişim Tartışmaları: Bizler 25 milyon gibi birçok ülkenin toplam nüfusuna sahip insanla birlikte çıkarsız ve sadece hakkın yanında olmak için koalisyon kurduysak, büyük değişimi zaten başlattık demektir. Ama biz toplum olarak neyin değiştiğine değil neyin değişmediğine bakarsak hata yapmış oluruz.

Değişen şeyler yüzde 20'den yüzde 48'e kadar ulaşan kitlelerdir. Asla görüşülemez denilen kişilerle ittifak yapmak değişen şeydir.

Bugün bu değişimi yaparak 25 milyonu davamıza kattık. Anlatmaya çalıştığım şey 25 milyonu bir araya getirmenin başarısının sadece bana yani bir lidere ait olmadığıdır. Bizler yani hakkın yanında olanlar insanların kimliğini yaşam tarzını siyaset malzemesi yapmayan 25 milyon kişiyiz."

Editör: Bekir GÜNEŞ